Paul, her hangi bir şeyin değerini veya gerçek benliğini ancak, onu yitirdikten sonra anlayabiliyordu. Bugüne dek, tüm yaşantısı boyunca, hep böyle olmuştu. Ancak bu gerçeğin bilincine varmak, artık bugün, Paul’un acısını veya üzüntüsünü hafifletmiyordu. Şu anda belki de ilk kez olarak bunca sonsuz bir umutsuzluk duyuyordu. Öyle ki, o kendine özgü alay etme yeteneğine, ya da o anlamsız öfkesine bile sığamaz olmuştu.