otun şifası, pan flütünün çok sesli neşesi.
Kimliği belirsiz taş yağmuru, lav külü.
korku ve pan-ik.
Musa başka bir denizi
ayakları bile ıslanmadan geçti.
Seni bana saran
Ruhunun belleği (mi?)
ve bir bardak düşer gibi
uykumu bölen rüyaların,
dokunsam biter (mi?)
Söyle, kaç kez öpsem geçer
avuçlarına çizilmiş anılar.
ah neydi o öyle bir ömrün köşesinde beklerken
olmayanlarınızdan yaptığım o sevinç
ben bile kendinden bozma bir hayalken
beni gerçek yapan siz miydiniz?
arkaik ruhuma eş bir parça ile karşılaştım
ve hatırladım kanatlarımı her seferinde
kadrajın dışına atılmış binlerce kuş havalandı içimizde
yitirdiğim her şeyi seninle daha çok sevdim
artık gülün solgunluğu korkutmuyor beni, iyileşir
kusurun çirkin olduğu yanlışı
benim sana hiç söylenmemiş yalan olmam,
boşluğu genişletmenin birlikten geldiğine inanmaman
ikimizce diye bir dilin olmayışı.
Mekansızlığıma yer bulacağım bitimsiz heycanla tutulduğum kitaplar ve aydığım bu sürükleniş eskitiyor neyim varsa belirsiz döngüsünün içinde beni sallayan deprem ne zaman bitecek, ne zaman yıkılacağım belli değil takvimlerle aramdaki uzlaşmazlığı anlamıyor kimse
İkimizin de ikimizce diye bir şeyi düşünmesi önce alfabe demek sonra ayrılık sonra aynılık sonra otobüs biletleri, akşamüzerleri, ısrarla veda hevesle kal öpücüğü, geç kalınmış..