Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Sebahattin Şen

Sebahattin ŞenGemideki Hayalet yazarı
Yazar
9.7/10
3 Kişi
13
Okunma
2
Beğeni
505
Görüntülenme

Sebahattin Şen Sözleri ve Alıntıları

Sebahattin Şen sözleri ve alıntılarını, Sebahattin Şen kitap alıntılarını, Sebahattin Şen en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Köye gidilmedikce Türkiye değişmeyecektir
Köy-"Doğu", Kürt - "Doğulu" -köylü eklemlenmeleri filmlerde kurgulanan belli stereotiplerin üretilmesiyle mümkün oluyor. Top­lumsal gerçekçi filmlerin dramatik ve komedi anlatılarında Kürtlüğü /köylülüğü işaretlemek için kurgulanan karakterler belli stereotip­ leştirmeler aracılığıyla üretiliyor. Zengin-despot-ırz düşmanı ağa, yoksul-cahil maraba, töre kurbanı - örselenmiş kadın, salak-naif er­ kek gibi kategoriler üzerinden üretilen stereotipler köylülükle ek­lemlenen ve Kürtlüğe işaret eden temsiller olarak kullanılıyor. Bura­ da filmlerdeki Kürt/"Doğulu" karakterlerin kurgulanma biçimleriy­le iktidar ve sembolik şiddetin stereotipleştirici temsil pratikleri ara­cılığıyla üretilme biçimleri arasındaki ilişkiye değinmek gerekiyor.
Reklam
Türklüğün temel niteliklerinden biri Türklüğü­nün farkında olmaması, onu dilbilimsel, kültürel ve tarihsel olanın üstüne çıkararak doğallaştırması; onu varlığın doğal hali, özü gibi ta­hayyül etmesidir.
Hegel açısından üzerine konuşulmaya değer bir tarih ve zaman Afrika'da mevcut değildir, dolayısıyla Afrika, büyük T ile Tarih'in ve zamanın dışındadır. Marx açısından ise "tarihin bi­linçsiz aracı" olarak İngiliz kolonyalizmi tarihi olmayan Hindistan' da Tarih'in akışını hızlandıracak, hatta bizatihi Tarih' in -bu durumda Batı tarihinin- içine alacak bir etki ortaya çıkaracaktır.
Laclau ve Mouf f e'a göre, "doğal olgular da söy­lemsel olgulardır ... şeylerin varlığından okunacak, halihazırda orada olan bir doğa yoktur, doğanın kendisi yavaş ve karmaşık bir sosyal, tarihsel inşadır." Dünyada insanlar olmasaydı da taş olarak adlandır­dığımız nesneler yine var olacaklardı ama "taş" olmayacaklardı, çün­kü onları sınıflandıran bir maden bilim ya da diğer nesnelerden ayıran bir dil olmayacaktı (Laclau 1997: 7 1 ). Bryson da benzer bir bağlama işaret ediyor: "İnsanlar tarafından deneyimlenen gerçeklik her zaman tarihsel olarak üretildiği için şeffaf ve doğal olarak verili gerçeklik yoktur"
Reklam
Batı'nın bakışı karşısında kendisini yetersiz, eksik, gecikmiş ve nihayetinde Doğulu hisseden ulusal benlik, kendisini, sinemanın ha­yal perdesine yansıtılan Kürt temsilleri üzerinden, gecikmişliğini, eksikliğini telafi edebildiği modern ve Batılı bir öznellik olarak ha­yal edebiliyordu. İşte filmler aracılığıyla bir süreliğine de olsa sağla­nan bu fantazmatik bütünlük ve tamlık duygusu, Kürtlerin ve yaşa­dıkları yerlerin her daim kadrajda olmasını motive eden, kamçılayan gösterme arzusunun kaynağıydı aynı zamanda.
"Sömürge insanı asla ayrı ayrı nite­lenmez; ancak anonim bir kolektiflik içinde boğulma hakkına sahiptir ('Onlar böyledir', 'Onların hepsi aynıdır')"
Albert memmiKitabı okudu
Ancak filmler ve ge­nel olarak temsiller, gerçekliği yanlış veya doğru aksettiren aynalar değil, gerçekliği oluşturan parçalardan biridir. Ryan ve Kellner'ı takip ederek diyebiliriz ki, "her kamera konumu, her görüntü düzenlemesi, her montaj kararı ve her anlatısal seçim, türlü çıkar ve arzular barın­dıran bir temsil stratejisiyle ilişkilidir. Sinemanın yalnızca gerçekliği ortaya koyan ya da betimleyen hiçbir cephesi yoktur"
...80'lerin melankolik aydınları için " Doğu" bir süreliğine misafir olunan bir ev gibidir: Kürt cografyası artik kolonyalist bir tutku ve siddetle cekiduzen verilmesi gereken bir ev degil, ben ve oteki arasindaki farkin tanindigi ama adlandirilmadan isaret etmenin devam ettigi, ice donuk bir yabancinin gecici olarak kaldigi ve nihayetinde geldigi yere geri donecegi bir yerdir. Gelenler, hem kendileri hem de gittikleri yerlerde yasayanlar acisindan yabanci'dirlar.
Sayfa 166Kitabı okudu
Reklam
Ulus Baker, Deleuze'ün Sinema II Zaman-İmge kitabında geliş­tirdiği modern siyasal sinemalar kavramsallaştırması üzerinden Yılmaz Güney filmlerine bakıyor. Baker, Yılmaz Güney'in Umut, Sürü ve Yol gibi filmlerinin seyircide ortaya çıkardığı etkileri "şok ve be­yin" olarak adlandırıyor. Baker'in kullandığı biçimiyle "Şok ve Be­yin", izleyicide bir tür "karabasan" etkisi ortaya çıkarıyor. Umut, Sü­rü ve Yol'da tek bir politik mesaj olmamasına rağmen, söz konusu filmleri "politik" yapanın ne olduğu sorusunu soran Baker, Yılmaz Güney sinemasının geleneksel politik sinemadan ayrıldığını söylü­yor. Güney'in sineması kamusal, politik olan ile özel ve kişisel olan arasında kurulan ayrımların yapay olduğunu ve kişisel olanın politik, kamusal ve politik olanın ise kişisel olduğunu çarpıcı bir şekilde or­ taya koymasıyla farklılaşıyor. Baker'e göre, "Yılmaz Güney sinema­ sının önemli özelliği eskiyle yeninin, feodal ile burjuvanın, ideolo­jiyle düşüncenin, bilinçle bilinçdışının, bilinçlenmeyle öncesinin ar­dışıklığını değil, saçmalık düzeyine varan biraradalıklarını sunması­dır. Orada artık klasik politik sinemada olduğu haliyle Eski'den Ye­ni'ye, özel hayattan toplumsal, politik ve kamusal hayata, bilinçsiz­likten sinematografik ' yumruk' sayesinde bilince geçiş, yükseliş ve bununla beraber kişisel, özel olanla kamusal, politik olan arasındaki oynak sınırlar yoktur -kişisel olan her şey politiktir, politik olan her şey de kişisel".
"Bu 30 yıllık savaşta kaç bin tane hayvan öldü bilemiyoruz. Onu bırakın, birçok yerde iklim değişti, ormanlar yakıldı, dağlar delindi. Savaş sadece hayvanlar ı öldürmedi; bizim terminolojimizi değiştirdi. Bu ülkedeki şiddet hâlâ bu savaşın izlerinden geliyor bence. Binlerce kilometre uzağında da olsa savaş olan bir ülkede evlerde de barış olmuyor."
Reha ErdemKitabı okudu
Öznelliğimi yapılandıran güçler­den biri olarak kolonyal duruma dair refleksif bir farkındalığın ge­liştiği bu yılların Kürt habituslarımıza, Türklük ethosu karşısındaki asimetrik konumlarımıza dair şakalaşmalarla, ironik göndermelerle dolu arkadaş sohbetlerinde bu arzuya bir de isim çıktı: subay-kızı af­ fekti. Buna göre subay-kızı affekti, bir etki ve duygulanımı tarif eder. Kürt coğrafyasına gelmiş "Beyaz kız"ın "yerli oğlan"ın bedeninde uyandırdığı aşk ve cinsellik etkilerini anlatır. Yerli oğlanın siyahımsı ve iyi beslenmemiş çorak bedeninde aşk ve cinsellik etkileri ortaya çıkarması için, kızın Beyazlığın, bu durumda, Türklüğün evreninden gelmiş olması gerekmektedir.
...kendi yabanciliklarinin farkinda olmalari ve yerlilerin kendilerinden farkli olduklari ve farklj kalacaklari duygusu.
Sayfa 166Kitabı okudu
Cumhuriyet' in bütün ülkeye ve özellikle ülkenin doğusuna dair gerçekleş(e)meyen ideallerinin, hayallerinin, arzularının gerçeğe dönüştüğü zemin olarak sinemanın hayal perdesi her zaman bir tatmin sağlıyordu. Ke­malist fikriyatın organik ve korporatist toplum arzusunu dillendiren "imtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış kitle özlemi", Türklüğün sinema/ hayal perdesinde Kürtlerle meskun coğrafyaların ve orada yaşayan­ların medenileştirilmesi, modernleştirilmesi, eğitilmesi üzerinden gerçekleşiyordu her daim.
23 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.