Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Sebastian Junger

Sebastian JungerKusursuz Fırtına yazarı
Yazar
6.9/10
11 Kişi
29
Okunma
1
Beğeni
1.526
Görüntülenme

Sebastian Junger Gönderileri

Sebastian Junger kitaplarını, Sebastian Junger sözleri ve alıntılarını, Sebastian Junger yazarlarını, Sebastian Junger yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
“Balıkçıların denizde yemek isteyecekleri son şey, yine daha fazla balıktır.”
Sayfa 47 - Galata yayıncılıkKitabı okudu
“Bazılarına göre, paranın hiçbir anlam ifade etmediği bilinciyle hareket etmek, aslında ifade etmesi gereken şeylerin yegane tazminatıdır.”
Sayfa 30 - Galata yayıncılıkKitabı okudu
Reklam
“Satın aldığınız aslında balık değil, insanların hayatları.” (Sır Walter Scott)
Sayfa 15 - Galata yayıncılıkKitabı okudu
Denizde sert bir fırtınaya yakalanan insanlar bir dereceye kadar ölümü tatmış demektir, bu gerçek onlan rüzgar esmeyi bıraktıktan, dalgalar yatıştıktan çok sonra bile değiştirmeye devam edecektir. Savaş veya büyük bir yangın gibi fırtınanın etkileri de, insanlar üzerine dalga dalga yayılmaya yıllarca devam eder, bazen yeni kuşaklar bile bu dalgalanmalardan nasibini alır. İnsanların yaşamları kıyı boyundaki yapılar gibi giderek aşınır, artık hiçbir sey eskisi gibi değildir.
Gaddar bir gerçeklik hissi, ne yapmam gerektiğine karar vermek için didinip durmak, hayatta kalma ve diğerlerini de yaşatma kararlılığı, teknenin yediği karanlık ve yaygaracı yumrukları ayrımsama, işte olanlar buydu. Fakat kesinlikle kelimeler ötesinde bir dehşet değildi. Sadece başaramayacağı bilmenin karşı konulamaz eziciliğini hissediyordum.
Bu en son noktaydı. Kimseyle bağlantı kuramadık, gecenin zifiri karanlığında ki bu kendi dehşetini de beraberinde getiriyordu ve içimden bir his her şeyin daha da kötüleşeceğini söylüyordu. Oysa bu tuhaf bir şey. O an ne duygu vardı, ne de korku ayıracak vakit.Benim için korku, geceleyin saat ikide şehrin ıssız bir sokağında ilerlerken, arkamda ayak sesleri duymaktır.İşte bu benim için kelimelerin ötesinde bir dehşet. O an olanlar ise kelimelerinde ötesinde bir dehşet falan değildi.
Reklam
Deniz fani bedenini ayakta tutmuş, ama ruhunun sonsuzluğunu boğmuştu. Dokuma tezgahı pedalında Tanrı'nın ayağını gördü ve bunu diğerlerine anlattı; tüm gemi arkadaşları ona deli dediler.
Boğulan kişi büyük bir serveti heba etmişçesine mahcubiyet duyabilir. Akılsızca ölümünün üzerine, insanların yüzlerinde pisi pisine öldüğüne inandıklarına dair ifadeyi görür gibi olur. Boğulan kişi, bunun hayatının en son ve en muhteşem ahmaklık gösterisi olduğunu düşünebilir.
Boğulmakta olan kişi suyun altında nefes alamama güdüsünü kırana, yani kırılma noktasına gelene kadar "istemli asfeksi" yapıyordur, diğer bir deyişle nefes almamayı tercih etmiştir. Beyne az oksijen gitmesi sonucunda kişi, her yönden kapanmakta olan bir karanlığın ortasında olduğu duygusuna kapılır, fotoğraf makinesi adesesinin küçülmesi gibi. Boğulmakta olan kişinin paniği, gerçekten boğuluyor olduğuna inanamama hissiyle daha da artar. Daha önce bunu hiç yapmamış olan beden ve akıl nasıl incelikle öleceğini bilmiyordur.Süreç çaresizlik ve becerisizlikle doludur. "Demek boğulmak buymuş " diye düşünebilir boğulan bir insan. "Demek nihayetinde yapamam böyle sona eriyor."
Beryl Smeeton adındaki İngiliz kadın 1960'lı yıllarda kocasıyla birlikte Horn Burnu'nu dönerken arkasını dönüp de baktığında, giderek toplanan bir dalganın gözüne alabildiği yere kadar düz bir hat şeklinde yayılmış olduğunu görmüş. "Ufkun tamamı kocaman gri bir duvarla örülmüştü," diye yazmış günlüğüne. “Kıvrılan tepesi yoktu, yalnızca tüm sırt boyunca uzanan ince beyaz bir çizgi, çehresi normal bir dalganın meyilli çehresine hiç mi hiç benzemiyordu. Bu, tamamıyla dikey bir yüzeyi olan bir su duvarıydı, aşağıya beyaz dalgacıklar akıyordu, tıpkı bir çağlayan gibi."
32 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.