Mitleri kutsarken şairler yalnız değildiler, çünkü şairlerden önce devletler ve politikacılar faydalı birer çare gördüklerinden onları zaten kutsamışlardı.
Horatius, başka bir azat edilmiş oğlu, aristokrat inanışın epey farkındaydı: "Zenginliğin gururuyla ortalıkta ne denli çalımla yürüseniz bile, iyi talihiniz sizin soyunuzu değiştiremez.
Hegel tarihi onun gizemli "özgürlük ruhunun yürüyüşü” ile açıklamaya çalışmış olabilir, Marx da maddi ve ekonomik güçlerle. Ben de Weber'in görüşünden yanayım, yani inançlar aynı zamanda oynayacakları nedensel role sahiptirler; insanlık tarihini şekillendirecek olan insanların çıkarları ile motifleri arasındaki karşılıklı etkileşimi sağlayan özgül inançlardır. Dolayısıyla şekillendirme, hatta maniple etme bakımından inançlar, devletlerin onlar sayesinde kendi tebaaları üzerinde kontrol uygulayabildikleri önemli bir yoldur.
Bir dinin sahip olduğu takipçi sayısı ile o dinin takipçilerinin davranışlarını ne derinlikte değiştirdiği arasında karşılıklı bir de ğişim vardır. Dinler iki güç ekseni-yaygınlık ve derinlik- arasında farklı noktalara yerleşirler, tıpkı bireye veya gruba hangi ölçüde hitap edebildiklerinde olduğu gibi. Dinlerin neden bu iki eksen boyunca farklı pozisyonlar aldığı sorunu, bu kitabın esas sorularından birisidir. Ancak hiçbir pozisyonun ötekinden daha başarılı olmasının garantisi yoktur. Bireyin gelişkin bir sosyal bütünlük yaratımında nasıl katkıda bulunacağı yönünde Konfüçyüsçülük, bağlı olan grup bakımından, emsallerinden daha iyi bir dindi veya daha doğru deyişle bir felsefeydi, Hinduizm de öyleydi; ancak Hıristiyanlık gibi Budizm de bireyin mükemmelleşmesiyle ilgilenmekteydi. Bunların dördü de günümüze dek yaşadılar.
Sosyolog Durkheim'ın işaret ettiği üzere, ritüel bir toplumun ve onun bünyesindeki sosyal grupların yaratılmasında çok önemlidir. Bir ritüeli yerine getirmedeki paylaşılmış deneyim, onun gelecekteki katılıma yönelik işaret ettiği yükümlülük, ritüeli gerçekleştirenleri bir grup olarak birbirine bağlar. Ritüel hem katılımcılarının davranışını ve kişiliğini şekillendirir hem de kaçınılmaz olarak içinden çıktığı toplumu yansıtır ve cevaplandırır.