Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Şemsettin Kutlu

Şemsettin KutluDivan Edebiyatı Antolojisi yazarı
Yazar
Derleyen
Çevirmen
10.0/10
1 Kişi
12
Okunma
3
Beğeni
1.372
Görüntülenme

Şemsettin Kutlu Gönderileri

Şemsettin Kutlu kitaplarını, Şemsettin Kutlu sözleri ve alıntılarını, Şemsettin Kutlu yazarlarını, Şemsettin Kutlu yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Çelebi
***** İstanbul efendisi çok nazik olmakla birlikte, onu­runu korumak gerektiği vakit - icabında - sözünü esir­gemez ve sertçe davranmayı da bilirdi. *****
Sayfa 395 - Milliyet YayınlarıKitabı okudu
Namık Kemal
İstanbul öylesine bir güzellikler denizinin melikesidir ki, yalnız hazin hazin sahillerine yüz sürerek göz­leri önünde akıp giden denizinin safası bile bütün ci­han içinde bir eşi daha bulunmadığını ispata yeter. İstanbul denilen o yücelikler ve güzellikler toplu­luğunun ihtiva ettiği her türlü nadir şeyleri bir bakışta gösterecek bir nokta ise Çamlıca'dır.
Sayfa 386 - Milliyet YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Ramazan Sergisi neydi, diyeceksiniz? Anlatayım:
Her yıl ramazan başladı mı Beyazıt camisinin av­lusunda, küçük küçük barakalarda yerli yabancı, yiye­cek, içecek, giyecek ve süs gibi türlü şeyler satan sayısız esnaf yerlerini alırlardı. Beyazıt camisi sergi­si, hiçbir zaman sömürge siyaseti izlemeyen Osmanlı İmparatorluğunun dört bucağından gelen pek değerli ve zarif ürünlerin, sanat işlerinin, türlü malların zevk­le gözler önüne serildiği yer olurdu. Avluyu fırdolayı çevreleyen setlere camekânlar kurulur, yan yöre ku­maşlar ve halılarla süslenirdi. Burada imparatorluğun her köşesinden gelmiş her millet ulusal kıyafetleriyle, kendilerine özgü lehçeleriyle mallarını överek alıcıya sunarlardı. Öyle ki bu cami sergisinin ayrı bir ahengi, ayrı bir edebiyatı vardı.
Sayfa 361 - Milliyet YayınlarıKitabı okudu
Nerede o eski Ramazanlar...
Ramazan geldi mi İstanbul'un büyük ve varlıklı konakları birer imaret ya da kervansaray halini alırdı. Harem ve selâmlık daireleri misafirlerle tıklım tıklım dolar; Hindistan'ından, Caya'sından, Mekke'sinden, Medine'sinden sökün edip gelen hacısı hocası bu koca binalara yerleşirler, babalarının evindelermiş gibi yer içer, yan gelir yatarlar, ramazanı böylece çı­karırlar; giderken ve ev sahibine veda ederken de şöyle hatırı sayılır diş kiralarını ceplerine indirirlerdi.
Sayfa 360 - Milliyet YayınlarıKitabı okudu
KAPALIÇARŞI'NIN tam ortasında bulunan bu ulu­sal anıta «Cevahir Bedesteni», «Gümüş Bedesten!» de derler. Ulusal, hem de yüzde yüz ulusal bir anıt olduğuna şüphe yoktur. Çünkü hem dışı hem içi ba­kımından Türk karakterinin çok sağlam bir kuruluşu­dur, Bedesten eskiden sadece alış veriş pazarı değildi. Aynı zamanda faizsiz bir banka görevi de görürdü. Bedestende tek bir hırsızlık olayı bile meydana gelmemiştir. Bunun sebebi Bedesteni yapan mi­mar akustiği öylesine düzenlemişti ki en küçük bir pıtırtı içeride gümbürtü biçiminde yankılar yapıyordu
Sayfa 356 - Milliyet YayınlarıKitabı okudu
** "Hele ol dilber-i râna arada bir çakıyor; O zaman mest-i nigâhı nice canlar yakıyor." Fuat Bey'in, kendi gözdesi Rânâ hanım için yaktığı ve ona olan engin aşkını anlatan bir bestedir. ***
Sayfa 352 - Milliyet YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Refi Cevat Ulunay
İstanbul denizinin bazan renk değiştiren anları vardır. Su sakinleşir: Üzerinde menevişler belirir; hafif ürpermelerle bîr renk oyunu başlar. Deniz koyu mavi iken yavaş yavaş mor, eflâtun, menekşe rengi dalgalanışlarla süslenir. Bu nakışların arasında ufuk­lardan dökülen pembe, kırmızı, turuncu pırıltılar gö­rünür. Her renk o ebedi maviliğin derinliğine inmek istiyormuş gibi birbirleriyle gizli bir çekişmeye koyu­lur, bazan birinin pek kısa süren üstünlüğünü bir baş­ kasının üstünlüğü izler ve İstanbullu, dünyanın hiç bir yerinde görülmeyen bu güzelliği o «leb-i deryâ» daki yalısının o hasır geniş divanhanelerinin penceresinden bütün ruhu ile içer, içer mest olur...
Sayfa 345 - Milliyet YayınlarıKitabı okudu
Nedim
***** Kasrın etrafında yer yer dolanur taze meh-rûlar; Mükâhhal gözlü, şirin sözlü, Leylâ yüzlü âhûlar. (Köşkün çevresinde yer yer yeni yetme ay yüzlü, sürmeli gözlü, tatlı dilli, Leyla yüzlü ceylanlar geziyormuş.) *****
Sayfa 321 - Milliyet YayınlarıKitabı okudu
Ahmet Hamdi Tanpınar
Eski İstanbul mahallelerinde dolaşıp da bu zama­nı duymamak, onun tılsımlı kuyusuna düşmemek im­kânsızdı. Bu, elle dokunulacak kadar yoğun, tahîni renklere bürünmüş, her karşılaştığını bir rahmâniliğin sınırlarına kadar götüren, en basit şeylere bile bir içlenme, bir «mağfiret» edası veren, dua ve tevekkül yüklü, dünya ile ahretin arasında aralanmış bir kapı gibi duran garip bir zamandı
Sayfa 297 - Milliyet YayınlarıKitabı okudu
Yahya Kemal Beyatlı
Ahret havası essin, dünya havası essin bütün bu semtlerin mimarlık özellikleri son derece sadeydi. Evler ahşaptı. Konaklar, köşkler, yalılar da böyleydi. Böyle olduğu halde, bu kadar âz malzeme ile, birbi­rinden güzel ve göz alıcı tablolar yaratmak İstanbul'­ un Türk ve müslüman halkının ulusal seçkinliğini is­patlar.
Sayfa 290 - Milliyet YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Yahya Kemal Beyatlı
Eskiden İstanbul semtlerinde görülen çeşitlilik - iç yaşam ve din duygularından, yaşayışın en canlı zevklerine kadar - derece derece değişirdi. Eyüb, Kocamustafapaşa, Üsküdar'ın bazı köşeleri ahret hava­sıyla doluydu. Buraları Maurice Barres'in: "Bazı semt­lerde ruh eser" diye nitelediği yerlerdendi. Ama Çamlıca'da, bunların tamamiyle tersine olarak, her saat dinlenme ve yaşayışın tadını çıkarma havası duyu­lurdu. Boğaziçi'nde bazı vadilerde ve bazı körfezler­ de sadece yaşamanın şiddetli arzu ve isteği teneffüs edilirdi.
Sayfa 290 - Milliyet YayınlarıKitabı okudu
***** Fetihten sonra İstanbul'un bayındırlaştırılması he­men başladı. Bursa'yı ve Edirne'yi Türk üslûbunda ye­niden yaratan güç, kendisini bu sefer de İstanbul'da gösterdi. *****
Sayfa 289 - Milliyet YayınlarıKitabı okudu
1204 Haçlı İşgali
Türkler, Lâtinlerden 249 yıl sonra İstanbul'a gir­dikleri zaman sadece bir virane bulmuşlardı. Yanmış ve yakılmış semtler, devletin ve halkın yoksulluğu yüzünden, 250 yıl kadar öylece hali üzre bırakılmıştı.
Sayfa 289 - Milliyet YayınlarıKitabı okudu
Hamam'da Oğluna Kız Bakan Anneler...
Boy, bos, endam, billur gibi vücut, asmakabağı gibi kollar, sürahi gibi bilekler. Bir ten, bir ten ki hanım sorma. Teleme peyniri, lokum şekeri sanırsın. Ya o renk? Hokka gülü gibi, Rabbim öğmûş de yarat­mış, kırk bir kere maşallah... Diyerek övdüğü bir kızı, kaynana olacak kadın beğendikten sonra, ne haddine ki oğlu itiraz etsin? Gözü kapalı alırdı...
Sayfa 269 - Milliyet YayınlarıKitabı okudu
OTOMOBİLİN İstanbul'a ilk getirilişi, halk tara­fından siftah görülüşü 1908 meşrutiyetinin ilânı sıralarındadır.
Sayfa 247 - Milliyet YayınlarıKitabı okudu
49 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.