“Bebeğim biraz erken doğduğu için yoğun bakım odasına götürdüler hemen. Sonra hemşireler bana iki soru sordu:
“Bebeğin babası nerede?”
“ Yok. “
“Bebeğin ismi
“ Yok !”
Bir anda gözyaşlarım birbiriyle birbiriyle yarışır gibi hızla boşalmaya başladı gözlerimden. Sesli ağlayışıma engel olamıyordum. Sanki hep gözbebeklerim hemen gerisinde tuttuğum gözyaşlarım, azgın bir nehir gibi çağlamak için bugünü beklemişlerdi.
"Anlamadığım şey, çocukluğumdan beri aileden yana yüzüm gülmemişken, komşusundan sınıf arkadaşına varıncaya kadar çevremden hep kazık yemişken, fakirlik içinde yüzüp meteliğe kurşun sıkarken bendeki o aymazlık, o neşeli halin nereden geldiğiydi."
"Çok sonra anladım, atalarımız yanlış biliyormuş, keramet denen şey ne nikahta ne de düğündeymiş. Keramet denen şey anca insanın içindeymiş, o da bize nasip değilmiş."