Stefan Ihrig

Naziler ve Atatürk yazarı
Yazar
6.9/10
22 Kişi
63
Okunma
4
Beğeni
2.009
Görüntülenme

Stefan Ihrig Sözleri ve Alıntıları

Stefan Ihrig sözleri ve alıntılarını, Stefan Ihrig kitap alıntılarını, Stefan Ihrig en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Zamanın görüşlerini yeniden inşa etmeye çalışırken, ola­bildiğince metinlerin dilini kullandım. Aşırı milliyetçi söylemin çoğu kez beceriksiz ifadeleri gibi, terminoloji de buna dahildir. Bu yüzden Konstantiniyye ya da Konstantinopolis, ancak 1930’da adı resmi olarak değiştirildikten sonra İstan­bul olur. Alman gazeteler 1930’lara kadar Ankara için “An­gora” sözcüğünü kullanmasına rağmen, burada daha az kafa karıştırıcı “Ankara” sözcüğünü kullandım. Mustafa Kemal Atatürk, soyadını almadan önce de, aynı kişiye işaret edil­diği için Atatürk olarak anılır; İsmet İnönü içinde aynı şey söz konusudur. Onun dışında, olanaklı olduğu sürece yaygın İngilizce kullanıma uydum; ama “Birahane Darbesi” yerine “Hitler Darbesi”ni ve olası “gizemli” çağrışımlarına rağmen, özgün kaynakların Türkiye’yi nasıl anlamlandırdığını gös­termek için “lider” ve “ulusal” ya da “ırksal” yerine “Führer” ve “völkisch”i tercih ettim.
Kemalist başarılardan askeri ya da siyasal tercihlerin değil daha çok “koşulların” sorumlu olduğunu vurgulayarak Türk rol modelini itibarsızlaştırma girişimleri sürekli oldu. Öte yandan milliyetçi Alman basını, Kemalist zaferin “ulusal irade siyasetinin başarısı” olduğunu vurgulayarak bu görüşe itiraz etti. 1921’de Hamburger Nachrichten’de, yine Türk mazlum­luğu ve saf milliyetçilik gibi temaları bir araya getiren uzun bir makale, şu Alman yorumunu özetledi: Biz Almanlar, Mustafa Kemal’in ve ulusal savaş­çılarının basiretli eylemlerini, yiğitçe işlerini ve başarılarını artniyet taşımayan bir kıskançlıkla izliyoruz; çünkü kararlı bir Führer’in öncülüğün­de sağlam bir ulusal savaşçı grubunun bir gerilla savaşı vererek müttefik haydutlara ve sahtekârlara nasıl karşı koyup üstün gelebildiğine ilişkin bir rol model bize sunmaktadır... En fazla beş altı milyon kişinin yaşadığı Anadolu, azimli bir birleşik ulu­sal iradeden ötürü kendi gücüyle düşmanlara karşı koymaktadır.
Reklam
Türk Bağımsızlık Savaşında İslamın ve Bolşevizmin rolüy­le ilgili başlangıçtaki kafa karışıklığı, konunun Almanlaşma­sını biraz zorlaştırdı. Tek başlarına bu boyutlara odaklanan “uzmanlar” bu sürece yardımcı olmadı. Bir alt konu olarak İslam, uzmanlar bir kenara itildikçe zaman içinde gündem­den düştü. Ne var ki, Bolşevizmin özellikle karışık, şaşırtıcı ve zor bir konu olduğu anlaşıldı. Anadolu’da yeni başlayan milliyetçi Türk direnişi neredeyse aşılmaz güçlüklerle karşı karşıyaydı. Yunan ordusuna, İtilaf devletlerine, Ermenilere ve Osmanlı ordusuna karşı savaşı sürdürmek için çok ihtiyaç duyulan silah, mühimmat ve kaynak yetersizliği vardı. Bolşeviklerle ittifak Atatürk için acil ve çok ihtiyaç duyulan bir çözümdü. Ama bu, milliyetçi Alman gazeteleri için büyük bir ideolojik ve kavramsal sorun oluşturmaktaydı.
Göreceğimiz gibi, birçok gazete Türkiye’yle ilgili olarak “rol model” terimini sıkça kullandı; bu terim, habercilikle­rine geriye dönük olarak dayatılmaz. Daha 1921’de Naziler Völkische Beobachter’de “Türkiye-Rol Model” (der Vorkamp- fer) başlıklı bir makale yayınladı. Sevr Antlaşmasının yeri­ni Lozan Antlaşması almadan çok önce, belli başlı milliyetçi gazetelerin çoğu Türkiye’nin iki şekilde “yol gösterdi”ğini öne sürdü: Türkiye örneği, Paris antlaşmalarının düzeltilebildigini ve bunun nasıl yapılabildiğini gösterdi. Sol-liberal Frankfurter Zeitung bile Ağustos 1920’de, Sevr Antlaşmasın­da defterin kapanmadığını, dolayısıyla Versailles Antlaşma­sında da kapanmadığını özellikle vurguladı. Diğer birçok gazete de Türk Bağımsızlık Savaşının başlangıcında benzer sonuçlara ulaştı: Türkiye, Versailles Antlaşmasının gerçek­ten düzeltilebileceğinin işaretini verdi. Deutsche Tageszeitung, Lozan’daki barış görüşmeleriyle ilgili ilk önemli yoru­munda bu görüşü özetledi: Bu 20 Kasımın, Lozan barış konferansının açılış gününün biz Almanlar için özel bir anlamı olma­lı; çünkü bu gün, zorla dayatılan Paris antlaşmala­rından [Gewaltfriedensvertrage] birinin, açıkça bu amaçla toplanan bir barış konferansıyla düzeltil­mesi amaçlanıyor. Bu durum, bu kölelik antlaşma­larının boyunduruğu altında inleyen bütün halklar için olduğu gibi, bizim için de, bir umut [ışığı] ve aynı zamanda ciddi bir uyandır.
“Almanya’nın ve Türkiye’nin coğ­rafi, ekonomik, siyasal ve askeri durumları ne kadar farklı olursa olsun, manevi enerjiye, disipline, yurt sevgisine ve ulusal fedakârlık isteğine -Türkler zulme karşı bu nitelikle­re başarılı bir biçimde savaşıyorlar- iş gelince, onları bir rol model almamız iyi olur.”
Ağustos 1920’de Kreuzzeitung dünyadaki durumu yal­nızca I. Dünya Savaşının bir devamı olarak değil, Rusya ile Britanya arasında bir çatışma olarak da okudu. Britanya kötü adam olarak ortaya çıktı ve “İtilafçı fatihlere karşı var olma mücadelesinde [Doğu] Rus Bolşevizmiyle birlik oldu.” Rusya’nın emperyalizme karşı bir müttefik olabileceği or­taya
Reklam
283 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.