- Bir ideal uğrunda insan nelere katlanamaz, dedim. Bir filozof, galiba Sokrates:
"Bir ideal sahibi olan bedbahttır; fakat ona sahip olmayan daha ziyade bedbahttır." der.
Araba kırlara doğru açıldıkça hep o manzara.
Kadın erkek, köylü çalışıyor. Oraya alacakaranlıkta gitmiştir. Eve gün battıktan sonra dönecektir. O da şimdi, başakların arasında bağdaş kurmuş, kuru ekmeğini yiyor; ama gönlü ne kadar rahat!
Öncelikle bir oturuşta okunabilecek bir gezi yazısı. Okuduğum ilk gezi yazısıydı. Yazarın dili oldukça basit anlaşılabilir , herkesin okuyabileceği türden. Ama Anadolu'yu bu kadar acındırarak betimlemesini hiç hoş bulmadım. Köylüyü bu kadar sefil anlatmasıbı da aynı şekil .
Başımı öyle bir kola dayamak istiyorum ki, o kolun bende hiç kötü hatırası olmasın. Başucumda öyle bir ses istiyorum ki bana hiç yalan söylememiş, beni hiç aldatmamış olsun.
‘’Yalnız,
Gönlümde bir acı var, adını bulamadım;
Kırık gibi kanadım!
Bir şey mi kaybettim, ne? Ellerim bomboş gibi...
Bir yakuttan kadeh ki varlık çatlamış gibi...
Ses mi, çiçek mi desem;
Işık mı, renk mi desem;
Sanki, geçtiğim yolda bir şey unuttum!... ‘’
“Bu mavi gök altında, bu yeşil yer üstünde herkesin rahatça doyarak yaşamaya hakkı varken, bu pek mümkünken; neden bir yanda dökülüp taşan sofralar ve neden öbür yanda bir kuru ekmek bile bulamayanlar?”