Farabi uzun bir yolculuğun ardından Harran'a vardı. Şehirde dört dil konuşuluyordu : Greklerin ve büyük filozofların dili GREKÇE, Roma İmparatorluğu'nun resmi dili LATİNCE, Harran halkının yerel dili SÜRYANİCE ve müslüman yönetimin devlet dili ARAPÇA.
_ Şunu hiç unutma yavrum! Bu şehir, Firdevsi,Gazali ve Ebu Cafer Tusi gibi büyük kişilikleri sonsuzluğa taşımış bir şehirdir. Tanrı'dan dileğim senin de onlar gibi biri olman ve adının onlar arasında yer almasıdır.
Farabi, mantık alanındaki kitaplarını, Aristo'nun Organon adlı kitabındaki bölümlere benzer olarak yazmış, onları yorumlamış ve gerekli açıklamalarda bulunmuştu. Bu konudaki yazdıklarının büyük bölümü, günümüzde bile, el yazması olup basılmamıştir.
_ Şunu aklından çıkarma yavrum! Bilim adamına düşen,bilimden başka bir şeyle uğraşmamaktır. Tanrı'nın bağışladığı rızkı da yalnız bilim uğrunda harcamaktır.
Yuhanna bin Haylan,Farabi'yi sıcak bir şekilde karşıladı ve kopya etmesi için elindeki bütün kitapları hizmetine sundu. Gece gündüz sohbetlerine çağırarak bildiklerini onunla paylaştı
Ebu Nasr, Harran 'da iki yıl kaldı. Burada da bostan bekçisi olarak çalıştı. Yuhanna'dan öğreneceklerini öğrendikten sonra, yeniden Bağdat’a döndü.
Bağdatlılar eğlenceye bu kadar mı düşkünler? Peki,devleti yönetmeye ve kendi işlerini yapmaya nasıl zaman bulabiliyorlar?
Farabi, sorunun yanıtından korktuğu gibi bahçıvan da yanıt vermekten çekinmiş olmalıydı ki,ayrılmak üzere ayağa kalktılar. Her biri,farklı yönde yürümeye başladı.