Psikanaliz, ondokuzuncu yüzyılın sonuna doğru Viyana'da, Sigmund Freud tarafından geliştirilen nörotik düzensizlik lerin tedavi yöntemidir. Psikanalizde hasta rahatlamaya ve aklına gelen ilk şeyi ("serbest çağrışım") söylemeye, rüya larına ve düşüncelerinin ussal olmayan görünümlerine dik kat etmeye teşvik edilir. Freud, hastalarının, onlar için kabul edilemez olan bilinçsiz (bastırılmış) düşüncelerini ve duygu larını saklamaya çalıştıkları için acı çektiklerine ve bunu ya parak da nörotik belirtilere neden olduklarına ikna olmuştu. Analist ne söylendiğini dikkatle dinler ve zaman içinde, bu "çahşmalar" ın örüntülerini ve ipuçlarını ortaya çıkarmaya başlar. Bu kavrayışları paylaşarak hastaların bunlarla yüzleş mesine ve bunları çözmesine yardım eder. Psikanaliz, gele neksel olarak, yıllar boyunca, günde bir saat ve haftada beş güne kadar, gelip giden hastalarıyla yoğun ve çok uzundur. Psikanaliz, kanepeye uzanmış hastasının arkasında oturan, sakallı psikiyatrist karikatür imgesinin kaynağıdır
Mücadele ettiğimiz ve içerdiğimiz depresyonun önümüzde sergilendiğini ya da tutukluklarımızı serbest bırakmayı ya da ortalığa dökmeyi gizli gizli istediğimiz ya da bundan korktuğumuz sırada, bireylerin denetimlerini yitirdiklerini görürüz.
“Halihazırdaki genç kuşak, onlara daha çok maruz kalarak, akıl hastalıklarını daha mı iyi anlamaktadır? Ya da basitçe, insanlar yaşlandıkça daha mı hoşgörüsüz olmaktadır? Umarım ilkidir.”
“Herkesin aynı kişiliğe sahip olduğu, hassas bireylerin olmadığı, mahsun bireylerin olmadığı, korkusuz küstahların olmadığı vb. bir dünyadan nefret edebiliriz. Benzer bir biçimde duygusal çeşitliliğin olmadığı bir yaşam katlanılmaz olabilir.”