Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Tom Burns

Tom BurnsPsikiyatri yazarı
Yazar
9.3/10
3 Kişi
11
Okunma
1
Beğeni
260
Görüntülenme

Tom Burns Sözleri ve Alıntıları

Tom Burns sözleri ve alıntılarını, Tom Burns kitap alıntılarını, Tom Burns en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Esas rahat­sızlık yargıda bulunma becerisidir
Ailemizden biri arterit (eklem iltihabı) olduğunda utanç duymaz ya da ken­dimizi suçlamazken, neden biri depresyona girdiğinde öyle olalım?
Reklam
Depresyon en yaygın psikiyatrik bozukluktur ve yaşamı­ mız boyunca yaklaşık yüzde 15'imizi etkilemektedir. Dünya Sağlık Örgütü, dünya çapında yaşam boyu engellilik nede­ ni olarak, kalp hastalığından sonra depresyonu ikinci sıra­ ya yerleştirmiştir. Her ne kadar bunlardan bazıları daha iyi belirlemeye, daha fazla kamusal farkındalığa ve yardım aramak için daha fazla istekliliğe sahip olsa da, depresyon (özellikle gelişmiş ülkelerde) gittikçe yaygınlaşıyormuş gibi görünmektedir. Ne şanslıyız ki antidepresanların ortaya çı­ kışıyla ve daha etkili psikolojik tedavilerin (örneğin, bilişsel davranış terapisi) geliştirilmesiyle, genellikle oldukça hızla düzelir. Birçok hasta aile doktorları tarafından tedavi edilir ve sadece en ağır olanları psikiyatristlere sevk edilirler
Psikiyatrinin tarihi kolayca üstesinden gelinebilecek kadar kısadır -hemen hemen 200 yıl. Zihinsel dengesizlik her za­ man tanınıyordu ve onlara aile içinde bakılamadığında da bazı üstünkörü düzenlemeler -zenginler için özel hmarhane­ ler ve kaplıcalar ve yoksullar için çalışmaevleri- yapılıyordu. Çalışmaevleri kendine bakamayan herkesi -zayıf iradelileri, hastaları, acizleri ve işsizleri- kapsıyordu. Koşullar (devlet ha­ zinesine yük olacakları caydırmak için kasıtlı olarak) çirkin­ di ve çoğu zaman akıl hastaları onlara karşı sabırsız olan ve onlardan yararlanan diğer sakinlerden kötü muamele görü­ yordu. Özel tımarhaneler güçbela daha iyiydi. Akıl Hastanesi sahibi olmak ya da onu yönetmek için eğitim gerekmiyordu. Onların esas amacı, zengin ailelerin deli üyelerini, ya ailenin itibarını korumak ya da onların zenginliklerine el koymak için, ortadan kaldırmaktı. Çok sevilen Kral 111. George'un haşin tedavisi onsekizinci yüzyıl sonu İngilteresi'nde onlara karşı güçlü bir antipati oluşturdu
“Herkesin aynı kişiliğe sahip olduğu, hassas bireylerin olmadığı, mahsun bireylerin olmadığı, korkusuz küstahların olmadığı vb. bir dünyadan nefret edebiliriz. Benzer bir biçimde duygusal çeşitliliğin olmadığı bir yaşam katlanılmaz olabilir.”
“Halihazırdaki genç kuşak, onlara daha çok maruz kalarak, akıl hastalıklarını daha mı iyi anlamaktadır? Ya da basitçe, insanlar yaşlandıkça daha mı hoşgörüsüz olmaktadır? Umarım ilkidir.”
Reklam
Kısıtlayıcı olmayan hareket Akıl hastalıklarının bakımı kültürel değerleri güçlü bir bi­ çimde yansıhr. Akıl sağlığı araşhrmalarının küreselleşme­ sine rağmen bu hala doğrudur. Akıl hastanesi hareketinin başlangıcında Birleşik Krallık ve ABD insan hakları üzerine odaklandı ve özellikle Birleşik Krallık'ta olabildiğince az fi­ ziksel kısıtlamayla hastaların tedavisine yoğunlaşıldı. John Connelly, Hanwell Akıl Hastanesi'nin doktor yöneticisi, deli gömlekleri ya da zincirler olmaksızın hastaların idare edil­ mesinin öncü savunucusu oldu. İyi eğitim görmüş _ve sakin personelin değerini vurguladı ve hastaların sakinleşmesi için yalıtımı kullandı. Connolly'nin ABD1i bir ziyaretçisi, İngi­ liz hastaların daha uysal olması gerektiği ve bu yaklaşımın "evde [ABD'de] işe yaramayacağı" yorumunu yaph. Bu ge­ lenek devam etti ve Birleşik Krallık hiç kilitli kapısı olmayan bazı akıl hastanelerini yöneten ilk ülke haline geldi (Scot­ land' daki Dingleton, 1948'de -yeni ilaçlardan önce, bakınız Üçüncü Bölüm- tamamen "açık kapılı" ilk hastane oldu). Bir­ leşik Krallık yaklaşımı, altüst olmuş hastaların denetimi için mekanik kısıtlayıcıların tamamen yokluğuyla, sıradışı olarak kaldı. Bunu elde etmek için ilaçlara bel bağlamasının iyi bir şey olup olmadığı tarişmaya açıktır
Avrupadaki ilk modern hastane imparator III. Joseph tarafından yaptırılmıştır.
Psikotik belirtiler meydana geldiği yerde duygudurumu yansıtır. Hasta depresyonda ise halüsinasyonlar buhranlı ve acı vericidir; hasta coşkunsa halüsinasyonlar yüceltici ve ce­ saretlendiricidir. Depresif sanrılar genellikle suçluluk ve de­ ğersizlik sanrılarıdır ve hipomani sanrıları ise taşkın ve göz alıcıdır: "Başkana dış politika konusunda tavsiye vermem istenecek", "Resimlerim milyonlar ediyor".
Modem psikiyatri, entelektüel çerçevesini Kraepelin'in şizof­ reni ve manik depresif hastalık arasında yaptığı ayrıma borç­ ludur. Manik depresfi hastalık sonrasında iki uçlu duygudu­ rum bozukluğu(bipolar bozukluk) olarak adlandırılmıştır, şimdilerde de bu isimle kullanılmaktadır. Kraepelin'in zama­ nında akıl hastaneleri onlara kim gönderiliyorsa içeri alıyor­ du; bazıları iyileşirdi ama çoğu iyileşmezdi
Reklam
Bununla beraber, çoğu zaman cümleler mantıklı görünse de hiçbir yere götür­ mez ya da anımsanamaz. Anımsanabildiğinde de, onları tek­ rar etmeye ve incelemeye rağmen, basitçe anlaşılamazlardır.
Daha yakın tarihli teşhis sistemleri, depresyonun halihazırdaki teşhis kriterinde gösterildiği gibi, sık sık bazı özellikleri ve ardından da diğerlerinin bir seçkisini mutlak olarak zorunlu kılarak, daha resmileşmiş hale geldi. Bu ke­ sinlikle tutarlılığı geliştirdi ama süreç hala aynıdır. Bu ör­ nekte, "düşmüş duygusallık" bir evet/hayır, var/yok niteliği olarak değerlendirilir; oysa hepimiz biliyoruz ki duygusal­ lık insanlar arasında ve zaman içinde sürekli olarak çeşitlilik gösterir. Psikiyatrik teşhis kategorilerinin (evet/hayır, var/ yok), gerçekte boyut (çok az/az/daha fazla/oldukça çok/çok fazla) olanlar üzerine dayatılmasını zorunlu kılar.
Obsesif-Kompulsif Bozukluk Çocuk olarak hepimiz takıntılı davranışlara -felaketvari so­ nuçlarından kaçınmak için kaldırımdaki çatlaklardan kaçın­ mak en yaygınıdır- sahip olduk. Sporcular ve aktörler bu tür ritüelleriyle -servis atmadan önce topu üç kere sektirmek zo­ runda olan tenis oyuncusu, kostümünde yeşil bir şey olma­ dan rol yapamayan
İki uçlu (bipolar) hastalar, her ne kadar bunlar sadece mani ve depresyonun en ağır biçiminde meydana gelse de, şizofre­ nini tüm belirtilerine sahip olabilir (halüsinasyon, sanrı, dü­ şünce bozukluğu, vb.). Bununla beraber bu belirtilere derin bir duygudurum kargaşası -ya depresyon ya da coşkunluk­ eşlik eder. Bu coşkunluk mani (ya da sık sık hipomani) olarak adlandırılır. Duygudurum değişimi bu durumda diğer her şeyi gölgeler. Depresif dönemde ağır bir depresyondan acı çeker ve intihara eğilimli olabilir. Taşkın aşamada hasta aşı­ rı aktiftir; güven ve enerjiyle dolup taşmaktadır. Hipomanik hastalar -sahip olmadıkları parayı harcayarak ve içinden gel­ diği gibi davranarak (aşırı içmek, sonuçları düşünmeksizin cinsel olarak aşırı aktif olmak, çok hızlı sürmek, vb.)- kendi­ leri için yıkıcı olabilir.
38 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.