Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Ülkü Doğanay

Ülkü DoğanayDemokratik Usuller Üzerine Yeniden Düşünmek yazarı
Yazar
Derleyen
Çevirmen
4.0/10
2 Kişi
4
Okunma
0
Beğeni
355
Görüntülenme

Ülkü Doğanay Gönderileri

Ülkü Doğanay kitaplarını, Ülkü Doğanay sözleri ve alıntılarını, Ülkü Doğanay yazarlarını, Ülkü Doğanay yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
“Avrupa Birliği uyum yasaları içinde birkaçı var ki, toplumumuzun aynası oldu. Özellikle yabancılar ve vatandaşımız olan gayrimüslümlerle ilgili değişiklikler, inanılmaz bir direnç yaratıyor. Ülkenin yüzde 99’u Müslaman ancak 2-3 kiliseye sağlanacak kolaylık, 15-20 kilise kurulma olasılığı insanlarımızı ayağa kaldırıyor. … “Yabancıları en çok seven halk” yalanını icat etmişiz. Evet, birkaç günlüğüne gelen yabancı turiste karşı çok dostuzdur ama evlerine geri dönmeleri koşuluyla. İş bulmak, çalışmak için gelmiş Afrikalı, hatta Pakistanlı birkaç yüz işçiye bile nasıl kötü muamele ettiğimizi gazeteler yazmıştır. Benim en çok merak ettiğim, vatandaşımız olan gayrimüslimlere gizli düşmanlığımızdır. (Posta, Mehmet Ali Birand, “Azınlıklarımızı neden sevmiyoruz?” başlıklı yazısı, 27.09.2006) (vurgu yazara ait)
Cemil Meriç görse kitabının ismini "Bu Nasıl Ülke?" yapardı
Yabancı kadınları hastalık, fuhuş ve suçun faili ve tek sorumlusu olarak gösteren bu söylem, ırkçılık konusunda o kadar ileri gidebilmektedir ki, Posta gazetesi, yukarıda başlıkların analizinde de gördüğümüz gibi, 10 kişinin tecavüzüne uğrayan Guatemalalı turist kadınla ilgili haberinde, tecavüz zanlılarının kendilerini savunmak için
Reklam
futbolda da zor zamanlardan geçmişiz
Tıpkı çocukların emanet edilemeyeceği yabancı bakıcılar ve öğretmenler gibi, büyük takımların kalelerinin emanet edilemeyeceği yabancı kaleciler ve tarafsızlıklarından şüphe duyulan yabancı hakemler de “güvenilmez” olarak işaretlenirken, yabancı kalecilere “tahammülsüzlüğün” nedeni takımın gelenekçi yapısı ile açıklanabilmektedir. Haberlerde, Türk kaleci ile lejyoner, “ülke insanı” hakem ile “dışarıdan gelen adam” arasındaki karşıtlık bir güvenme-güvenmeme ilişkisi üzerinden kurulmaktadır: “Daha çok yerlilere kaleyi teslim eden Sarı-Lacivertliler’in gelenekçi yapısı bu mevkide yabancıya tahammülsüzlüğü de ortaya koyuyor. … 1991’den başlayarak bugüne kadar geçen zamanda hep Türk’ün koruduğu filelere bir ara lejyonerin geçirilmek istenmesi ters tepmişti. Engin İpekoğlu, Rüştü Reçber gibi üst düzey ‘Türk kaleciler’den sonra transfer edilen Robert Enke’ye tahammül edilemedi.” (Zaman, “FENER’İN KAPISINDAN 50 YILDA SADECE 5 YABANCI KALECİ GEÇTİ” başlıklı haber, 04.01.2007). “Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy, kendisi görevde olduğu sürece Türkiye’ye asla bir yabancı hakemin maç yönetmek için gelemeyeceğini söyledi. … ‘Ben ülkemin insanına güvenmeyeceksem, dışarıdan gelen adama neden güveneyim ki? Dışarıdan neden bir hakem getireyim ki?” (Zaman, “Ben varsam yabancı hakem olmaz” başlıklı haber, 15.04.2006)
Her fırsatta özgürlük güzellemesi yapan bazı ilerici gericiler
“Türban “Siyasal İslam”ın bir simgesidir ve laik demokratik cumhuriyete karşı olanların kullandığı bir silahtır. Artık şu gerçeği görmek zorundayız: Laik demokratik rejimi yok etmek isteyen darbe heveslileri de, şeriatçılar da aynı hedefe ateş ediyorlar. (Hürriyet, Tufan Türenç, “Demokratik rejime ayrı saflardan açılan ateş” başlıklı yazısı, 02
ciddi ciddi böyle bir haber çıkmış :D
“Cumhuriyet’ten yana, Cumhuriyetçi olan bir tek Sünni tarikat bulamazsınız. Gelenekleri ve misyoner ilişkileri dolayısıyla Cumhuriyet karşıtıdırlar.” (Hürriyet, Özdemir İnce, “Demokrasinin önündeki engel: Tarikatlar” başlıklı yazısı, 01.10.2006)
Kürtlerin her türlü siyasal örgütlenmesi ve hareketini terör yandaşlığı ile ilişkilendiren bu türden bir söylemsel yeğleme, hak taleplerinin de gerçekte “ayrılıkçılık” anlamı taşıdığı ve üniter devlet karşısında tehdit oluşturduğu iddialarına meşruluk zemini hazırlarken Kürtleri bir bütün olarak bu tehdit algısının merkezine oturtan söylemin ırkçı-ayrımcı niteliğini gizlemektedir. “Anadilde öğrenim bir sürecin başlangıcıdır. Sonra özerklik, federasyon ve bağımsızlaşarak ayrılık gelir. Bu nedenle anadilde öğrenim hakkının anlamı gelip ayrı devlete dayanır…” (Hürriyet, Özdemir İnce’nin “Demek ki neymiş?!” başlıklı yazısı, 21.11.2006)
Reklam
Dinsel farklılıklar da toplam 144 haber ve yazıda (%10) azınlıkların olumsuz temsiline yol açan kalıpyargıların üretilmesine aracılık etmiştir. Ayrımcı içerikler, Hıristiyanların azınlık aktörü olarak işaretlendiği 56, Avrupalıların azınlık aktörü olduğu 28 ve Alevilerin azınlık aktörü olarak işaretlendiği 10 haber ve yazıda dinsel farklılıkları ortaya koyan kalıpyargılar aracılığıyla kodlanmıştır. Bu türden haber ve yazıların çokluğu, nüfusunun %97’si Müslüman ve büyük çoğunluğu Sünni olan Türkiye’de gazetelerin sayfalarını farklı dinsel kimliklere dair yaygın hoşgörüsüzlüğü yeniden üreten ve meşrulaştıran söylemlere kolaylıkla açabildiğini de göstermektedir
Azınlık aktörlerine ilişkin bir tanımlamanın bulunduğu 1456 haber ve yazıda azınlık aktörlerinin yüceltilmesine aracılık eden kalıpyargılara yer verilen haber ve yazı sayısı yalnızca 63’tür. Bunların önemli bir kısmı ise (42 haber ve yazı) etnik ve dinsel azınlıklara yüklenen (Ermeniler 18 haber ve yazıda; Hıristiyanlar 10 haber ve yazıda;
Irkçı-ayrımcı içeriklerin yer bulduğu haber ve yazılarda çoğunluk aktörlerinin kim ya da kimler olduğu, bu içeriklerin hem kimlerin ağzından aktarıldığını hem de meşrulaştırılmasında kimlere atıfta bulunulduğunu –ya da kimlerin sözünün değerli kılındığını- ortaya koyabilmek açısından önemlidir. Bu çerçevede, içerik analizine konu olan dört aylık dönemde çoğunluk aktörlerinin kodlanabildiği 1301 habere bakıldığında, ırkçı-ayrımcı tutum ve yargıların ağırlıklı olarak (632 haber ve yazıda) çoğunluğun Türk halkı ya da kamuoyu gibi anonimleştirilmiş kimliğinin arkasında yaygınlaştırıldığı görülmektedir. Böylece, “gazetede her gün okuyoruz” önermesine eklemlenen “herkes böyle düşünüyor” yargısı ırkçı ayrımcı söylemlerin olağanlaştırılarak “masumlaştırılmasına” aracılık edebilmektedir.
sorunu hep dışarıda ararken çalkalanan Türkiye içi
Ekim 2006-Ocak 2007 tarihleri arasında ulusal ve yerel basında ırkçı-ayrımcı içeriklerin saptandığı yazı ve haberlerin konularına göre dağılımı, Fransa Parlamentosu’nda Ermeni soykırımını inkâr edenlerin cezalandırılmasına yönelik yasa tasarısının oylanmasının da etkisiyle, Ermeni sorununun 441 haber ve yazıyla (%29) birinci sırada yer aldığını
Reklam
Türklük kadar Müslümanlığın laik yorumu da ırkçı-ayrımcı söylemlerin beslendiği, çoğunluk aktörlerini ayıran ortak özellik olarak öne çıkabilmektedir. Hıristiyanlar ve Kemalist milliyetçiliğin söylemsel çerçevesi içinde kabul gören (bkz. Bora 1994) geleneksel İslam çizgisinin dışında kalanlar, bu söylemin öteki tarafları olarak işaretlenmektedirler. Özellikle Karikatür krizinin ve Papa’nın İslam dini hakkındaki açıklamalarının ardından ve Türkiye ziyareti öncesinde, Papa’nın kişiliğinde Hıristiyanları hedef alan, hakaret olarak yorumlanabilecek ifadeleri başlığa taşıyarak (1-4) kamuoyunun nabzını tutmak iddiasındaki medya elitleri, bu başlıkları atarken yüzde 97’si Müslüman olan Türkiye’de yaşamaya çalışan ve bu başlıklar nedeniyle incinebilecek Hıristiyanların varlığını görmezden gelinecek bir “küsürat” olarak değerlendirebilmektedirler. 1) AKP: Papa cahil ve zavallı biri… (Posta, 19.09.2006) 2) Papa’ya ‘hoş geldin’ kitabı: “Papa Bir Puttur” (Yeni Balıkesir, 15.10.2006) 3) PAPAğan Siyaset (Yeni Balıkesir, 28.11.2006) 4) Papaturka (Hürriyet, 01.12.200
Gazete başlıklarındaki ayrımcılıklar
Irkçı-ayrımcı söylemlerin oluşmasında, biz ve onlar karşıtlığı önemli bir yer tutmaktadır. Başlıkların niceliksel analizi bu karşıtlığın öte tarafının ağırlıklı olarak “Kürtler” ve “Ermeniler” olduğunu göstermiştir. Niteliksel bir değerlendirmede ise, Türklüğün övgüsü ve yüceltilmesinin, neredeyse her zaman, Kürtler ve Ermenilerle ilgili
Etnik-dinsel gruplara veya toplumdaki ayrıcalıksız kesimlere yönelik ırkçı-ayrımcı tutumlara dikkat çeken 144 haber ve yazının 45’inde ayrımcılığa karşı çıkan ifadelere başka bir gruba (örneğin Türk olmayana) yönelen ayrımcılık ya da Türklüğü yücelten milliyetçilik kurguları eşlik etmektedir. Bu yönüyle bu 45 haber van Dijk’ın (1991) “….lere karşı değilim ama…” ifadeleriyle belirginleştiğini vurguladığı, insan hakları retoriğini besleyen ayrımcılık karşıtı normlara bağlılık görünümünün arkasına gizlenen yeni ırkçı söylemle örtüşmektedir. Bu türden yorum ve yazılarda örneğin Avrupa’nın Türkiye’ye ve Türklere karşı tutumunun ayrımcılık olduğu işaretlenirken aynı anda Fransız, Rum, Ermeni karşıtlığının kurgulandığı “düşmanca” söylemler öne çıkarılabilmektedir. Irkçıayrımcı ve ırkçılık-ayrımcılık karşıtı içeriği bir arada barındıran bu türden haberlerin temalarına göre dağılımı “biz değil onlar ırkçı-ayrımcı” iddiasının bu haberlerin önemli bir kısmında (10 haberde) öne çıktığını göstermektedir. 6 haber ve yazıda ise Türkiye’de ayrımcılığın varlığı kabul edilmiştir. Bununla birlikte aynı öbekte yer alan haber ve yazılar Kürtlerin suça meyilli olduğunu (4) ve güvenilmez olduğunu (1), Hrant Dink’in vurulmasının Türkiye aleyhine bir komplo olduğunu (4), herkesin Türkiye’ye ve Türklere karşı olduğunu (2) da iddia edebilmektedirler
Ayrımcılık karşıtı haberin yokluğu, ayrımcılığın sorunlaştırılmaması ile açıklanabilir. Kısmen haberlere sızan “ayrımcılık yapıldığı” bulgusunu örten haklılaştırmaların, özellikle de “her yerde, Avrupa’da, Amerika’da ayrımcılık yapıldığına” dair cümlelerin yaygınlığı ve “evet, ayrımcılık yapılmıştır belki ama bunlar münferit olaylardır” cümlelerine gizlenen tekilleştirmenin çokluğu, ayrımcılığa karşı farkındalık yaratılması önünde bir engel oluşturmaktadır.
Haber ve yazılarda çeşitli gruplara yönelik ırkçılık ve ayrımcılıklar işaretlenirken bu grupların olumlu özelliklerine dair vurgular ağırlıklı olarak onlara atfedilen sadakat kimliği ve işbirliği yapabilme kapasiteleri (23 haber ve yazıda) aracılığıyla kurulmaktadır (bkz. Şekil 8). Bu yönüyle, Ermeniler (17 haber ve yazıda) Türklere ve Türkiye’ye karşı sadık oldukları-olabildikleri ölçüde takdir edilmekte, Kürtler sadakatleri (2 haber ve yazıda) ve geleneklerine bağlılıkları (2 haber ve yazıda) ile, Aleviler geleneklerine bağlılıkları (3) ve sadakatleri (1) ile temsil bulmaktadır. Azınlık aktörleri, adaletsizlik ve haksızlık yaptıkları, şiddete ve suça meyilli oldukları ya da hainlik yaptıkları takdirde (Kürtler 6 haber ve yazıda), sadakatsizlik ve güvenilmezlik durumunda ve Türkiye’ye haksızlık yaptıklarında Ermeniler 3 haber ve yazıda); yaşam biçimlerinin farklılaşması halinde (Aleviler, 1 yazıda) ise olumsuz yargılarla temsil bulabilmektedirler.
20 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.