Vincent de Gaulejac sözleri ve alıntılarını, Vincent de Gaulejac kitap alıntılarını, Vincent de Gaulejac en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Performans kültü, iş dünyasına ücretlilerin tamamını "her zaman daha fazla" gerekliliğine iten sürekli bir rekabet sokar. Çalışmak, artık zaman ve saatlerle önceden belirlenen bir görevi gerçekleştirmek değil, performans göstermekten ibarettir. Daha hızlı daha kusursuz, daha etkin, daha somut olmak gerekir.
Zayıflığa, hataya, aksiliğe, kusura, kuşkuya, velhasıl insanı normal olarak tanımlayan hiçbir şeye artık yer yoktur. İşletme, çelişkisiz bir dünyada ideali telkin eder. İdeal, artık erişilecek bir ufuk değil, uygulanılacak bir normdur.
"Tanrıların saltanatına çoktan radikal bir şekilde sırtını dönmüş bir dünyanın sakinleriyiz." Din, büyülü bir dünya yanılsamasını sürdürmeyi sağladıysa ve bazı ülkelerde hala sağlıyorsa da tanrının ölümü "tanrılaşmış bir insanın" değil "kendi kutsallığının hayalinden kesin olarak vazgeçmek zorunda kalan bir insanın" ortaya çıkmasına yol açar. İnsan artık Tanrılar burada değilken insanlık durumundan kaçabileceği yanılsamasından vazgeçmek zorunda kalır.
Çocuklara gezegenimize saygı duyarak, dayanışma içinde ve şiddetsiz bir insan toplumu oluşturmak amacıyla bir arada yaşamayı öğretmekten daha önemli ne olabilir? Bunu yapmak için her bireyi, toplumsal bir varoluşu olması için yararlılığını ispatlamak zorunda bırakan post kavgasını reddetmek lazımdır.
Bugün kimin hala bir ruhu var? Stres baskısı altında, kazanmak ve harcamak, zevk almak ve ölmek için sabırsızlık duyan bugünün insanları, psişik yaşam olarak adlandırdığımız deneyimlerinin bu temselinden kaçınırlar. Kendimize bir ruh katmak için ne zamanımız var ne vaktimiz var. Temelde mesafeli bir duruşu olan modern insan belki acılı ama pişmanlığı olmayan bir narsisttir.
- " (...) İnsanın zamanını aşırı meşgul geçirmesi, davranışlarının amaçlarını sorgulamasını erteleyen ve ânlık avuntular sağlayan bir uyuşturucudur.
Hareket, onlar için kutsaldır.
İş bağımlısıdırlar.
Durmak, onları pusulası şaşmış bir dünyadan duyulan sıkıntıyla karşı karşıya bırakacaktır.
Durmazlar..."
Birey, özne olarak var olma ihtiyacı duyar. Bu olasılık ona tanınmadığı takdirde iç huzursuzluğunu ifade eden semptomlar üretir. Iş yerinde psişik bir ıstırabı açığa vuran işaretlerin çoğalması ( stres, mesleki tükenmişlik, hiperaktivite, burn out, depresyon, psikotrop ve antidepresan kullanımının artışı, taciz şikayeti sayısının yükselmesi...) "çalışma yaşamında psikososyal riskler" meselesini tartışmanın merkezine yerleştiriyor. Çalışma koşullarına bağlı olarak kayda geçen intihar sayısındaki anlamli artış bu soruna dramatik bir boyut katıyor.
Rekabet daha ziyade olumlu ve makul bir değer olarak görülüyor. Spor şampiyonları dopinge rağmen, televizyon yıldızları sahteliğe rağmen, çok uluslu firma patronları iş meselelerine rağmen imrenilen modeller olmaya devam ediyorlar. Birkaç kamuoyu araştırması, gençlerin özendiği mesleklerin araştırmacı, doktor ya da öğretmen olduğunu belirtse de para getiren mesleklerle anlam kazandıran meslekler arasındaki mücadele oldukça eşitsiz gözüküyor.
Öyleyse kazanmak ama neoliberal retoriğe göre kazanmak, şimdi tüm toplumsal işlevlerden ve hatta sistem içi her tür meşruluktan kopmuş bulunuyor. Değerimiz kadar kazanmıyoruz, kazandığımız kadar değerimiz oluyor.
Hiç kimse kendini yalnızca finansal olan bir amaca tamamen adayarak tatmin olamaz. Max Weber’den beri insanların sadece para için değil, manevi kurtuluşları için çalıştıklarını biliyoruz.