Antropolog, etnobotanist, film yapımcısı ve fotoğrafçı olarak pek çok ödül kazanan Davis’in çalışmaları arasında özellikle Kuzey ve Güney Amerika’daki yerel kültürler ve psikoaktif bitkilerin geleneksel kullanımı ve inançları yer almaktadır. Yazıları ve fotoğrafları Globe and Mail, Maclean’s, Newsweek, National Geographic, Wall Street Journal ve Washington Post gibi birçok gazete ve dergide yayımlanmıştır. Davis şu anda Washington D.C.’deki National Geographic Society bünyesinde Explorer-in-Residence görevini yürütmekte, geri kalan zamanlarını da Kanada’da Kuzey British Columbia’da geçirmektedir.
Öldürülen Aborjinlerin cesetleri ağaç dallarında bostan korkuluğu olarak kullanılıyordu. "Onların kaderi," diye yazmıştı Anthony Trollope 1870'te "yeryüzünden silinip gitmek, bu iş ne kadar erken olursa o kadar iyi." 1902 gibi bir tarihte bile seçilmiş bir siyasetçi olan Kung O'Nalley parlamentoda şöyle söyleyebilmiştir; "Aborjinlerin insan olduğuna dair bilimsel bir kanıt yok elimizde."
1960'ta okullarda okutulan A Treasury of Australiab Fauna [Avustralya Hayvanları Rehberi] adlı kitapta Aborjinler, kıtada yaşayan ilginç hayvanlar arasında sayılmıştır.
resimyukle.io/r/zDeZ1FDnXL
Geçtiğimiz günlerde Avustralya'da, seçimlerde senatör olarak meclise girmeye hak kazanan kıtanın yerlilerinden Lidia Thorpe yemin sırasında bir yumruğu havaya kaldırarak geldiği yemin kürsüsünde Kraliçe 2. Elizabeth için 'sömürgeci' ifadesini kullandığı için yemin tekrarı yaptırıldı.
Wade Davis Amerika kıtası, Avrupa'ya tütün, patates, domates, mısır, yer
fıstığı, çikolata, karabiber, kabak, ananas ve tatlı patates sağlamıştır.
Ayrıca Yeni Dünya sıtma tedavisinde kullanılan kinini, Amazonların zehirli oklarından elde edilen kas gevşetici d-Tubocurarine'i ve
İnkaların Kutsal Ölümsüzlük Otu dediği kokaini sunmuştur. Bu
üç madde, Batı tıbbına büyük katkılar sağlamıştır; kininin kaynağı olan kınakına ağacının kabuğu bile on binlerce insanın hayatını
kurtarmıştır. Avrupa'ysa Amerika kıtasını hem buğday, arpa, yulaf, keçi, inek, kölelik, çelikle, hem de tifüs, sıtma, kızamık, grip,
çiçek hastalığı ve vebayla tanıştırmıştır. Avrupalılarla temasın üzerinden henüz bir iki kuşak bile geçmemişken Amerika yerlilerinin yüzde 90'ı ölmüştür.
Sercan Baylan , bir videosunda, bir yazarın alıntısından hareketle; "bir kitap, içimizdeki donmuş denize inen balta gibi olmalıdır" demişti. Ve eklemişti "oturduğunuz yere mıh gibi çakan,adeta döven, dayak yemiş gibi hissettiren kitaplar var" demişti.
Bu kitap öyle bir kitap evet.. ve
Sanlar, Arhuacolar, Wiwalar ve Kogiler, Kiowalar, Barasanalar, Makunalar, Penanlar, Gitxsanlar, Wet'suwet'enler, Haidalar, İnuitler, Polinezyalılar ve diğerleri...
Böyle tek tek okunduğunda herhangi bir anlam yüklemekte zorlandığımız bu isimler, aslında içinde yaşadığımız dünyanın muhtelif yerlerine gizlenmiş, kendi kültürlerini, kendi yaşam