Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

William Doyle

William DoyleFransız Devrimi yazarı
Yazar
7.2/10
13 Kişi
52
Okunma
1
Beğeni
536
Görüntülenme

William Doyle Sözleri ve Alıntıları

William Doyle sözleri ve alıntılarını, William Doyle kitap alıntılarını, William Doyle en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Despotluk
Devrim despotluğa saldırı biçiminde başladı. Montes quieu, Kanunların Ruhu Üzerine (1748) başlıklı eserinde, despotluğu hiçbir yasa tanımayan tek bir kişinin yönetimi olarak tanımlamıştı. Henüz 1762'de, Rousseau, Toplumsal Sözleşme adlı eserinde bir despotun otoritesiyle bir kralınki arasında hiçbir anlamlı fark olmadığını ima ediyordu.
Sayfa 97 - dostKitabı okudu
Robespierre de "müsamahakârlar" olarak bilinen ve hepsi gru. de ne yapacağı belli olmayan Danton'un dostu olan bun kendilerine dönük güdüleri konusunda kuşkuluydu ve üç hafta sonra (5 Nisan 1794) idam edilme sırası on lara geldi.
Sayfa 84 - dostKitabı okudu
Reklam
Montes­quieu, Kanunların Ruhu Üzerine (1748) başlıklı eserinde, despotluğu hiçbir yasa tanımayan tek bir kişinin yönetimi olarak tanımlamı§tı. Henüz 1762’de, Rousseau, Toplumsal Sözleşme adlı eserinde bir despotun otoritesiyle bir kralınki arasında hiçbir anlamlı fark olmadığını ima ediyordu. On yılın sonuna gelindiğinde despotluk artık monarşi erkinin kötüye kullanılması ve aslında her türden otorite biçi­minde algılanmaktaydı. 1789’a gelindiğinde ise bu terim, her şeyden önce, insanların onayı alınmadan zorla vergi konulması, keyfi tutuklama ve hapse atma uygulamaları, ifade ve düşünce özgürlüğünün kısıtlanması, bakanlar ve devlet görevlileri gibi bu amaçlara hizmet eden tüm yetki sahiplerinin etkinlikleri anlamını taşır hale gelmişti. Yani, despotluk, zalimce yönetim ve mutlak monarşi arasında hiçbir ayrım yapılmıyordu.
Sayfa 97 - PdfKitabı okudu
Aydınlanma'nın meyvesi ve savunusu olan devrim, yalnız­ca Fransızları değil, insanlığın tamamını batıl inançlann, önyargıların, rutinlerin ve hiçbir haklı gerekçesi olmayan toplumsal eşitsizliklerin kıskacından kararlı ve demokratik siyasal eylem yoluyla kurtarmak için yola çıktı.
Sayfa 141 - PdfKitabı okudu
Ekmek yoksa pasta yesinler
1793 yılında halkın gözleri önün de giyotinle infaz edilen Kraliçe Marie-Antoinette'in hal kın hiç ekmeği kalmadığı söylendiğinde "o zaman pasta yesinler" deyişinin öyküsünü herkes bilmekte ve bu öykü karşısında dehşete kapılmaktaydı. (Öyküyü bugün de her kes biliyor ve bu öykünün kraliçe doğmadan çok önceleri, Jean-Jacques Rousseau tarafından 1740 yılında anlatılmış olması da hiç kimseyi ilgilendirmiyor.)
Sayfa 12 - dostKitabı okudu
26 Temmuz'da toplanan Kongre'de "dokunulmaz” Robespierre hiç de alışık olmadığı bir bi çimde susturulunca taraflar karşı karşıya geldi. Ertesi gün Jakoben kulüpten ve ‘sansculotte'lardan destek iste di, ama yeterli desteği bulamayınca bu talebi Kongre'ye meydan okuma olarak görüldü. Yasadışı ilan edildi: Bu da tutuklanması durumunda yargılanmasına gerek olmadığı anlamına geliyordu. Tutuklanmadan hemen önce intihar etmeye çalıştıysa da başaramadı; o ve arkadaşları 28 Tem muz günü giyotini boyladı.
Sayfa 86 - dostKitabı okudu
Reklam
Can sıkıntısı çocukların kendi mutluluklarını yaratmalarını, yaratıcılıklarını geliştirmelerine ve özgüvenlerini artırmalarını sağlayan bir araç olarak görülür.
Sayfa 58 - The KitapKitabı okudu
insan hakları bildirgesi
V. Yasalar yalnızca toplum için zararlı eylemleri yasakla malıdır. Yasalar tarafından yasaklanmamış hiçbir şey en gellenmemeli, insanlar da yasaların gerekli göstermediği bir şeyi yapmaya zorlanmamalıdır. VI. Yasalar toplumun iradesinin bir ifadesidir. Bütün yurttaşlar yasaların oluşturulmasına ya kişisel olarak ya da temsilcileri yoluyla onay gösterme hakkına sahiptir. Yasaların, ister korusun ister cezalandırsın, herkes için ayni olması gerekir; ve herkes yasa önünde eşit olduğun da da herkes erdemleri ve yeteneklerinin yarattığı ay rımlar dışında hiçbir ayrım olmaksızın farklı becerilerine göre tüm mevkilere, konumlara ve çalışma olanaklarına eşit düzeyde uygundur.
Sayfa 27 - dostKitabı okudu
Sol açısından, terör kaçınılmaz bir biçimde gerekli olmuştu; özgürlük ve insan hakları dü§manlarını boy verdikleri an boğma karar­lılığı terörü gerekli kılmıştı. Sağ açısından, devrim daha en baştan düzen ve dine saygıyı yok etmeyi amaçladığı için şiddet içermişti. Bazılarının görüşüne göre, devrimin man­tıksal sonucu yalnızca terör değil, aynı zamanda Vendee bölgesinde yaşanmış, soykırım düzeyine erişen cinayetler oldu. Bu arada, birçok Katolik din adamı, dinsel uygula­malar tarihine dönük ilk saldırı diye tanımladıkları kutlamayı iki yüzyıl içinde çok az değişime uğrayan bir dil kul­lanarak lanetlemekteydi. Fakat, Mitterrand yine de işin keyfine vardı. Kendisine özgü acımasızlığıyla, "Devrimden hâlâ korkuluyor, ki bu da beni sevinmeye sevk ediyor" di­yordu. Bu nedenle, Fransız Devrimi düşüncesinin Lady Brack­nell'i ürpertmesinden bir yüzyıl sonra, insanlar hâlâ bu "ta­lihsiz an"ın nelere yol açtığı konusunda kamplara bölün­mekteydi. Herkes yanıtı bildiğini düşünürken, yakın tarihli birçok dönem içinde çok azı bu kadar şiddetli hayranlık ve nefret duyguları uyandırmayı başarmıştır. Bunun nedeni, zamanımızın birçok kurumunun, alışkanlığının, tutumunun ve refleksinin kökenlerinin bizim doğru ya da yanlış olduğu­nu düşündüğümüz devrime kadar uzanması. Nelerin olup bittiğini daha iyi bilmek, elbette, herkesin fikrini değiştir­ mesine yol açmayacaktır. Ne var ki, bugün hala birçok in­sanın modern tarihin bu kavşak noktasına ilişkin merakını tatmin edebilen bilgi parçacıklarıve enstantanelerden çok daha sağlam bir yargılama temeli sağlayabilir.
Sayfa 32 - PdfKitabı okudu
Yir­minci yüzyıla gelene kadar, küçük bir azınlık dışında hiç kimse, kadınlann da erkeklerle aynı özgürlüğe ve eşitliğe sahip olmaları gerektiğini kabul etmedi; devrim sırasında da kadınlar adına liberal taleplerde bulunan çok az sayı­daki cesur erkek ve kadın ya alaya maruz kaldı ya da sus­ turuldu.
Sayfa 120 - PdfKitabı okudu
Reklam
Muharip günleri sona erdiğinde Napoléon, yarattığı en kalıcı eserin savaşların ihtişamı değil, getirdiği Medeni Hukuk olduğunu ileri sürmekteydi. Aslında, Medeni Hukuk Napoléon'un yalnızca ete kemiğe büründüğü, devrime ait bir projeydi. Ama etkisi yeterince kalıcı oldu, üstelik yalnızca Fransa'da da değil.
Tam anlamıyla artık hiçbir şey kutsal değildi. Tüm erk, tüm otorite, tüm kurumlar artık geçiciydi ve ussallık ve yararlılık açılarından savunulur oldukları sürece geçerliydiler.
Sayfa 116Kitabı okudu
Napoléon, yarattığı en kalıcı eserin kazandığı savaşların ihtişamı değil, getirdiği Medeni Hukuk olduğunu ileri sür mekteydi. Aslında, Medeni Hukuk Napoléon'un yalnız ca ete kemiğe bürüdüğü, devrime ait bir projeydi. Ama etkisi yeterince kalıcı oldu, üstelik yalnızca Fransa'da da değil. Mülkiyetin elde tutulması ve devredilmesine ilişkin basit, net ve tek tip prensipler dizi olan Medeni Hukuk, Almanya'da on dokuzuncu yüzyıl boyunca, Polonya'da 1946'ya kadar, Belçika ve Lüksemburg'da da günümüze kadar medeni hukukun temelini oluşturdu.
Sayfa 23 - dostKitabı okudu
Fransız Devrimi, Aydınlanma'nın zaferini temsil ediyordu.
Devrim'in saldırdığı çok az şey gerçekten parçalanmamış olarak varlığını sürdürdü. Tam manasıyla, artık hiçbir şey kutsal değildi. Tüm güç, otorite ve kurumlar artık geçiciydi; yani yalnızca akılcılık ve yararlılık temelinde meşrulaştırılabildiği sürece geçerliydi. Bu anlamda Fransız Devrimi, gerçekten Aydınlanma'nın zaferini temsil ediyordu ve hâlâ yaşadığımız zihinsel dünyaya öncülük etti.
Sayfa 103Kitabı okudu
Görünüşü kur­tarsa da, devrimin hedef aldığı kurumların pek azı gerçek anlamda yara almadan hayatta kalabildi. Tam anlamıyla artık hiçbir şey kutsal değildi. Tüm erk, tüm otorite, tüm kurumlar artık geçiciydi ve ancak ussallık ve yararlılık açılarından savunulur oldukları sürece geçer­liydiler. Bu bağlamda, Fransız Devrimi, Aydınlanma'nın zaferini gerçekten de temsil etti ve hâlâ içinde yaşadığımız, aklı esas alan dünyaya giden yolu gösterdi.
Sayfa 116 - PdfKitabı okudu
79 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.