"Tanrı'nın seninle aynı insanlardan nefret ettiği ortaya çıktığı zaman, insanın Tanrı'yı kendi suretinde yarattığını rahatça varsayabilirsin." Anne Lamott
Yapılan araştırmalara göre, endişe ve strese verilen psiko-fizyolojik tepkileri azaltmakta kişinin hayvanının olması eşinin varlığından daha fazla işe yarıyor.
Yalnızlık çektiğimizde hayatın diğer zamanlarında olduğu gibi sevgiye ihtiyaç duyarız, bu ihtiyaç bizi kendimize ihanet etmeye ikna edecek kadar zorlayıcı da olabilir.
Umut akıl dışılığa yol açar. Birinin eşi hakkındaki olumlu illüzyonları daha uzun ve daha mutlu evliliklere zemin hazırlar. İhtimalleri iyimser bir ön yargıyla değerlendirmeseydi çok az insan yeni girişimlere cesaret edebilirdi. Herhangi bir kimsenin sadece istatistiklere bakarak başarılı bir iş kuracağını, ciddi bir koleksiyoncuya resim satacağını, okunmaya değer bir roman yazacağını, bilime önemli bir katkıda bulunacağını ya da yaşam boyu sürecek bir evlilik yapacağını varsayması akıl dışıdır.
Kendimizi yalnız hissettiğimizde, sosyal tehlike olasılığına karşı çevreyi daha çok inceleriz; ancak bunu gerçekten başkalarının ne düşündüğü veya hissettiğiyle ilgilendiğimizden değil, kendimizi korumayı hesaba katarak yaparız.
Başkalarının sizi değersiz gördüğünü algıladığınızda, kendi kendinize zarar veren davranışlar sergilemeye daha meyilli olursunuz ve kendinize iyi bakmaya daha az eğilim gösterirsiniz.
Özbenlik için esas boyutlar kişisel, ilişkisel ve müşterektir. Özbenlik boyutlarının üzerine sosyal bağın bu boyutlara karşılık gelen üç kategorisi olan yakın bağlılık, ilişkisel bağlılık ve müşterek bağlılığı haritalayabiliriz. İnsanların yakından ve kişisel olarak onaylanmaya ihtiyacı vardır; daha geniş bir arkadaş ve aile çevresine ihtiyaç duyarız; Michigan Üniversitesi Mezunlar Derneği, Galli Askerler, Sıhhi Tesisatçılar Sendikası ya da Alçak Şasili Motosiklet Kulübü de olsa belli müştereklerin parçası olduğumuzu hissetmemiz gerekir.
Yalnızlık hissetmek sosyal becerilerimizin yetersiz olduğu anlamına gelmez. Sorunlar, yalnızlık hissi bizi sahip olduğumuz becerileri kullanamayacak hale getirdiği zaman ortaya çıkar.
Başkalarının hakkımızda ne düşündüğünü çok önemsiyoruz, bu yüzden insanların tedavi aradığı en yaygın on fobiden üçü sosyal kaygıyla ilişkilidir: kalabalık önünde konuşma korkusu, kalabalık korkusu, yeni insanlarla tanışma korkusu.
Social isolation deprives us of both our feeling of tribal connection and our sense of purpose. On both counts, the results can be devastating, not only for the individual, but for societies as well.