İsmi gibi küçük bir şehirde doğdum.
İmkânı dar, hayal dünyası geniş olan biriydim.
Kalabalık bir ailenin en küçük çocuğuydum.
Çocuktum zor da olsa büyüdüm genç oldum, benimle beraber büyümeyen tek şey mutluluktu. Ne yer, neyle beslenir, bilmiyordum. Derin duygulara sahipti, büyüklerin gözünde ne kadar küçük görünsem de yaşadıklarım beni çok büyük gösteriyordu. Yoksulluğu ayaklar altına almayı bir türlü beceremiyordum; çünkü ayağıma takılan başka acılar vardı. İnsanların acımasız olduğu çocukların sahipsiz bırakıldığı, kadınların ezildiği menfaat sahnesine dönen bu dünya da sadece şarkıları sevdim ve sadece şarkılara iltica ettim bu benim hayatımda yaşadığım en büyük yolculuktu ve en güzel seyahat kendi sevincime yolculuk etmemdi. Onlarca yanlış insanlar arasında hayatımda doğru giden bazı şeyler vardı ama evella kendime bir sözüm vardı kimseyi incitmeyeceğime ve debili ezmeyeceğime binlerce kez yemin etmiştim. Güneşin doğduğu topraklarda büydüm yüzüm sıcaktan kavrulmuştu bütün bu olanlar tebessümümü yenecek kadar güçlü değildi asıl acı olan güneşin doğduğu topraklarda doğdum fakat güneşin batışını seyretmekle yenildim.
Zorluklarımı kolaylaştıracak bir dert ortağı arıyordum ama kendi dertlerime kendim ortak oldum çünkü ağzımdan çıkan kelimeleri duyacak hiçbir kulak yoktu...
Ruhun derinliklerine kadar inen şarkıları reddetmeyin.
Onlar insan öldürmek için söylenmedi.
Tabi ki de şarkılara eşlik etmekte en değerli sermayesi adı altındaydı bir insanın.
Yeryüzündeki tüm duygusal kadınlar saçlarında kıvrılmış
çığlık seslerini erbaneye bağlarken, Ben tüm şarkıları barbar saydım.
Nice uygarlıklar geçti,
Nice barbarların tebessümüyle alevlendi insanlık.
Hangi kadın okuyacak, hangi şair yazacak bunu,
var mıdır? Sarılması imkansız açılan yaraların hislerine kapılan annelerin gözyaşlarını yazacak.
Var mıdır? Yoksullukla mücadele eden bir babanın akşam eve gelirken çocuğuna yedirdiği ekmek kırıntısını.
Var mıdır? Üzerine giyebileceği üç beş elbisesinin olmadığı ve yaşadığı hayat koşullarında dışlanan bir kız çocuğunun hayal hikayseni anlatacak.
Varsa söyleyin, ama yoklukla öldürmeyin duyguları...
Merhabalar değerli kitapseverler bugün Yahya Tanrıkulu'nun kaleme aldığı Haziran'da Üşümek adlı şiir kitabını sizlere tanıtmak istiyorum. Yazarımız kitapta birçok konuyu ele almış. İmkansız aşklar, çaresizlik, yoksulluk, günümüz toplumundaki sorunları, memleket özlemi ve aklınıza gelebilecek daha birçok konuyu içeren bu şiir kitabını çok sevdim.
#okudumbitti️ #kitapyorum
#hazirandaüşümek ️ 144 Sayfa
"AĞILYORSA"
"Bir anne ağlıyorsa bilin ki yağmura gerek kalmamıştır bu coğrafyada.
Ve söyleyin yağmura boşuna yağmasın, ıslatmasın toprağı,
Söyleyin boşuna düşmesin yıldırım,
Şimşekler çakmasın gökte, yerde bu kadar acı
#hazirandaüşümek şiir kitabı öneriyorum. Sosyal içerikli şiirler ve aşk olmazsa olmaz var içeriğinde. Bildiğimiz yazımdan biraz farklı ama ben sevdim.Pablo Neruda tarzını ya da yabancı başka şimdi adını sayamadığım şairler hatırlattı desem umarım yanlış bir şey söylemiş olmam. Ama buram buram Anadolu sokaklarından bizim hikâyelerimiz onu da belirtmek istiyorum. Hüzünlü prensimiz edebiyatımızın ustası Oğuz Atay tarzı da olabilir, bunlar benim hislerim tabii ki karar sizin okuyun bence