Yaşar Çalışkan

Yavuz Sultan Selim - İslam Birliği Siyaseti yazarı
Yazar
Derleyen
Çevirmen
8.0/10
1 Kişi
14
Okunma
1
Beğeni
925
Görüntülenme

Yaşar Çalışkan Sözleri ve Alıntıları

Yaşar Çalışkan sözleri ve alıntılarını, Yaşar Çalışkan kitap alıntılarını, Yaşar Çalışkan en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ben yorgun değilim, içim bir tufan Müslümandan var mı savaştan kaçan? Türktür dünyaya al-bayrak açan. Bugün vatan bizden razı olacak, Nefer şehit, ordu gazi olacak.
Reklam
"...susmuş kabirler konuşan insanlardan daha etkili..."
Gülden kurulmuş bir pazar, Gül alırlar, gül satarlar, Gülden terazi tutarlar, Alanlar gül, satanlar gül.
Bağdat Ne Hoş Şehir
Bir dîvâne yalın, aç ve bir ekmeğe muhtaç Bağdat şehrinde gezerken, bir helvacı dükkânını badem helvası, ketenli helva, muhtelif tatlılar, halkalı ve kıvrımlı şekerler, börekler ve lezîz çöreklerle bezenmiş, çeşit çeşit helvalarla süslenmiş görür. İhtiyârı kalmaz dayanamayıp içeri girer ve helvacıya: "Hey bilgili usta! Âferin süsüne, san'atına ve mahâretine. Allah mübarek etsin! Bunlar ne nâzik lokmalar ve ne şîrin yiyecekler!" deyip başını önüne eğer ve helvadan yemeğe başlar. Helvacı bakar ki, dîvâne dükkânın kenarına oturur, gitmez. Ve tatlı sözle uyarana kadar helvanın bir yanını götürür, insaf etmez. Helvacı: "Hey dîvâne-i bîgâne, yeter söylediğin efsâne, bir nice dinarlık helva yedin bâhasını ver, kalanına ondan sonra devam et." der. Helvacının sözü dîvânenin kulağına girmeyip kendi âleminde, atıştırmaya devam eder. Helvacı, dîvâneye söz kâr etmediğini ve dîvânenin iştahına helva yetmediğini görünce, eline bir sopa alıp dîvâneye bir kaç yedirir (vurur). Dîvâne başını kaldırıp: "Bu Bağdat ne büyük ve ne hoş şehir! İnsana zorla döğe döğe helva yedirirler. Çare nedir? Ne diyelim, bâri ölünceye dek yiyelim." der.
Sayfa 144
Erken Kalkan Devlet Bulur
Nuşirevan'ın oğlu Hürmüz, çocukluk âleminde geceleri sabaha kadar, nükte yapan nedimler ve şarap içen beylerle, sohbet meclisinde yiyip, içip eğlenirdi. Sabah olmaya yakın yatıp istirahat için deliksiz uykuya dalardı. Hürmüz'ün hocası Büzürcümihr Hakîm ise, her sabah gelir, Hürmüz'ü gaflet uykusunda, kendinden geçmiş bir halde bulurdu. Ve her zaman nasihat edip: "Ey saâdetli şah, seherle kalk, çünkü seherle kalkanlar devlet, saadet ve şeref bulur, zafer kazanarak yardıma nâil olurlar." derdi. Hürmüz ise Hoca'sının her gün seherle kalkıp gelmesinden ve her zaman bu nasihati vermesinden huzursuz oluyordu. Bir gün kullarına: "Bre! Bir kaçınız seherden kalkın, sabah namazı için mescide giden Hoca'nın yoluna durun. Gelince hemen üzerinde bulunan güzel elbiselerini soyup salıverin." der. Kulları Hürmüz'ün emrini yerine getirirler. Ve erkenden kalkıp Hoca'nın yolunu bekleyip otururlar. Hâsılı hoca gelince tutup belinden kemerini, başından mücevherli tâcını ve üzerinden de değerli elbiselerini soyup alırlar. Hoca bu halle Hürmüz'e gelir. Hürmüz, Hoca'yı görür, o değilmiş gibi davranır. Neticede Hoca'dan başından geçenleri sorar. Hoca soyguncuları şikâyet eder. Hürmüz: "Ey bilgi sahibi ve yol gösterici, bana her zaman "Seherle kalkan devlet ve zafer kazanır, yardıma nâil olur," derdin. Hayret edilecek şey, bu musibet ve zillet sana neden oldu?" der. Hoca cevap verir: "Ey cihan şahı, soyguncular erken kalkmada beni geçmişler. Şüphesiz yıldızları saâdetli ve talihleri kuvvetli oldu." der.
Sayfa 89
16 öğeden 11 ile 16 arasındakiler gösteriliyor.