Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Yasin Meral

Yasin MeralSamiri'nin Buzağısı yazarı
Yazar
8.4/10
20 Kişi
103
Okunma
15
Beğeni
2.212
Görüntülenme

Yasin Meral Gönderileri

Yasin Meral kitaplarını, Yasin Meral sözleri ve alıntılarını, Yasin Meral yazarlarını, Yasin Meral yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Mesih'in gelişinden önce dünya tamamen kötülükle kaplanacaktır. Bütün dünya günaha batacak ve İsrailoğulları da yabancı milletlerin peşine takılarak günaha saplanacaktır. Zalim ve zorba insanlar kral olacak, dünya üzerinde zina ve fuhuş artacaktır. Fakirlik yaygınlaşacak, sermaye sadece belirli insanlar arasında dağıtılacak ve kanlı savaşlar olacaktır. Masum insanlar ölecek, dünya üzerinde itikadi sapkınlıklar artacak, Tanrı düşüncesi kaybolmaya yüz tutacaktır. Bütün bu sıkıntılar Yahudi kaynaklarında "Mesih'in doğum sancıları (hevley Maşiah)" olarak isimlendirilmektedir. XII-XIII. yüzyıllarda Alman topraklarında Hasidey Aşkenaz adı verilen Yahudi asketik bir hareket oluşmuştur. Bu grubun kurucusu olarak bilinen Yehuda ha-Hasid'in (ö. 1217) eserlerinde görülen en temel düşünce, teosofi (marifetullah) öğretisidir. Dua ile Tanrı'ya ait tecellilerin sırlarına vakıf olunabileceğine inanan bu grup, Torat ha-Kavod (İhtişam Öğretisi) adını verdikleri düşünce sistemiyle Tanrı'yı bilmeye gayret etmişlerdir. Grubun temel düşüncesine göre Tanrı, kavranamaz ve bilinemez bir varlıktır. Fakat Tanrı' dan biri büyük diğeri de küçük olmak üzere iki ihtişam sudur etmiştir. Büyük olanı kavramak çok zordur fakat küçük olanı kavramak insan için mümkün olabilmektedir. Duaya yoğunlaşmak ve yoğun dim tecrübeler ortaya koymak suretiyle Yahudilerin bu manevi makamı yakalayabilecekleri belirtilmektedir. Hasidey Aşkenaz adı verilen grupla Kabalacıların görüşleri arasındaki benzerlikler dikkat çekicidir.
Yahudi düşünür Saadya Gaon'a (ö. 942) göre Mesih döneminde dünyanın bütün milletleri Yahudilere tabi olacaktır. Bu dönemde, diğer milletler dört farklı statüde olacaklardır. Birinci grup; Filistin topraklarında Yahudilerin evlerinde hizmetçilik yapacaklardır. Saadya'ya göre bu grup en şanslı gruptur, zira Yahudilere doğrudan hizmet etme şerefine nail olacaklardır. İkinci grup; Filistin topraklarında şehirlerde ve köylerde çalışarak Yahudilere hizmet edeceklerdir. Üçüncü grup; Filistin topraklarında tarlalarda çalışarak Yahudilerin zirai işlerinde yardımcı olacaklardır. Bunların dışında kalan dördüncü grup ise Filistin topraklan dışında kalan ve kendi ülkelerinde yaşamaya devam edecek olan diğer milletlerdir. Bu insanlar Yahudilere bağlılıklarını bildirecek ve her yıl Sukot Bayramı 'nı kutlamak için Kudüs'e gideceklerdir. Bayram için Kudüs'e gelmeyenlerin ülkelerine yağmur yağmayacaktır (Saadya Gaon, Kitabu'l-Emanat ve'l-İtikadat)
Reklam
Hıristiyanların ve Müslümanların Tevrat'a bakışı bazen fetvalara konu olmaktadır. Bu çerçevede bir Yahudi tarafından İbn Meymun'a Tevrat'la ilgili ilginç bir fetva sorulmuştur. Soru, Yahudi olmayan kişilere Tevrat'ın öğretilip öğretilemeyeceğiyle ilgilidir. İbn Meymun, Hıristiyanları Yahudiliğe çekmek için onlara Tevrat'ın öğretilmesinin caiz olduğunu belirtmektedir. Bunun gerekçesini de "Sünnetsizler [Hıristiyanlar] Tevrat'ın vahiy olduğuna ve değişmediğine inanıyorlar" şeklinde açıklamaktadır. İbn Meymun, Müslümanlara Tevrat öğretmeyi ise yasaklamaktadır. Gerekçe olarak da "Çünkü bildiğiniz gibi onların itikatlarına göre Tevrat vahiy mahsulü değildir" ifadelerine yer vermektedir (İbn Meymun, Teşuvot ha-Rambam, no: 149).
Pinsker, "Yahudi fobisi psişik bir sapmadır. Psişik bir sapma olarak kalıtsaldır ve iki bin yıldır bulaşan bir hastalık olarak tedavi edilemez. Bu soyut nefreti uyandıran, Yahudi fobisinin anası olan şey, işte bu hayalet korkusudur" ifadelerine yer vermektedir. Pinsker, bu hastalığın neticesi olarak Hıristiyanların Yahudilere karşı İsa'yı çarmıha gerdikleri, Hıristiyanların kanını içtikleri, kuyuları zehirledikleri, tefecilik yaptıkları, köylüyü sömürdükleri gibi suçlamalar yönelttiğini dile getirmektedir. Bu sebeple o, "Yahudilerin seçilmiş halk olmadığını iddia edecek olan kişi gerçekten kör olmalıdır. Zira Yahudiler, seçilmişlerdir fakat evrensel nefret için seçilmiş insanlardır" ifadelerine yer vermektedir. Pinsker, o dönemler itibarıyla yeni kullanılmaya başlayan "antisemitizm" ifadesi yerine "Judeophobia (Yahudi fobisi)" tabirini tercih etmiştir.
Kaynaklarda, Mısırlıların cansız formları belirli ritüellerle canlandırıp hareket ettirdiklerine dair örnekler anlatılmaktadır. Bunlara göre, Mısır rahipleri/sihirbazları cansız heykellere ya da nesnelere hayat enerjisi (ka) yükleyerek onları canlı hale getirebiliyorlardı. Örneğin balmumundan yapılmış bir timsahın, birtakım büyülü güç kelimeleri okunduğunda gerçek bir sürüngene dönüştüğü, aynı büyülü güç kelimeleriyle bir adamın nehrin dibinde havasız olarak tutulabileceği bilinmekteydi. Bu tür güçlü büyüleri yapabilen saraydaki yüksek rütbeli kher heb rahipleri, büyü yapmada kullanılan birtakım malzemelerin yer aldığı kutuları yanlarında hazır bulunduruyorlardı Ünlü Mısırbilimci Wallis Budge, konuyla ilgili şu bilgilere yer vermektedir: Antik Mısır'ın dinî kitaplarından öğreniyoruz ki insanlar, bir rahip ya da büyü gücüne veya bilgisine vâkıf olan biri tarafından sahip olunan gücün sınırsız olduğuna inanıyorlardı. Belirli güç kelimelerini veya isimlerini uygun biçimde ve doğru ses tonu ile telaffuz etmek suretiyle bu kişi, hastaları iyi edebiliyor, hastalığı olanların ağrı ve acılarına neden olan kötü ruhları kovabiliyor, ölüleri diriltebiliyor ve ölmüş olan kişiye, bozulmuş bedenini, ruhunun ebediyen içinde yaşayabileceği bozulmayan bir bedene dönüştürme gücü verebiliyordu. Kullandığı kelimeler insanlara çeşitli formlara istedikleri gibi hükmetme ve ruhlarını hayvanların ve diğer yaratıkların içine projekte etme olanağı veriyordu. Onun komutlarına itaat eden cansız sembol ve resimler, canlı varlıklar ve nesneler haline gelerek buyrukların gerçekleşmesini hızlandırıyordu.
Sâmirî'nin böğüren buzağıyı ortaya çıkarması bu bağlamda değerlendirildiğinde,onun usta bir sihirbaz Sâmirî tarafından yapılan buzağı, Yahudi kaynaklarında sihir konusunda önemli bir yer tutan golemi andırmaktadır. Yahudi geleneğinde golem, ruhsuz canlı olarak bilinmektedir. Tanrı'nın özel isimlerinin veya bazı özel duaların söylenmesi gibi çeşitli tılsımlı faaliyetlerle golem meydana getirilmektedir. Cenin ya da oluşmamış beden (galmi) anlamında Mezmurlar geçen bu ifade, genellikle canlı, fakat ruhu olmayan varlıklar anlamında kullanılmaktadır. Örneğin; Talmud'a göre Hz. Âdem, ruh üflenmeden önce golemdi. Golemler, bir nevi sihirbazların kendi özel işleri için bir köle gibi görev yapmaları adına icat edilirler. Bunlar, toprak, taş, ağaç ve demir gibi çeşitli materyallerden yapılır. Sefer Yetsira adlı Yahudi mistisizminin temel eserinde de İbrani alfabesi kullanılarak Tanrı'nın isimlerinin farklı kombinasyonlarla yazılması sonucunda golemler yaratılabileceği belirtilmektedir. Araf ve Taha surelerinde buzağı heykeli ifadesi' iclen ceseden' şeklinde kullanılmaktadır. Burada cesed kelimesi genellikle heykel şeklinde tercüme edilmektedir. Yukarıdaki bilgiler ışığında bu kelime, golem kelimesinin Arapça karşılığı olarak düşünülebilir.
316 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.