Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Yasin Meral

Yasin MeralSamiri'nin Buzağısı yazarı
Yazar
8.4/10
20 Kişi
100
Okunma
15
Beğeni
2.172
Görüntülenme

Yasin Meral Gönderileri

Yasin Meral kitaplarını, Yasin Meral sözleri ve alıntılarını, Yasin Meral yazarlarını, Yasin Meral yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Hz. Musa'nın buzağıya tapanlara karşı yaptığı çağrıya Levililerin tereddütsüz olumlu cevap vermeleri, Yahudi tari­hinde dönüm noktası olarak karşımıza çıkmaktadır. Yahu­di kaynaklarına göre buzağı hadisesine kadar İsrailoğulları arasında din hizmetlerini ilk doğan erkek çocuklar (behor ) vermekteydi. Bu hadiseyle birlikte Hz. Musa'nın yanında yer almalarından dolayı Levililer, Tanrı tarafından din işlerinden sorumlu olarak görevlendirilmişlerdir. Zira Levililer kendi ak­rabaları dahil olmak üzere bu günaha giren kimseleri kılıçtan geçirmişlerdir.
Sayfa 133Kitabı okudu
Tevrat'ta olduğu gibi Kur'an 'a göre de Hz. Musa, buzağıyı yakmış, kül haline gelinceye kadar ezmiş, daha sonra da toz­larını su birikintisine savurmuştur. İki metin arasındaki en temel farklılık, Tevrat'ın suya serpilen tozların İsrailoğullarına içilmesine yer vermesidir. Kur'an'da açıkça ifade edilmese de İslam kaynaklarında da buzağının tozlarının suya serpildikten sonra halka içildiği, buzağıya tapanların yüzlerinin altın gibi parladığı. dillerinin simsiyah kesildiği ve bu suret­le tapanların tapmayanlardan ayırt edildiği nakledilmiştir.
Sayfa 137Kitabı okudu
Reklam
Her ne kadar Tevrat'ın metni buzagıyı yapanların İsrai­logullari oldugunu çok net bir şekilde ifade etse de gelenek, İsrailoğullarının bu günahta pasif konumda gösterme egili­mindedir. Örnegin, Tevrat tefsirlerine göre Mısırlılar buzagı­yı yaparken İsrailoğulları izlemekle yetinmiştir. Bu sebeple İsrailogullarının günahı, buzagının yapımı sırasında karşı çıkmayıp seyretmeleri olarak zikredilmektedir. Bununla birlikte buzagı ortaya çıktıktan sonra İsrailoğulları arasında ona tapanlar oldugu bilinmektedir. Konuyla ilgili bir diğer husus da İbranilerle Mısırlıların karışık evlilikler yoluyla iç içe geçmesidir.
Samiiri'nin toplumdan tecrit edilmesiyle ilgili ceza, Yahudi geleneğindeki herem cezasını da hatırlatmaktadır. Bilindiği üzere herem Yahudi temel inançlarına aykırı bir yaşam sü­ren veya heretik fikir sahibi insanların cemaatten kovulma­sı anlamına gelmektedir. Arapçadaki haram kelimesiyle aynı kökten gelen herem bir nevi kişiye o toplumu haram kılma anlamında kullanılmaktadır. Bu anlamda Samiri'ye verilen ceza, herem cezasını andırmaktadır.
Sayfa 121Kitabı okudu
Yahudi geleneğinde golemm , ruhsuz canlı olarak bilinmektedir. Tanrı'nın özel isimlerinin veya bazı özel duaları söylemesi gibi çeşitli tılsımlı faaliyetlerle golem meydana getirilmektedir. Cenin ya da oluşmamış beden (galmi) anlamında Mezmurlar Kitabı'nda geçen bu ifade, genellikle canlı, fakat ruhu olma­yan varlıklar anlamında kullanılmaktadır. Örneğin;Talmud'a göre Hz. Adem, ruh üflenmeden önce golemdi. Golemler, bir nevi sihirbazların kendi özel işleri için bir köle gibi görev yap­maları adına icat edilirler.
Tefsirlerde Samiri'nin buzağıyı nasıl yaptığıyla ilgili pek çok detay yer almaktadır. Bu rivayetler arasındaki en yaygın anlatıma göre Cebrail. Hz. Musa'yı Allah'ın huzuru­ na çıkarmak için bir atın üzerinde kavmin arasına gelmiş­tir. Tefsirlerde Cebrail'in atının adı feresu'l-hayat (hayat atı) veya Hayzum olarak geçmekte ve bastığı yerin yeşillenerek hayat bulduğu nakledilmektedir. Samiri, attaki şaşırtıcı du­rumu fark edince "Bu, normal bir durum değil" diyerek atın bastığı yerden bir parça toprak almıştır. Hz. Musa'nın gidi­ şinden otuz gün geçtikten sonra Hz. Harun, halka "Mısırlı­ lardan aldığınız mücevherler size ait değil, hepsini toplayıp getirin ve bir çukur kazıp atalım, Musa gelince ne yapacağına karar verir" demiş, herkes kendisindeki mücevheratı çukura atmış, Samiri de elindeki toprak parçasını mücevheratın üs­tüne atınca böğüren buzağı ortaya çıkmıştır...Kur'an'daki anlatıma göre Hz. Musa dağdan döndükten sonra Samiri'ye neden buzağı yaptığını sorduğunda o, "On­ların görmedikleri bir şey gördüm. elçinin izinden bir tutam al­dım ve onu attım. Bunu, bana böylece nefsim hoş gösterdi." Demiştir.
Reklam
Yakup'un hayatının on dokuzuncu yılında Mısırlılar, Apis'i Mı­sır kralı yaptılar. Mısırlılar onu tanrı yaptılar ve adını Serapis koydular. Apis de sihirbazların büyüsüyle kendisi için bir buzağı yaptı. Buzağının sağ gözünde aya benzeyen beyaz bir işaret var­dı. Her gün dördüncü saatte buzağı denizden yükselir ve havada uçardı. Mısırlılar da ona tapar, dua eder ve her türlü malzeme ile ona övgü sözleri söyleyerek onun önünde secdeye kapanırlardı. Buzağı gözden kaybolup gizlenince, Mısırlılar onu ertesi günün dördüncü saatine kadar göremezlerdi. Bu durum her gün tek­rarlanırdı. Mısırlılar onu Serapis olarak adlandırdılar. Mısırlılar Kızıldeniz'de boğuldukları zaman bu buzağı tapınıması sebebiyle cezalandınldılar.
Kabalacılann en önemli kitabı olan Zohar'da da buzağının yapımında Yannis ve Yambris isimli Firavun'un sihirbazla­nın rol aldığı zikredilmektedir. Zohar'a göre buzağı. bu si­ hirbazlann marifetiyle yapılmıştır. Yannis ve Yambris, dişil ve erkek olmak üzere iki ruhu da altınların içine atmışlar ve biri dişil form olarak eşek, diğeri de erkek ruhu olarak öküz olmak üzere iki çeşit heykel ortaya çıkmıştır. Bu yüzden me­tinde geçtiği üzere "Sizi Mısır'dan çıkaran Tanrınız budur" ifadelerinde Tann kelimesi çoğul formda gelmiştir. Sonra bu iki ayrı put, buzağı formunda tek putta birleşmiştir. Zohar'da ayrıca Hezekiel Kitabı'na atıfta Mısırlı sihirbazlanın eşek ve aygırlarla özdeşleştirildiği kaydedilmektedir.
Boğa, baykuş ya da çakal suretindeki heykeller tannnın farklı yön­lerini temsil etmektedir. Bunlardan bazılan tanrının bilgeli­ğini, bazısı gücünü, bazısı da merhametini yansıtmaktadır. Tanrı'yı temsil etmesi yönüyle Mısır'da en etkili figürlerin ba­şında boğa/inek kültü gelmektedir.
Mesih'in gelişinden önce dünya tamamen kötülükle kaplanacaktır. Bütün dünya günaha batacak ve İsrailoğulları da yabancı milletlerin peşine takılarak günaha saplanacaktır. Zalim ve zorba insanlar kral olacak, dünya üzerinde zina ve fuhuş artacaktır. Fakirlik yaygınlaşacak, sermaye sadece belirli insanlar arasında dağıtılacak ve kanlı savaşlar olacaktır. Masum insanlar ölecek, dünya üzerinde itikadi sapkınlıklar artacak, Tanrı düşüncesi kaybolmaya yüz tutacaktır. Bütün bu sıkıntılar Yahudi kaynaklarında "Mesih'in doğum sancıları (hevley Maşiah)" olarak isimlendirilmektedir. XII-XIII. yüzyıllarda Alman topraklarında Hasidey Aşkenaz adı verilen Yahudi asketik bir hareket oluşmuştur. Bu grubun kurucusu olarak bilinen Yehuda ha-Hasid'in (ö. 1217) eserlerinde görülen en temel düşünce, teosofi (marifetullah) öğretisidir. Dua ile Tanrı'ya ait tecellilerin sırlarına vakıf olunabileceğine inanan bu grup, Torat ha-Kavod (İhtişam Öğretisi) adını verdikleri düşünce sistemiyle Tanrı'yı bilmeye gayret etmişlerdir. Grubun temel düşüncesine göre Tanrı, kavranamaz ve bilinemez bir varlıktır. Fakat Tanrı' dan biri büyük diğeri de küçük olmak üzere iki ihtişam sudur etmiştir. Büyük olanı kavramak çok zordur fakat küçük olanı kavramak insan için mümkün olabilmektedir. Duaya yoğunlaşmak ve yoğun dim tecrübeler ortaya koymak suretiyle Yahudilerin bu manevi makamı yakalayabilecekleri belirtilmektedir. Hasidey Aşkenaz adı verilen grupla Kabalacıların görüşleri arasındaki benzerlikler dikkat çekicidir.
Reklam
Yahudi düşünür Saadya Gaon'a (ö. 942) göre Mesih döneminde dünyanın bütün milletleri Yahudilere tabi olacaktır. Bu dönemde, diğer milletler dört farklı statüde olacaklardır. Birinci grup; Filistin topraklarında Yahudilerin evlerinde hizmetçilik yapacaklardır. Saadya'ya göre bu grup en şanslı gruptur, zira Yahudilere doğrudan hizmet etme şerefine nail olacaklardır. İkinci grup; Filistin topraklarında şehirlerde ve köylerde çalışarak Yahudilere hizmet edeceklerdir. Üçüncü grup; Filistin topraklarında tarlalarda çalışarak Yahudilerin zirai işlerinde yardımcı olacaklardır. Bunların dışında kalan dördüncü grup ise Filistin topraklan dışında kalan ve kendi ülkelerinde yaşamaya devam edecek olan diğer milletlerdir. Bu insanlar Yahudilere bağlılıklarını bildirecek ve her yıl Sukot Bayramı 'nı kutlamak için Kudüs'e gideceklerdir. Bayram için Kudüs'e gelmeyenlerin ülkelerine yağmur yağmayacaktır (Saadya Gaon, Kitabu'l-Emanat ve'l-İtikadat)
Hıristiyanların ve Müslümanların Tevrat'a bakışı bazen fetvalara konu olmaktadır. Bu çerçevede bir Yahudi tarafından İbn Meymun'a Tevrat'la ilgili ilginç bir fetva sorulmuştur. Soru, Yahudi olmayan kişilere Tevrat'ın öğretilip öğretilemeyeceğiyle ilgilidir. İbn Meymun, Hıristiyanları Yahudiliğe çekmek için onlara Tevrat'ın öğretilmesinin caiz olduğunu belirtmektedir. Bunun gerekçesini de "Sünnetsizler [Hıristiyanlar] Tevrat'ın vahiy olduğuna ve değişmediğine inanıyorlar" şeklinde açıklamaktadır. İbn Meymun, Müslümanlara Tevrat öğretmeyi ise yasaklamaktadır. Gerekçe olarak da "Çünkü bildiğiniz gibi onların itikatlarına göre Tevrat vahiy mahsulü değildir" ifadelerine yer vermektedir (İbn Meymun, Teşuvot ha-Rambam, no: 149).
315 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.