Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Zehra Çiçek

9.0/10
1 Kişi
3
Okunma
0
Beğeni
342
Görüntülenme

Zehra Çiçek Sözleri ve Alıntıları

Zehra Çiçek sözleri ve alıntılarını, Zehra Çiçek kitap alıntılarını, Zehra Çiçek en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Eleştirinin görevi tartışılan olguların dışsal ya da tarihsel olarak oluşturulmuş kanonik yorumlarını değil içsel düzenini vurgulamaktır.
[Sokrates'e göre insan] akla yatkın (rational) bir soru sorulduğunda akla yatkın bir yanıt verebilen varlıktır. Hem bilgisi hem de ahlakı bu daire içinde kavranır. İnsan bu kapasite, kendine ve diğerlerine yanıt (response) verebilme kapasitesi sayesinde sorumlu (responsible) bir varlık, ahlaki bir özne olur.
Reklam
Desiderio'ya göre, resmin gerçek fikri malzemelerin anlama dönüştürülme, manipüle edilme biçiminde yatar. Bu anlamda, malzemenin işlenişiyle yeni bir bağlama oturan biçimlerin oluşturduğu 'teknik anlatı' çalışmada tanınabilir unsurlara dayalı 'dramatik anlatı'yla yani görünürdeki konuyla (subject matter) uyumlu ya da uyumsuz olabilir. Desiderio'nun 'teknik anlatı' ya da 'tekniğin alegorizasyonu' olarak adlandırdığı şey, sanat eserlerinin içinde üretildikleri zamanda tamamlanmış ve bitmiş ürünler olmadığı, tersine özellikle gelecek kuşakların çözümüne ve yeniden yorumuna açık, sanatçılar tarafından özellikle kodlanmış bilgiyle dolu olduğu kavrayışıyla bağlantılıdır.
Şimdi ve geçmiş arasındaki zamansal kopuş aynı zamanda günlük deneyimin canlı bir imgesini oluşturan kairolojik bir perspektif oluşturur. Bu perspektif 'Gerçek' varlığın (presence) doğasına ilişkin bir kavrayış, şimdinin eylemde yaratılması anlamına gelir.
Eski Yunanca'da Chronos kelimesi nesnel, ölçülebilir zamanın yıkıcı gücünü, yaşamın dayanıksızlığını, yani bireysel varoluşun yenilgisini ifade eder. Kairos kelimesiyse, eylem için doğru zamanın, fırsatın kişiselleşmiş hali olan Zeus'un Oğlu Kairos'tan gelir ve hem siyasal hem de estetik deneyimde tekil zamansallıkları (singular temporalities) vurgular.
Baudrillard'ın 'gerçeklik' kavramıyla kastettiği şey, duyu organlarımızla algıladığımız şu ya da bu nesne değil, temsil ile temsil edilen, görünenle görünmeyen ayrımına ve diyalektiğine dayanan bir ilkedir. Bu ilkeye göre temsil ile temsil edilen şey aynı türden olamazla, aynı uzamı ve zamanı paylaşmazlar.
Reklam
Çağdaş ikonoklast olarak adlandırılan Baudrillard'ın sonra gelenin (post) önce olana (pre) benzediği simülasyon evreni, böylesi bir arafın tarifinden başka bir şey olmasa gerektir. Her ne kadar Baudrillard'ın Simülakrlar ve Silülasyon adlı kitabına gönderme yapan Matrix filminde, bir simülasyon evreni (Matrix) ve ondan ayrı bir gerçeklik (Zion) olsa da, Baudrillard'ın tarif ettiği evrende gerçek ve görünüş çıkışırlar, aralarında ontolojik bir ayrım yoktur.
Konu ya da içerik resim dışında başka bir araçta (fotoğraf) halihazırda form bulunuyorsa, bulmuşsa, yani resim yapma süreçlerinden bağımsız bir içerik/anlam halihazırda oluşturulmuşsa, o zaman ayrıca resmini yapmaya, resme özel bir estetik form aramaya ne gerek var?
Tarihçinin görevi olayları kronolojik bir sıraya koymak değil, daha ziyade özel tarihsel olayları her an yeniden yorumlamanın mümkün olduğu tikel bir perspektif oluşturmak ve şimdinin zamansal bilinçliliğini yaratmaktır.
Resim yanında sanat tarihi eğitimi de almış olan, 1995 doğumlu Amerikalı ressam Vincent Desiderio'ya göre sanat tarihi, sanat ya da sanatçı hakkında yazılanların değil, sanatsal (ya da sanatta) düşünmenin tarihidir ve bunun gerçekleştirdiği yer de -Elkins'in dediği gibi- antiseptik, temiz bürolar ya da sanat tarihi veya felsefe bölümlerinin koridorları değil, malzemenin kokusunun (ruhunun) ve kendisinin her yere sindiği sanatçı atölyesidir.
Reklam
Ağıt, yastan farklıdır, çünkü yas acının ve üzüntünün duygusal ifadesi iken, şarkı formundaki ağıt sanatsal bir ifadedir ve içsel deneyimi dışarısıyla birleştirmek için duyguların kaosundan düzen yaratmak zorundadır.
Dünyanın yerine geçen sembollerin temsili düzeni vasıtasıyla düşünür, konuşur, hatırlar, hayal kurar, ibadet eder, sanat yaparız. Dolayısıyla dil, din, sanat ya da bilim her türden sembolik formun temelinde görünen dünyanın varlığı (presence) değil yokluğu (absence) esastır.