Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Binbeşyüzü bulan bilim dalının kuruluşunda, İslam egemenliği altındaki topraklardan ancak bir elin parmaklarıyla sınırlı kalan bir katkı gelebilmiştir. İslam aleminin dikkate değer katkısı, Kilise bağnazlığında yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalan Yunan biliminin, Doğu bilim birikimiyle işlenip geliştirilerek Rönesans'a aktarılması­na olanak sağlaması olmuştur. Ki bu da, İslam aleminin yükselişine denk düşen ve İslam'ın henüz bilim-felsefe karşıtlı­ğındaki konumunun hoşgörüyü içerdiği, özgün dönemin ürünüdür. Yoksa, onun da genel tavrı Hıristiyan aleminin engizisyon döneminden farksızdır. 11. yy. öncesi bu özgün geçiş dönemi o güne kadarki bilimsel birikimlerin, henüz yeni yeni ürün verme aşamasına vardığı dönemdir. Ancak, bu dönem kısa sürmüş ve bilim, İslam aleminde yaşama koşullarını yitirerek bir daha geri dönmernek üzere Avrupa'ya göç etmek durumunda kalmıştır. İslam aleminde dinsel gericilik tarafın­dan boğazlanarak yaşama koşullarını yitiren bilim, Batı'da üretici güçlerin gelişiminin yardımıyla, eski birikimi de kendine temel yaparak, Rönesans ve sonrasında güçlü bir atılım içine girmiş ve Kilise'yi kendisiyle belli oranda uzlaşmak zorunda bırakmıştır.
Yeni doğan her fikiri hayata geçirmek için askeri müdahale olmuştur.
Tarihin, bütün düşünürlerce teslim edilen "her hareketi bir aksi hareket takip eder" kanunu, bu üç büyük tarihi harekette de tamamen tezahür etti: Rönesans'a karşı karanlıkçılık (l'obscurantisme), dini reforma karşı Cizvitlik (Le Jésuitisme), ihtilale karşı gericilik (la réaction) hareketleri ortaya çıktı. Zira, her değişim, her inkılap, yerleşik bazı menfaatlere ve fikirlere aykırı ve muhaliftir. Zarar gören müesseseler tabiatiyle kendilerini muhafaza ve müdafaaya uğraşırlar. Lakin bütün bu tarihi çatışmalarda hareket, aksi hareketi yendi ve insanlık mukadder gayesine doğru ilerlemekte devam etti.
Reklam
Son 30 yıldır liberaller, postmodernist felsefi savrulmanın etkisindeki çevreler ile muhafazakârlar ve dinci gericilik (siyasal İslam) arasında bir suç ortaklığı, tarihsel bir yeni gerici blok oluştu.
Eğer ihtilâl, yahut ayaklanmalar, yeninin, gelecek nizamın tohumlarının yeşermesi, filizlenmesi şeklinde olursa, o ihtilâl bir ileri harekettir. Yeni bir sosyal aşamadır. Çağın akışına uymuştur. Eğer toplumun içinde kımıldayanlar, eski nizamın artıkları, döküntüleri ve tarihî ömrünü yaşamış ilkeler ve organlarsa, o zaman bu ayaklanma veya ihtilâl bir irtica olur. Gericilik olur. Muzaffer olsa bile ömrü yoktur. Çünkü temeller çürümüştür ve böyle bir zaferin iğreti dayanakları er geç çökecektir.
Sayfa 315 - Remzi Kitabevi, 1987Kitabı okudu
Peygamberler de gericilik ile radikalizmin bir karışımı olmuştur. Verdikleri vaazlar da hem eski inançlara dönmeyi hem de yeni bir dünya ve yeni bir hayat kurmayı vadetmişlerdir.
varoluş
Search for: Arama.. Atatürk’ün Nutuk Adlı Eseri Atatürk Ansiklopedisi > Genel > Atatürk’ün Nutuk Adlı Eseri 31 Ara Atatürk’ün Nutuk Adlı Eseri PDF
Reklam
LIBYA: KADDAFİ'NİN İSLÂM SOSYALİZMİ
Albay Muammer Kaddafi 1 Eylül 1969'da kansız bir darbeyle Kral Idris es-Sunusi'yi tahttan indirip Libya'yı bir cumhuriyet olarak ilan etmesiyle iktidarın dizginlerini eline geçirdi. Sonrasında, Kaddafi Arap dünyasının İslâmcı reformist bir mesaj taşıyan radikal bir lideri haline geldi. Yönetiminin ilk evresinde, 1 Eylül
Sayfa 243 - İzKitabı okudu
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin 1990'lı yılların başlarından beri ABD tehdidine karşı konumlanma yoluna girmesi, güç dengelerinde köklü değişiklik yarattı. 1996 yılı Kasım ayındaki İşçi Partisi, bugünkü adıyla Vatan Partisi 4. Genel Kongresi'nde kabul edilen "Cumhuriyet Devrimi Kanunları Uygulansın" karan birkaç ay içinde Milli Güvenlik Kumlu'nun 28 Şubat 1997 günlü toplantısında yankılandı. İşçi Partisi'nin ilan ettiği 12 maddelik program, Milli Güvenlik Kunılu'nda neredeyse aynen ve bu kez 18 madde halinde kabul edildi. O kararın altında Başbakan Necmettin Erbakan'ın imzası da var. O karar, İmam Hatip Okullarının ihtiyaç fazlasının kapatılması, yasadışı kuran kurslarının tasfiyesi gibi köktenci önlemleri içeriyordu. Arkasından Genelkurmay, 29 Nisan 1997 günü bir brifing vererek, altı aydan beri uyguladığı, yeni "Milli Askeri Stratejik Kavram"ı ilan etti. Bu kavrama göre, iç gericilik artık baş tehdit kabul ediliyordu. Ordu, milletin isteği doğrultusunda, gerekli yer ve zamanda askeri kuvvet kullanarak gericiliği tasfiye etme kararı aldı ve daha önemlisi bu kararın uygulamasına geçildi. Yanıt ABD emperyalizminden ve FETÖ'den geldi. Ergenekon-Balyoz Operasyonları yapıldı.
Sayfa 105Kitabı okudu
Türkiye'de yobazlık, 19. yüzyılın ortalarından bu yana, her alanda uluslararası sermaye tarafından beslendi. 1990'larda ABD patronluğunda uygulanmasına başlanan "Yeni Dünya Düzeni", emperyalizm ile gericilik arasındaki ittifakı güncelleştirdi. Bu emperyalist proje, Balkanlar'dan Pasifik Okyanusu'na kadar olduğu gibi, Türkiye'de de etnik grupçuluğu, dinciliği, mezhepçiliği, tarikatçılığı ve cemaatçiliği güçlendirdi. Sürecin bir de uluslararası boyutu vardı. ABD, Türkiye'ye "kriz bölgelerinde müdahale gücü" olmayı dayatıyordu. Türkiye, Balkanlar, Kafkaslar, Batı Asya ve Orta Asya'da ABD'nin taşeronu olsun isteniyordu. Ancak Türk Ordusu, ABD kaynaklarının da belirttiği üzere, 1990'ların başından beri bu dayatmaya direniyor. ABD'nin Irak'ı işgal ederek bölmesi, Türkiye'de büyük bir uyanışı ateşledi. ABD, Irak'ın kuzeyinde sözüm ona Kürdistan adı altında İkinci İsrail devletçiğini kurarak, Türkiye'nin komşusu olmuştu.
Sayfa 87 - Yeni Dünya Düzeni'nde Tarikatçılık ve CemaatçilikKitabı okudu
Gericilik ile radikalizmin kaynaşması, milliyetçi bir uyanışa girişmiş olanlarda bilhassa göze çarpar. Hindistan'da Gandi taraftarları ve Filistin'deki Siyonistler hem ululanan bir geçmişi canlandırmışlar hem de eşi benzeri bulunmayan bir Ütopya yaratmışlardır. Peygamberler de gericilik ile radikalizmin bir karışımı olmuşlardır. Verdikleri vaazlarda hem eski inançlara dönmeyi hem de yeni bir dünya ve yeni bir hayat kurmayı vâdetmişlerdir
Reklam
Hükûmet bahsi.
Halk hükûmeti sevmezdi fakat korkardı. Hükûmet daima sürmekle, asmakla, kesmekle yaşayabildi. Onun hayatının mayası istibdattı. Yenilikten yeni düşüncelerden huylanırdı. Halkı daima bilgisizlik ve gerilik kâbusu içinde bunaltırdı. Bu gericilik bazen zorbaların hükümete, ve bazen de hükümetin halka karşı kullandığı bir oyuncaktı. Birinci Meşrutiyetten önce Şinasiler, Ziya paşalar, Kemaller, Ahmet Mithatlar ve benzeri aydınlar sürülmüşler yada Avrupaya kaçmışlardı. Hattâ bunlardan bir bölümü bir akşam tiyatrodan kaldırılıp sürgünlere fırlatılmışlardı.. Hükümet, gazete çıkaran makale, roman, tiyatro yazanlardan hoşlanmıyor. Bunları ülke için felâketlerden sayıyordu. Halkın gerici olan bölümü bu noktada hükümetle aynı düşüncede idi. Yerine medrese yapılmak bahanesi ile Gedik Paşa tiyatrosu yıkıldı, Yirmibeş yıllık süre geçti. Arsaya bir şey yapılmadı. Yalnız tiyatronun yerinde dikenler, baldıranlar bitirildi. Şairler bu yıkılmayı kutladılar, gericiler sevindiler.
Sayfa 76 - Oğul yayınlarıKitabı okudu
Bırakalım taklitçi maymunları da biz kendimize sahip çıkalım.
Beşinci Mevsim BENZEMEK Dedelerimize, babalarımıza ve kendi kendimize benzemekten utanıyoruz. Başkalarını, yani her yönüyle, her haliyle bizden olmayanları taklit ediyoruz. Taklitçilik, şahsiyetsizlik bir övünme vesilesi oldu. Doğru mudur acaba? Bir Müslüman hanımımızın başına bağladığı eşarba karşı çıkıp "gericilik ve irtica"
Sayfa 103 - 104,105Kitabı okudu
_Hiçbir şey söylememek amacıyla sürekli konuşuyorlar. Öfkeli sözlerle tatsız gerçeklerin üzerini örtme çabasından başka bir şey değil bu. Cüretli iddialar, politik ajitasyonlar, eşi benzeri görülmemiş anlamsız düşüncelerle iflah olmaz insanlar. _Söylenenler sürekli tekrarlanırsa artık kanıta ihtiyaç kalmadan kesin gerçek olarak kabul edileceğine
Çok doğru bir tespit.
DP, AP, DYP, ANAP (yeni liberaller) iktidar oldular mı, kültürel düzeyde 'alaturkalık' ve 'gericilik'; piyasada tüccar ve sanayici egemenliği görülmüş; CHP, DSP vb. kısacası Bürokrasi iktidar oldu mu, İnönü tipi 'Tanzimat Alafrangalığı', memurların egemenliği öne çıkmıştır.
İşte ilericilikten anlaşılan bunlar idi. Oysa asıl bedevilik 'taklit' etmek değil midir? Biz batı ile niye savaştık; onlara teslim olsaydık milletimiz benzer bir değişime zorlanacak değil miydi? Bizi kendi insan tipine, hayat şartlarına, inanış tarzına zorlamayacaklar mıydı? Şimdi biz, kendimiz onları taklit ediyorduk. Bana kalırsa yeni bir 'gericilik' türüdü bu: 'İlerici Gericilik.' Sormadan edemiyordu insan: "Düşmanı yakamızdan bunun için mi silkeledik?"
155 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.