Aforizma Formu
“Marcus Aurelius un durmadan ve yeniden kendini ikna etmeye çalışması gerekiyordu. Onun amaci, Stoacı dogmaları, özellikle Epiktetos'un üç temel kuralını, etkili bir biçimde elinin altında tutmaktır: Nesnel olmayan hiçbir şeyi zihnine kabul etmemek, insan topluluğunun iyiliğini her zaman eylemlerine bir erek olarak seçmek, arzularını evrenin akli düzenine uydurmak. O halde, Marcus Aurelius'un kitabının bir iç mantığı vardır. Ama bu kuralların her türlü koşulda hatırlanabilmeleri için çarpıcı ve kısa olmaları, onlara yeniden hayat verecek aforizma formunu almaları gerekir. İşte bu çok ilginç bir yöndür, sanıyorum daha genel olarak antik felsefeyi anlamak için de çok ilginçtir.”
Atsız da savunmasında işkenceleri şöyle anlatır: "Emniyet Müdürlüğü'nde işkence odasındaki feryatlarını kendi hücremden ıstırapla dinlediğim, mahkemede ilk tahkikattakine aykırı ifade verirse yeniden aynı işkenceye sokulmakla tehdit edildiğini bildiğim Reha... İnsanların insan gibi hava ve güneş görerek yaşayacağı kocaman bir askerî
Reklam
Elleri yatağın baş ucuna bağlı halde zar zor hareket edebiliyordu, ancak hareket etmeye çok da fazla gerek- sinim duymuyordu, çünkü Clay, onun yeniden cennette olmasını garantilemişti. Julia ona doğru hareket etmeye başladı tekrar, o da ritme uydu ve bir süre sonra ina- nılmaz günahkâr bir senkronizasyonun içine girdiler. "Yine boşalacaksın," dedi Clay sert bir şekilde, kendisini desteklemek için ellerini yatağın üzerine koyduğunda, göğsü Julia'nın sırtına değdi. Clay, Ju- lia'yı tamamen kapladı ve Julia'nın bu konuda çok fazla yapabileceği bir şey yoktu. Herhangi bir şey yapmaya ihtiyacı da yoktu, çünkü bunların hepsi iç- güdüydü, doğaldı, bedenini adeta param parça ederek yayılan hazdı. Clay, onun bağlı bileklerini sıkıca tuttu, sanki ona sahipmiş gibi, iyice derinliklerine gidecek şekilde becerdi Julia'yı. Bu gece için ona sahipti de. Ve her ne kadar Julia sahip olunmaktan nefret etse de şu anda bundan çok zevk alıyordu, tadını çıkarıyordu bunun. Üzerindeki güçlü adamın; hazzın en ufak damlasını ve bedeninin her bir alanını kontrol edişinin hissi Julia'yı heyecan- landırıyordu. Ne kadar yüksek ses çıkardığının, Clay'in, onun içine sonuna kadar girdiğinde attığı hayvanımsı çığlıkların hayal meyal farkındaydı. Ama bir süre sonra Clay'in sürdüğü uçuruma, or- gazma gitmeye başladılar dörtnala. "Seni yeniden bo- şaltırken yastığı ısır," dedi Clay.Julia diğer tarafa uzanıp, ateşli zevk cümbüşünün içinde parçalanırken çığlıklarını yastıkla bastırdı. "Beni çok sert, çok fena boşaltıyorsun Julia. Gerçek- ten. Çok. Fena," dedi bir kez daha içine girerken.
Sayfa 188
dünya karışacaktır
Ekim’de karnı yeniden şişmişti. Hekimler su almaktan bile çekinirler. Ama, o kadar rahatsızdır ki haykırır: “— Emrediyorum, bu suyu bugün çekin!...” Bu onun son emridir. Uyulur ve su alınır. Artık elindeki sigarasını tutacak halde bile değildir. Hem o kadar zayıflamış, küçülmüştür ki... Fakat kafası durmadan işler. Yakında dünyanın karışacağına, İkinci Dünya Harbi çıkacağına emindir. Kendisini birinci komadan önce ve son defa gören en eski arkadaşı Ali Fuat Paşaya Alemdağ hayallerinden de bahseder. Sonra da şöyle konuşur: "— Bu harp neticesinde dünyanın vaziyeti ve muvazenesi baştanbaşa değişecektir. İşte bu devre esnasında doğru hareket etmesini bilmeyip en küçük bir hata yapmamız halinde, başımıza mütareke senelerinden daha çok felâketler gelmesi mümkündür..." "Bu ikinci umumî harp, beni yataktan kımıldanamayacak halde yakalayacak olursa memleketin hali ne olacaktır. Ben, devlet işlerine mutlaka müdahale edecek bir vaziyete gelmeliyim...”
Sayfa 528
Dönüşüm
Dönüşüm
kitabın 72. sayfasında 'bay' samsa gregor'un ölümünden sonra ailecek yatak odasında yapılan küçük bir konuşmadan sonra odadan çıkıp 3 kiracı adamı kovuyor. diğer 2 kiracı adamın liderleri olduğunu anladığımız bir adam var ve bu adamın yandaşlarının el ovuşturmalarından anladığımıza göre bu adam kavgayı, olay çıkarmayı seven biri. 'bay' samsa kiracı adamların üzerine yürüyor. sy. 72: "kiracı adam, önce olduğu yerde hareketsiz kaldı ve sanki kafasındaki şeyler yeniden bir düzene giriyormuş gibi başını yere eğdi. sonra 'o halde gidiyoruz' dedi ve sanki aniden kapıldığı bu alçakgönüllülükle bu kararı için de izin istercesine bay samsa'ya doğru baktı" sonra onay alıp uzun adımlarla çıkıp gittiler vs vs. kiracı adamın her zamanki yaptığı gibi davranmadığını, kafasındaki bir kurnaz plan neticesiyle bir "alçak"gönüllülük yaptığını anlıyoruz. "anne" ve "baba"nın kitabın son cümlelerinde kızlarının evliliğini düşünürlerken bizim de aklımıza damadın kim olacağı geliyor.
Cezanne bir ağaç görüyor.Ağacı daha önce kimsenin görmediği bir biçimde görüyor.Kendisinin söylediği gibi hiç şüphesiz, “ağaç tarafından ele geçirilme”yi yaşamakta.Ağacın kemerlenen ihtişamı,kucaklayıcı yayılışı,toprağı kavrayışındaki narin denge -tüm bunlar ve ağacın daha birçok özelliği onun algısı tarafından emiliyor ve sinirsel yapısı boyunca hissediliyor.Bunlar onun yaşadığı görünün parçaları.Bu görü,sahnenin bazı yanlarının dışarıda bırakılmasını,diğer bazılarına daha fazla vurgu getirilmesini ve sonra bütünün yeniden düzenlenmesini içeriyor;ama tüm bunların toplamından da fazla.Evvela,bu artık bir ağacın görüşü değil, Ağaç’ın görüsü; Cezanne’ın bakmakta olduğu somut ağaç,ağacın özü biçimini alıyor.Görüsü her ne kadar özgün ve tekrarlanamaz olsa da,onun o özel ağaçla karşılaşmasından doğan tüm ağaçların görüsü yine de. Bir insan olan Cezanne ve bir nesnel gerçeklik olan ağaç arasındaki karşılaşmadan vücuda gelen tablo: Ağaç tamı tamına yeni,eşsiz ve özgündür.Bir şey doğmuştur,varlığa kavuşmuştur,daha önce varolmayan bir şey - yaratıcılığın bir tanımlanışı diye elde edebileceğimiz mükemmellikte. O halde,her kim ki tabloya yoğun bir farkındalık içinde bakar ve ona,kendisiyle konuşması için izin verir,ağacı oradaki eşsiz güçlü devimle görecektir,yöresi ile ağaç arasındaki kaynaşmayla ve Cezanne yaşayıp da resmeden dek ağaçlarla ilişkimizde varolmamış olan bir mimari güzellikle,hiç abartmadan, Cezanne’ın ağaç tablolarını görüp,onlar tarafından massedilmeden önce,bir ağacı gerçekten görmediğimi söyleyebilirim.
Sayfa 104Kitabı okudu
Reklam
376 syf.
9/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 8 days
Colleen Hoover | Bizimle Başladı Bizimle Bitti ”Gelecekte bir mucize olur da kendini yeniden aşık olacak durumda bulursan, bana aşık ol.” Hakkında çok fazla şey duyup, okumaya başlamadan önce konusuna tamamen hakim olduğum bir kitaptı. O yüzden okurken keyif alacak mıyım diye düşünmedim değil, Yanıldığımı okuyunca anladım, çok çok sevdim bu
Bizimle Başladı Bizimle Bitti
Bizimle Başladı Bizimle BittiColleen Hoover · Epsilon Yayınevi · 20216.4k okunma
Bede'in anlattığı en güzel öykülerden biri, Caedmon'un öyküsüdür. Adından ötürü Anglo-Sakson değil de Kelt olduğunu sandığımız Caedmon, VII. yüzyılın ikinci yarısında, rahip olmadığı halde Whitby Manastırında oturup orada sığırtmaç olarak çalışan, okuması yazması kıt, kendi halinde, yaşlıca bir adamcağızmış. Akşamları rahipler harp çalıp ilahiler söylerken, Caedmon kendi bilgisizliğinden utanır, nerelere saklanacağını bilemezmiş. Herkesin toplandığı yerden kaçıp ahıra sığındığı bir gece, Caedmon bir düş görmüş. Düşünde gizemli bir kişi "kalk, Caedmon bana şarkı söyle" demiş. Caedmon şarkı bilmediğini, bu yüzden ahıra kaçtığını açıklamış. Ama o gizemli kişi, "gene de şarkı söyleyeceksin bana" demiş. Caedmon hangi şarkıyı söyleyeceğini sorunca, karşısındaki "dünyanın nasıl yaratıldığını söyle demiş. Caedmon bu buyruğu yerine getirmiş. Ertesi sabah uyanınca da, anımsamış düşünde söylediği şiiri. Bunun üzerine manastırdakiler, Caedmon'un doğrudan doğruya Tanrıdan esin lendiğini anlamışlar, onu rahip yapmışlar. Böylece Caedmon sıralarda ancak Latincesi okunan, henüz Hıristiyanların kendi anadillerine çevrilmeyen Kutsal Kitap'tan ona aktarılanları "paraphrase" ederek, yani gerektiğinde tümceleri ve sözcükleri değiştirip, anladığı gibi kendi diliyle yeniden söyleyerek Eski İngilizceye çevirmiş.
Sayfa 33 - Yapı Kredi Yayınları
Sinema Bir Şiir Olsaydı O, En İyi Şairlerden Biri Olurdu!
Asla kaçırmamanız gereken Andrey Tarkovski filmleri 1-) SİLİNDİR VE KEMAN Silindir ve Keman, Andrei Tarkovsky'nin 1960 yılında Sinema Enstitüsü'nü bitirmek için çektiği 45 dakikalık mezuniyet filmi. Film bir işçiyle kemana yeteneği olan bir çocuk arasındaki ilişkiyi anlatır. Tarkovsky'nin Ivan'ın Çocukluğu (film) Ivan'ın
Ebrar 2150
Ebruar kavramını veya Ebruarı bunların nasıl kimseler olduklarını el alacağız, konuşmaya çalışacağız Ebruar her ne kadar Türkçe'ye bir isim olarak geçmişse de aslında Arapça eril bir çoğul yani Ebruar iyiler demek Bu kekili bunun Ber veya Ber ayette geçtiği üzere Cenab-ı Hak Hz. Yahya için o Ber ile bir valideyhi Olem yakın Cebber'in
Reklam
Eğer Freudyen öğretiye meyilliyseniz o halde mağaranın simgesel bir rahim olduğunu görürsünüz. Daha metafizik anlamıyla, kişinin yeniden dünyaya dönmeden önce uyuyacağı, rüya göreceği ve büyüyeceği güvenli bir yerdir. Burası her halükârda yalnızca bir sığınak değil oluşma olgunlaşma yeridir.
.... Atatürk'ün Din Hakkında Sansürlenen Görüşleri Atatürk'e ilişkin olarak 2 önemli çarpıtma yapılıyor. Biri Batılılaşma konusunda... Diğeri din konusunda... İlki, Atatürk'ün hedef olarak Avrupa'yı göstermediği iddiasına dayanıyor. İkincisi, -dinci kesimin ve medyanın sürekli yaptığı gibi- ısrarla Atatürk'ü dua ederken,
Bu kaçış neyin nesi? Peki ya bu muhafazakarlık? Peki ya bu merhamet? Peki ya bu iyilik? Peki ya bu dürüstlük? Peki ya bu yeniden, yeniden ve yeniden ayağa kalkmalar? Peki ya bu ölüp ölüp dirilmeler? Çünkü biz ahirete iman ederiz, Müslümanız ve biliriz ki hayat bu dünya ile sınırlı değil. Ölümü öldüremiyor, kabir kapısını da kapatamıyoruz. Öyleyse
iniyorum maktul minarelerden taraçadan, bahçeden ilk tanıyı bulanların indikleri her yerden ilk tanıyı bulandıran bir vaşakla birlikte
Ahmet Yasin’in tablosuna takıldı gözleri, yüzlerce kez okuduğu o yazıyı ayakta yeniden okumaya başladı… Allah’ım…! Ümmetin suskunluğunu sana şikayet ediyorum. Ben ki kocamış bir yaşlıyım. Kurumuş iki elim, ne kalem tutuyor ne de silah… Sesimle yeri inletecek güçte bir hatip de değilim…! Ben ki saçları ağarmış ömrünün son demlerinde, türlü
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.