sonra, çocukları olur, karşılaştıkları en büyük güçlükler bile onlara ayrı bir haz verir. yeter ki sevgileri, kendilerine güvenleri azalmasın. bu durumda çalışmak da, çocuklar için özveriye katlanmak da bir zevktir. çünkü çocuklar seni işte bu yüzden seveceklerdir; demek oluyor ki, ilerisi için sevgi biriktiriyorsun. çocuklar büyüdükçe onlar için bir örnek, bir dayanak olduğunu hissedersin. sen ölünce de senin düşüncelerini, duygularını taşıyacaklarını bilirsin. çünkü seni örnek almış, sana benzemişlerdir. öyleyse çocuk yapmak kutsal bir görevdir. bu durumda anayla babaya kendi aralarında sımsıkı kaynaşmaktan başka ne düşer? bir de çocuk yetiştirmenin güçlüğünden söz ederler. böyle kutsal bir göreve dil uzatılır mı hiç!.. liza, sen küçük çocukları sever misin? ben bayılırım. şöyle pembe minicik bir oğlunun olduğunu düşün; memene yapışmış, durmadan emiyor. hangi baba oğlunu kucağına almış olan karısına kötü gözle bakabilir? pembe, tombul bebek keyfinden kendini bir o yana, bir yana atar. insan onun ufacık, yumuk yumuk ellerine, ayaklarına, tertemiz minicik tırnaklarına baktıkça sevinçten bayılası gelir. yumurcak her şeyi anlıyormuş gibi uzun uzun süzer insanı. annesinin memesini emerken elleriyle sıkıştırır, türlü oyunlar yapar. babası yanlarına gelince memeyi bırakıp kendini arkaya atarak babasına bakar; bir şey çok hoşuna gitmiş gibi gülmeye başlar; sonra gene memesine döner. hele bir dişleri çıksın, emerken annesinin memesini ısırıverir; sonra da, “gördün mü, nasıl ısırdım?” dercesine kıkır kıkır güler. çocuk mutluluk kaynağıdır.
dostoyevski / yeraltindan notlar