Salik bu mertebede Allah’tan başka bir şeyi istemez ve sevmez. Ancak O’na tevekkül eder, ancak O’nu sever ve ancak O’ndan ister. Kalpte Allah’a olan sevgi arttıkça o oranda O’na karşı kulluk ve başka şeylere karşı da özgürlük artar. Yani Allah sevgisi ile başka şeylere karşı olan özgürlük ters orantılıdır.
İşte sâlik Allah’a ibadet ve tevekkül ederek O’ndan başka şeylere ibadetten; O’nun Resulü’ne bağlanarak başka şeylere bağlanmaktan; Allah ve Resulü’nü sevmek sûretiyle başka şeyleri sevmekten ve Allah’tan korkarak ve O’na karşı nefsini alçaltarak, başka şeylerden korkmaktan ve onlara karşı nefsini alçaltmaktan fânî olur. Ancak O’nu sever, ancak O’ndan razı olur.
Nitekim Bedîüzzâmân’ın Mevlâna Abdurrahmân Câmî’ye (ö. 898/1492) ait, “Yalnız biri iste, biri çağır, biri talep et, biri gör, biri bil, biri söyle” meâlindeki beyti aktararak şöyle dediğini görmekteyiz: “Evet Câmî pek doğru söyledin. Hakikî mahbub, hakikî matlub, hakikî maksûd, hakikî mabud; yalnız odur.
RİSÂLE-İ NÛR’DA VARLIK VE MERTEBELERİ
Abdulvehap ERİN