Dünyayı keşfetmek için yola çıktık ama unuttuk bir sokağın ucundaki soluk perdeli evlerimizi, güllerimizi, öpüşlerimizi
Ve d(erken) kurtaramadık da birbirimizi. Şimdi sevmediklerimizi sevmeyi deniyoruz. Yaşadıklarımızı değil, artık y(aşamadık)larımızı özlüyoruz.
Yılmaz Odabaşı
Yaslı bir kışa rehin düşse de günler,
kalbindeki tomurcuğu bahara büyüt,
o tomurcuk düşlerinin yağmuruyla
ıslansın;
çünkü senin de bir ütopyan varsa,
i n s a n s ı n…
Yılmaz Odabaşı
Yaslı bir kışa rehin düşse de günler,
kalbindeki tomurcuğu bahara büyüt,
o tomurcuk düşlerinin yağmuruyla ıslansın;
çünkü senin de bir ütopyan varsa,
i n s a n s ı n…
Dünyayı keşfetmek için yola çıktık ama unuttuk bir sokağın ucundaki soluk perdeli evlerimizi, güllerimizi, öpüşlerimizi… Ve d(erken) kurtaramadık da birbirimizi. Şimdi sevmediklerimizi sevmeyi deniyoruz. Yaşadıklarımızı değil, artık y(aşamadık)larımızı özlüyoruz.
Yılmaz Odabaşı
iyi ki doğmadınız hiç doğmayanlar ya da doğması olasılık kalanlar.
Doğarken biz de spermdeki olasılık kadardık; o olasılıkla doğmak veya doğmamak üzere yalnızdık.
Şimdi de yaşamak ve ölmek hâlâ bir olasılıktır. her mengenede, kederde en çok da yaşamak bir olasılıktır.
sevişmek ey, yaşamak bir olasılıktır!
Aşk nedir incil'e göre? nedir tevrat'a, zebur'a, kur'ân'a göre?
bu kitaplardaki aşklar, küfürler neyin rengine göre?
insandır, insan aslolan: insana göre!
bir bedeni o kıyısızlığa bırakma saati geldiğinde
gitmek bir yalnızlıktır.
bütün gitmeler yalnızlıktır.
kalmaya göre...
yalnızlığı deşiyorum: yapayalnız, yapayalnız! sonra bölüyor, bölüşüyor, topluyor, çarpıyor ve çıkarıp giysilerimizi birer birer sevişiyoruz;
susup kalıyoruz belki, çekip gidiyoruz.
geride kalanın adını yalnızlık koymaktan hep ürküyoruz...
'-vay anasını bu maçı da alamadık abiler
ipne hakemler bizi yine mağlup ettiler!'
iyi yürekli çocuklar sessizce büyümekte
en pahalı düşleri dolara endeksleyip
en ucuz pazarlara sürmekteydiler
sonrası aşkın
ve şarabın şanına düşen gölgeler...
"düşler artık ölü çocuklar doğuruyorsa
sevgiler boğduruluyorsa kürtajlarda
ve daha eskimemiş tüfeklerle
ordusu bozguna uğramış askerler gibi kalıp
bozuk paralar gibi yuvarlanıyorsak kaldırımlarda
bir bedeli vardır elbet cennetini çaldırmanın
ömrünü piç bir bebek gibi
bırakmanın
bulvarlara
bozgunlara
ve yanlış yalan aşklara;
bir bedeli
bu kuşatmaların, ilkyazları kurşunlatmaların..."
Diyelim ki sana çıldırmak yasak
Sana ağlamak yasak.
Yarın yasak
Düş yasak.
Diyelim ki üşüyorsun kısacık ömrün sığınağın da.
Bir çay bile ısmarlamıyor hayat...
Yılmaz Odabaşı