''Sakın tepenize bir sırça köşk kurmayınız. Ama günün birinde nasılsa böyle bir sırça köşk kurulursa, onun yıkılmaz, devrilmez bir şey olduğunu sanmayın. En heybetlisini tuzla buz etmek için üç-beş kelle fırlatmak yeter.''
''Şu okyanusa bir bakın, Bay Profesör. Gerçek bir yaşama sahip, öyle değil mi? Onun da öfke duyduğu anları, sevgi gösterdiği anları yok mu? Dün o da bizim gibi uyuyordu. Ve işte şimdi sakin bir geceden sonra yavaş yavaş uyanıyor!''
''O Hintli, Bay Profesör, zulüm görenlerin yaşadığı ülkeye mensup biri ve ben bugün hala o ülkeye mensubum. Son nefesime kadar a o ülkenin mensubu olacağım!''
''Elveda, güneş!'' diye haykırdı. ''Şimdi yol ol, ey parlak yıldız! Bu açık denizlerin altına çekil ve bırak altı aylık gece gölgelerini yeni topraklarımın üzerine yaysın.''