اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَع۪ينُۜ Biz, yalnız sana ibadet eder ve yalnız senden yardım dileriz. (Ayet, tevhid akidesinin amelî boyutunu anlatmaktadır. Zira tevhid; Allah’ın zatında, sıfatlarında ve fiillerinde bir olduğuna inanmak ve bu inanca uygun olarak yalnızca Allah’a (cc) kulluk etmektir. Başka bir ifadeyle uluhiyetinde,
KURBAN NİSÂBI VE VACİP OLMASININ ŞARTLARI
Kurban nisâbı: Aslî ve zarûrî ihtiyaçlarından başka, fitre vacip olacak kadar malı-parası olan, hür ve mukîm erkek ve kadın her Müslümana kurban kesmek vaciptir. Bu malın -zekât nisâbında olduğu gibi- artabilecek mal olması ve üzerinden bir sene geçmesi şart değildir. Aslî ve zarûrî ihtiyaçlar şunlardır: Evi, evinin kâfî miktarda eşyası, bineği (atı veya arabası), üç türlü giyeceği -yani iş elbisesi, günlük giydiği elbise, bayram ve benzeri günlere mahsus elbisesi- kendisinin ve nafakası kendisi üzerine vacip olanların bir aylık nafakalarıdır. Bundan fazla olarak 80,18 gr altın veya aynı kıymette başka bir şeye sahip olan kimselerin sadaka-i fıtır (fitre) vermesi ve kurban günlerinde kurban kesmesi vacip olur. Kurban kesmeye mahsus olan günlerde (bayramın 1. 2. ve 3. gününde ve Şâfiî Mezhebi’nde 4. günü dâhil, akşam vaktine kadar) zengin (yani nisâba mâlik) olan kimsenin de kurban kesmesi vacip olur. Hür, mukîm ve nisâba mâlik bir Müslümanın küçük çocukları için de kurban kesmesi müstehabdır. Zâhiru’r-Rivâye’de böyledir. Fetva, buna göredir. İmâm Hasan bin Ziyâd’ın, İmâm-ı Âzam Hazretlerinden rivâyetine göre ise bu kişinin, küçük çocuğu için kurban kesmesi vaciptir. İmâm-ı Âzam ve İmâm Ebû Yûsuf Hazretlerine göre kurban kesmekle mükellef olmak için, akıllı ve bâliğ (ergin) olmak şart değildir. Delinin ve henüz bâliğ olmamış çocuğun mallarından, babaları yahut vasîleri, kurban keser ve onlara yedirirler. Yediklerinden artanı, bunlar için (elbise gibi) kendisi ile faydalanılan bir şey ile değiştirebilirler. Fakat İmâm Muhammed’e göre kurban kesmekle mükellef olmak için, akıllı ve bâliğ olmak şarttır.
Reklam
Hz Aişeye iftira (Nur 11-20)
Hz. Âişe’nin de katıldığı bir yolculuk olayına ve bazı münafıkların bunu fırsat bilerek onun hakkında uydurdukları bir düzmeceye atıfta bulunmaktadır. Müslim’in (“Tevbe”, 56) genişçe rivayet ettiği olayın özeti şöyledir: Hz. Peygamber hicretin 5. yılında (Benî Müstalik diye de anılan) Müreysî‘ seferine çıkarken her zaman yaptığı gibi eşlerinden
Yûsuf Suresi, 16-17-18. Ayetler
-Yûsuf'un kardeşleri- akşam olunca, ağlayarak babalarına geldiler. Şöyle dediler: "Ey babamız! Biz yarışmaya gitmiştik. Yûsuf'u da eşyamızın yanına bırakmıştık. Kurt onu yemiş. Sen bize inanmayacaksın ama doğru söylüyoruz." Yalandan kan sürülmüş gömleğini de getirdiler. -Babaları- dedi ki: "Nefsiniz size -kötü- bir iş yaptırmış. Anlattığınıza karşı yapabileceğim şey güzelce sabredip, Allah'tan yardım dilemektir."
Hz Yakubun Evlatları İle İmtihanı
Hz. Yakup’un (a.s.) Evlatları İle İmtihanı Rûh ve kalp, rûhâniyet âlemine meylederler. Nefse âit kuvvet ve hisler ise, hayvâniyet âlemine meylederler. Eğer insan kendi hâline bırakılırsa, gâlibiyet nefsin olur; beden rûha tahakküm eder ki bu, fâsıkların hâlidir. Eğer kalp, zikir ve sohbetle güzel ahlâka nâil olursa, gâlibiyet rûhun ve kalbin
209 öğeden 111 ile 120 arasındakiler gösteriliyor.