Hikâye,” dedim, “gel seninle anlaşalım. Sen yarım kal, adını da Yarım Kalan Hikâye koyalım.”
“Sen zaten neyi tamam ettin ki?” dedi bana.
“Aslında, tam diye bir şey yoktur,” dedim, “her tam, bir üst yarımın alt basamağıdır. Yani yarım da bir bütündür.”
Tütünümü, anahtarımı aldım, evden tam çıkıyorum, bir şeyin eksik olduğunu, eksik olanın ruhum olduğunu fark ettim. Önemsemedim. Yol, bana uygun bir ruh önerebilirdi.
Ben de canım Oblomov gibi tembellik edip kitabı 20 günde bitiremedim. Açıkçası bitirmekte istemedim denilebilir, kitabın çoğu yerinde kendime ait kesitler buldum, düşünüp öyle ilerledim.
Kitabın kabaca konusuna değinmek gerekirse soylu bir aileden gelen canım Oblomov'un yaşama karşı bir türlü ayak uyduramadigini , miskinlik ve tembelliğinden rahatsız olmasına karşın hiç bir tepki vermemesini , yaşamını bir türlü düzene oturtamamasını görüyoruz. Kısacası Oblomov'un hayatını okuyoruz.
Tabi kitap bunlarla sınırlı değil fazlasıyla karakter analizleri, dönemim yapısı ve gelişimi, aşk kavramı vs sayfaları her çevirdiğinizde karşınıza çıkıyor.
NOT: (Aşk ile ilgili olan kısım size uzun ve sıkıcı gelebilir.)
Benim için çok keyifli bir okumaydı. Kitaba kesinlikle bir şans vermelisiniz.
Ben de canım Oblomov'u bir kez daha okuyup üzerine tekrar düşünme fikrinden kendimi alamıyorum ve yollarımızın tekrar kesiseceğini düşünüyorum.
Keyifli okumalarınız olsun.
Oblomovİvan Gonçarov · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202139,3bin okunma
Aşk bir ruh kangreni; o kadar çabuk ilerliyor ki. Daha şimdiden ne haldeyim. Zamanı saatlerle, dakikalarla değil, güneşin doğup batmasıyla değil, sizinle ölçüyorum: 'Onu gördüm, görmedim, göreceğim, görmeyeceğim, gelecek, gelmeyecek.
Bir gün bir şeyi istersin, ertesi gün tutkuyla, ölesiye ona bağlanırsın, daha ertesi gün onu istediğinden utanırsın, arzun yerine geldiği için hayata lanet edersin. İşte insan hayatta kendi isteğinin peşinden serbestçe giderse böyle olur. Bastığımız yeri yoklayarak yürümeliyiz; bazı şeylerden gözlerimizi çevirmeliyiz, mutluluk hülyalarına kapılmamalıyız, mutluluk elimizden kaçarsa isyan etmemeliyiz; hayat budur işte... Kim demiş hayat zevk ve mutluluktur. Ne saçma düşünce! Hayat hayattır, bir ödevdir, ödev dediğin de çetin bir iştir. O halde ödevimizi yapalım...