Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kürşat Şener

Kürşat Şener
@yuruyuncocuklar
Yalova
İzmir
20 okur puanı
Eylül 2017 tarihinde katıldı
180 syf.
8/10 puan verdi
youtu.be/EyjeuL2coOM Okuduklarım Var! Almanya'nın sınırındaki bir kulübeye konuk oluyor. Bu kulübe ki nice fikri nice kitabı çıkarmış bağrından. Martin Heidegger'in, kendini şehirden soyutlayıp doğayla bütün olduğu mekana davetlisiniz.
Heidegger’in Kulübesi
Heidegger’in KulübesiAdam Sharr · Dergah Yayınları · 201632 okunma
Reklam
Kulübeye gidiyorum ve dağların sert havasını alacağım için seviniyorum -burada aşağıdaki yumuşak, hafif hava insanı zamanla mahvediyor. Sekiz gün odun işleri sonra tekrar yazı yazmak... Gece oldu bile - yükseklerde fırtınalar esiyor, kulübede tahtalar çatırdıyor, burada yaşam, bütün saflığı, yalınlığı ve büyüklüğüyle ruhun önüne seriliyor... Bazen insanın aşağıda o acayip rolleri oynayabilmesini anlayamı yorum.
Görünen o ki felsefeye yönlendiren öğeler; güneşin doğuşunda ve batışında, fırtınalarda ve kar yağmasında, kulübenin rüzgâr fırıldağının çıkardığı seste, bulutların arasından gelen güneş ışığında ve bölgedeki hayvanlar ile bitkilerin ayrıntılarında bulunuyordu.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Şehirliler çoğu zaman, dağların arasındaki köylülerin uzun, tekdüze, yalnız olma durumuna hayret ederler. Oysa bu yalnız olma değil, tek başınalıktır. Gerçi insan büyük şehirlerde de neredeyse başka hiçbir yerde olamayacak kadar kolaylıkla yalnızlığa düşebilir. Ancak insan orada asla tek başına olamaz. Çünkü tek başınalık bizi tecrit eden değil, aksine bütün varoluşumuzun, bütün şeylerin özünün geniş yakınlığının içine doğru açılmasını sağlayan kendine özgü güçtür."
...buradaki kır manzarasının, "şehirde ikamet eden”lerin hayranlık duyacağı, resimsel bir güzellik olmadığı konusunda ısrarlıydı.
Reklam
180 syf.
8/10 puan verdi
Heidegger’in Kulübesi
Heidegger’in KulübesiAdam Sharr
6.2/10 · 32 okunma
344 syf.
8/10 puan verdi
·
12 günde okudu
youtu.be/YyP-KBjoxIY İyyake Na’budu ve İyyake Nestain - Kayseri Cezaevi Günlüğü / Celal Bayar Okuduklarım Var! Bursa'nın Gemlik ilçesinde başlayan 103 yıllık maratonun ufak bir kısmına ışık tutuyor. Kayseri'de tuttuğu günlüğünden yola çıkarak Celal Bayar'ın hayatına üstünkörü dahil oluyoruz. Rahmet olsun
Kayseri Cezaevi Günlüğü
Kayseri Cezaevi GünlüğüCelal Bayar · Yapı Kredi Yayınları · 201819 okunma
Bugün de savcı olmadığı zamanlarda bazı ziyaretçilerle görüşmeme müsamaha edildi. Gelenlerden biri vaktiyle Sivas'da bir sözümü hatırlattı, ne demişim: "Silah fikre tesir etmez." 22 Eylül 1964
Akşamı, bütün arkadaşlarla birlikte yemek yedik. Aynca pasta da hazırlamışlardır. Pastayı keserken şu düşüncenin tesiri altında kaldım ve kendi kendime sordum: Siyasete atıldığım zaman (1908'dir) bana siyasi mahkûm olarak seksen küsur yaşında doğumunu kutlulayacaksın, yapma bu işi deselerdi, ne yapardım? 1908'de hürriyet ve meşrutiyet uğrunda icap eder ise hayatımı dahi feda edeceği me dair yemin etmiştim. Ölümü göze almıştim. Eğer daha kati olarak o zaman bugünkü durumumu söyleselerdi yine arzu etmekten dönmezdim. Nitekim, ölüm sehpasına giderken de, şimdi de pişman olmuş değilim. Arkadaşlanıma intiba olarak bu düşüncemi anlattım. Geleceğe bakalım! Imkân bulursam yine sevgili milletim için çalışırım; minnet borcumu ödemek isterim. Kayıtsız şartsız, milli hakimiyetin yerleşmesi için uğraşacağm.
Geçen sene, affedilmekliğim için malum kimselere müracaatım telkin edilmişti. Bu telkin muhtelif kanallardan yapılmıştı. Bunu reddetmiştim. Bazı arkadaşlar, ben çıkarsam sıra kendilerine gelir düşüncesiyle, yapılan teklifi kabul etmekliğimi uygun bulduklarını açıklamışlardı. Ben de Allah'a hitab ile "Iyyake na'budu ve iyyake nestain" ayetini okuyarak böyle şarkın mütevekkil ruhuna karşı bu ayette kuvvetlilere, zalimlere boyun eğmemek salabetini gördüğüm, manada anladığım için daima okur tekrar ederdim. Senden başka kimseden yardım istemem. Kimseye boyun eğmem, der dururdum. Yukarıda ismini kaydettiğim zat, bu ayeti nefis bir hat ile yazdırıp bana hediye eylemiştir. 19 Ocak 1964
Reklam
Bugün Türkiye Cumhuriyeti'nin yıldönümüdür. Çok iyi hatırlıyorum. Cumhuriyetin ilanına parti grubunda ve mecliste karar verdikten sonra yağışlı ve karanlık bir hava içinde Ankara'nın o zamanki çamurlu sokaklarından evimize giderken bu tarihi hadiseyi halka ilan ve ilam eden top seslerini işitiyordum. O anda bir intibaın tesiri altında kalmıştım; kendi kendime diyor ve dua ediyordum: "Yarabbi bize on, on iki sene yaşamak imkânını ver. Bu yeni rejimin yerleşmesini, kökleşmesini temin edelim." Şimdi kırkıncı yıl dönümünde ve hayatta bulunuyorum. O zaman bu kadar yaşayacağımı düşünemiyordum. Demek beklediğimden fazlasını bulmuş oluyorum. Fakat hiçbir zaman bu mesut günü zindanda demir parmaklıklar arasında idrak edeceğimi hatırıma getirmemiştim. Buna rağmen memnun ve vicdan huzuru içindeyim. Bu uğurda ve siyasi hayatta az mı masum insan, kahredilmiştir, katl ve idam edilmiştir. Ama tarih hiçbi risinin hizmetini, rolünü inkâr edememiştir. Ben de bugünümü zindanda kutlamak istedim, imkân bulamadım. 29 Ekim 1963
Savcı muavini "Beyefendi siz de İş Bankası'nda memurluk yaptınız. Memurların halini bilirsiniz" demek suretiyle mazeret yolu aradı. Bunu da derakab önledim. Ben İş Bankası'nda memur değildim. O büyük müesseseyi kurmak için vekilliği bıraktım, başına geçtim. Çalışırken yalnız vicdanımı kullandım. Memur dahi olsa idim ancak böyle hareket ederdim. Size de tavsiye ederim. Söz arasında "emir kuluyuz" diyorsunuz. Bundan vazgeçiniz. Vicdanınızın, kanunun kulu olunuz. Tavsiyesinde bulundum. 7 Ekim 1963
55-60 yaşında iken 85 yaşına kadar yaşamaya karar vermiştim. Bundan evvel ölmeyecektim. 80'e yaklaştıkça zaafa uğramaya ve kararımı eksik bulmaya başladım. 85'i bulalım o zaman bir revizyon yaparım, diyordum. Şimdi sekseni buldum. Fikrim değişti, eski kararımda "zamanaşımı" vardır, muteber değildir. Bilirsiniz: Pazarlarda herhangi bir madde tartılırken 99 okkadan sonra yüzü bulunca "dalya" diye bağırırlar, yeniden birden başlarlar. Ben de yüzü bulunca "dalya" diye bağıracağım 15 Mayıs 1962
Kararım kat'idir: "Af talebinde bulunmayacağım. Şartlı teklifi kabul etmeyeceğim. Vatanımın temiz havasını teneffüs etmekten beni, ihtiyarımla kimse mahrum edemez. Memleketimde kalacağım." Herkese cevabım bu olacaktır. 12 Mayıs 1962
Cevdet Paşa tarihinden bir yeri hatırlayış: - İkinci Sultan Mahmut'un Halet Efendi'sine eğer o zaman "milli" kelimesi bugünkü gibi bilinmiş ve kullanılmış olsa idi mutlaka "milli münâfik" ismi takılırdı. Malumdur ki efendi, padişahın gençliğini, tecrübesizliğini istismar ederek rakiplerini birer birer ezerdi, gözden düşürürdü ve idam da ettirirdi. Halet Efendi mutadı vechile kendisine rakip bildiği vezirlerden bir zata da kancayı atmıştı; zavallıyı devirmek için entrikalarını çeviriyordu. Bunu gören yakınlarından biri, "Efendi hazretleri bu adamla niçin bu kadar uğraşıyor, vakit kaybediyorsun, sürgüne gönderir, istersen arkasından bir cellatla gider kellesini alır getirir, mesele kalmaz" der Halet Efendi bu tavsiyeye omuzlanını silker ve "dediklerini senden daha iyi bilirim ve kolayca yaparım, maksadım bu adamın kafasını değil üzerindeki efendiliğini yarıp almak" cevabını verir. Bizim iftiralarla, düzme mahkemelerle kafamızı almak istediler. Ancak üç kurban verdik. Şimdi kalanlarımız için "af isteyiniz, müracaat ediniz" diyorlar. Haysiyetimiz namına Halet Efendi rolündeler. 5 Mayıs 1962
116 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.