Her canlı için kaçınılmaz son ölümdür. Ölümün ise en ürkütücü olanı idamdır. Ortaçağda en yaygın olarak kullanılan idam aracı giyotindir. Viktor Hugo, bu eserinde idamı bekleyen bir mahkumla empati yapmayı denemiş; onun gözünden cezaevi, gardiyanlar, mahkumlar ve hayatının son anlarını anlatmaya çalışmıştır.
Günümüzde ve önceki yıllarda yazılan romanların geneli, gerçek ve kurgu, olayların edebi bir dille aktarılmasına dayanmaktadır. O dönem romanlarında toplumsal, siyasal, sosyolojik olaylara değinildiğini sıkça gördüm, fakat Viktor Hugo ‘nun bu romanı direk bir amaca hizmet etmektedir. Viktor Hugo, romanında, o dönem sık görülen idam cezasının kaldırılması için yargıçları etkilemeye, onlara idam mahkumlarının çektiklerini anlatmaya çalışmaktadır. Romanda kullanılan dil, betimlemeler, duygusal tahlillerden çok bu amaç beni etkilemiş, kitabı gözümde daha değerli kılmıştır. Bir amacı olan edebiyat daha değerlidir.
Viktor Hugo, romanında ki kahramanın işlediği suça değinmemiştir. Tahmin ediyorum ki, Viktor Hugo kitabı yazarken, gözündeki mahkum profili siyasi suçlardan dolayı hüküm giymiş birisiydi. Romanın, Fransız İhtilali döneminde yazıldığını, ihtilal sırasında sayısız insanın giyotinle idam edildiğini, bunlarında siyasi muhalifler olduğunu düşünürsek bu ihtimal göz ardı edilemez. Kitapda etkilendiğim bir diğer husus ise, mahkumun mahkeme sırasında idam cezasını kürek cezasına tercih etmesi, fakat idam edileceği sırada af dileyip kürek cezası istemesidir. Mahkumun, son anda tüm gururunu unutup, yaşama isteğinin ağır basması yazarın önemli bir tespitir.