Yedi kez ruhumu kınadım: İlki- Yükseklere ulaşmada zayıflık gösterdiğini gördüğüm zaman. İkincisi- Dosdoğru gidenlerin önünde sekmeye başladığını gördüğüm zaman. Üçüncüsü- Kolayla zor olan arasında seçenek sunulduğu zaman kolayı yeğlediğinde. Dördüncüsü – Bir suç işlediği, sonra da başkalarının buna benzer suçları onu teselli ettiğinde. Beşincisi- Kendi zayıflığına tahammül ettiği, üstelik bu tahammülü güçlü oluşuna bağladığında. Altıncısı- Bir yüzün çirkinliğini hor görüp, aslında onun kendi maskelerinden biri olduğunu fark edemediğinde. Ve yedincisi- Bir övgü şarkısı söyleyip de bunu bir erdem sandığında.
Hızla geçip yanımdan yitiyordu yüzün
Reklam
yaptığın ortada;bu yüzünün meali anlamak kapatmıyor bu meseleyi tefsire koşulmuş olmalı yüzün; hissedilmeli! “ben” desem küfür olur “sen”desem deveran. “sen”desen ölürüm “ben”desen feveran.
''Yüzün niçin böyle parlıyor, oğlum?'' ''Şimdi sadece parıltısını görüyorsun, anne, hele bekle, daha neler göreceksin!'' diye cevap verdi gülerek.
Sayfa 61 - İz YayıncılıkKitabı okuyor
“senin yüzün -paramparça bölük pörçüktür şu kuytu kalabalıkta şu yalnızlıkta…”
-Her dilden bir adları vardı onların ama hiçbir ülkenin kimliğini taşımadılar Sarışındılar belki de esmer yani birçok yüzün bileşkesi Ne altın arayıcısıydılar ne de aylak bir gezgin Vurulup düşseler de her kuşatmada serüvencidir onlar ve hiç ölmezler Ki onlar hep yalnızdır ve her nasılsa bulurlar heder olmanın bir yolunu Onlar ki bu dünyada kahraman olmaya mahkumdurlar Sislenen anılar kaldı bize onlardan renkleri bozulup duran solgun anılar Nasıl yazılmalı ki silinip gitmesin bulutlar gibi çekilmesin gök boşluğuna Bileği güçlü ve gözüpek avcılar mıydı onları kuşatıp yeryüzü cennetinden atan Yoksa kendini tüketen hüzünler miydi vurulup düştükçe ışığını karartan O serüvenlerin günlüğü tutulmadı yazılmadı o insanların destan şiiri Parça parça ettirilseler bir kartala (ki sanırım böyle oldu sonları) Fışkırır yüreklerinden başarısız ihtilallerin yangını..
Reklam
Gunaydinn
"İyi bir yüreğin olursa, kapkara bir zenci de olsan, yüzün yine sevimli olur yavrum,"..
Savaş ve mücadelelerin en çetini nifakla savaşmak, münafıkla mücadele etmektir. Aptalları kullanan sinsi zekilerle savaşmaktır yani. Bu savaş, küfürle savaşmaktan daha zordur. Çünkü küfürle savaş, belirli bir akım veya kimseyle savaşmaktır. Nifakla savaşmaksa, gizli ve çehresi örtülü bir küfürle savaşmak demektir. Nifakın iki yüzü, iki çehresi vardır: Bir yüzü Müslümanlıktır ve bu onun görünen çehresidir. Bir de görünmeyen asıl çehresi vardır ki küfür ve şeytanlıktan, hile ve sahtekârlıktan ibarettir. Bu ikinci yüzün anlaşılıp bilinmesi alelade insanlar ve avam kitleler için fevkalade zor, hatta kimi zaman imkânsızdır. (...) Hatırlatılması gereken bir diğer nokta da cahillerle aptalların artması hâlinde ortamın münafıklar için elverişli olacağı ve cehaletin artmasının sadece nifak ortamına yarayacağıdır. Bu nedenledir ki cehalet, bilgisizlik ve ahmaklıkla mücadele etmek, aynı zamanda nifaka karşı da mücadele etmek demektir. Çünkü ahmaklar, münafıkların oyuncağı olmaya daima elverişlidirler. Binaenaleyh cehalet ve ahmaklıkla savaşmak, münafığı silahsızlandırmaktır; cahilin bilgilendirilip cehaletinin giderilmesi, münafığın kılıcının elinden alınması demektir.
Sayfa 156 - Kevser YayınlarıKitabı okuyor
Çocuklar gibi
Bende hiç tükenmez bir hayat vardı Kırlara yayılan ilkbahar gibi Kalbim hiç durmadan hızla çarpardı Göğsümün içinde ateş var gibi Bazı nur içinde, bazı sisteyim Bazı beni seven bir göğüsteyim Kah el üstündeydim, kah hapisteydim
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.