"... insanlar arasındaki asıl fark renklerinde değildi. Cinsiyetlerinde, dinlerinde veya ritmik dans edebilme yeteneklerinde veya avuç dolusu altın paraya sahip olmalarında da değildi. Asıl fark çok daha köktendi. Yerdeydi. Gökteydi."
Bu sevimsiz yüzyılda, bir insan olarak, bir tür olarak, her şeye rağmen gerçekten sevilmeye layık olduğumuza bizi inandıran neydi? Bizi sevmeyen herhangi birinin yaralı, eksik ve bir şekilde hasta olduğunu nereden çıkarıyoruz?
Ah onu seviyordu, tıpkı Ingilizler’in Hindistan’ı, Afrika’yı ve İrlanda’yı sevdiği gibi seviyordu; asıl sorun olan da sevgiydi zaten, insanlar sevdiklerine kötü davranırlar.
When the walls are falling in, and the sky is dark, and the ground is rumbling. In that moment our acitons will define us. And it makes no difference whether you are being watched by Allah, Jesus, Buddha or whether you are not.
Kitabı açıkçası zor bitirebildim.
Ama zor olduğundan değil, sıkıcı ve gereksiz uzatmaların sonucu olarak beğenmedim, açıkçası.
İlk 100'e giren roman denilmiş ama çok daha prestijli eserler var arkadaşlar. 10 puan verseydim diğer okuduğum eserlere haksızlık olacaktı.
Kitaba değinmem gerekirse, tek güzel ve hoşuma giden şey değişik ırktaki
.
Yirmili yaşlarımın sonları tuhaf bir zamansızlık halinde geçmişti ve artık herkesin böyle bir hayata düşemeyeceğine göre, benim de bir şekilde buna hazırlanmış olmam gerektiğini düşünüyorum.
.
.
.
Senin duygularını anlıyorum… Ben de senin yaşındayken sorunlu çocukları severdim ama insan zamanla öğreniyor, gerçekten öğreniyor. Tehlike aslında seksi değildir, inan bana. Sen, Joshua gibi biriyle daha çok mutlu olursun.