Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bir şeyler yapıyorum; yürüyorum, konuşuyorum, yemek yiyorum, yani her zaman yaptığım işleri sürdürüyorum, ama nasıl anlatsam, bir boşluk duygusu içinde. Sanki içimde derin bir hiçlik var.
Zülfü Livaneli
Zülfü Livaneli
"Belki mutluluk her zaman bir sonraki zirvede bekleyen geçici tatmin hissinde değil, yokuş yukarı yapılan yolculukta saklıdır."
Reklam
İnsan eşref-i mahlûkattır derdi babam bu sözün sözler içinde bir yeri vardı ama bir eylül günü bilek damarlarımı kestiğim zaman bu söz asıl anlamını kavradı geçti çıvgınların, çıbanların, reklamların arasından geçti tarih denilen tamahkâr tüccarı kararmış rakamların yarıklarından sızarak bu söz yüreğime kadar alçaldı damar kesildi, kandır akacak ama kan kesilince damardan sıcak sımsıcak kelimeler boşandı aşk için karnıma ve göğsüme ölüm için yüreğime sürdüğüm eczâ uçtu birden aşk ve ölüm bana yeniden su ve ateş ve toprak yeniden yorumlandı.
yeni ben
Şu sıra kendimden ve hiçbir şey üretmeyen halimden çok şikâyetçiyim. Konuşup konuşup, hayata geçirmediğim işlerin altında eziliyorum. Kendimi en çok üretirken, pratiklerimi düzenli yaparken, fitken, hayatım dengedeyken seviyorum. Yani koşullu. Kendimi bir şeyler, birileri oldurma çabasından, olduğum kişiyi kucaklamaya geçmekte
o zaman da vazgeçmem
Bir kış günü çöllerde nilüferler açarsa Denizde kuşlar yüzer , gökte balık uçarsa Menekşelerin boyu sarmaşığı aşarsa Belki o zaman seni sevmekten vazgeçerim . Kutuplarda topraklar susuz kalır çatlarsa Okyanuslar kurur da sahrayı sel basarsa Güneş batıdan doğar doğudan da batarsa Belki o zaman seni sevmekten vazgeçerim .
Yabancıların istilası sorununa istinaden
Demek ki Türk milleti dışarıdan gelen yabancılarla aralıksız olarak uzun zaman karışırsa sonunda bir daha eski hâline gelemeyecek şekilde bozulur, maddi ve manevi üstün vasıflarını kaybeder. Neticede de tarihte büyük rol oynayan kahraman Türk olmaktan çıkarak Türkçe konuşmasına, kendisini Türk saymasına rağmen tarihte hiçbir rolü olmayan geri ve kaba ırklar derecesine iner. Bunun sonu yıkılıştır.
Hüseyin Nihal Atsız
Hüseyin Nihal Atsız
Reklam
Sahibine iletilmemiş mektup
Selâmun aleyküm abi. Derdin, kederin, hüznün beni çok yaralıyor, içime işliyor. Sanki aşkın vefakâr tarafına Elçi tayin edilmişsin de oradan süzülen nur ruhuma dokunuyor gibi. Beni alıp geçmişimde kurak bir iklimin tam ortasına bırakıyor gibi. Orada zaman çizgisi silinmiş, güneş tepemde sabitlenmiş bir kasvet başımın üstünde dönüp duruyor gibi. Düşünüyorum acaba beni sahiden geçmişe mi atıyor yoksa gelecek mi, uyanacağım rüya mı? Yaralanıyorum ama sırtımdan bir bıçakla değil yahut harakiri ahlâkıyla değil. Biz toprağa tohum saçarken önce toprağı yaralarız. Ve o yaralardan hayat, rahmet filizlenir. İşte bende öyle yaralanıyorum. Ve senin yaraların uçsuz bucaksız büyük tarlalar gibi...
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.