Selâmun aleyküm abi.
Derdin, kederin, hüznün beni çok yaralıyor, içime işliyor. Sanki aşkın vefakâr tarafına Elçi tayin edilmişsin de oradan süzülen nur ruhuma dokunuyor gibi. Beni alıp geçmişimde kurak bir iklimin tam ortasına bırakıyor gibi. Orada zaman çizgisi silinmiş, güneş tepemde sabitlenmiş bir kasvet başımın üstünde dönüp duruyor gibi. Düşünüyorum acaba beni sahiden geçmişe mi atıyor yoksa gelecek mi, uyanacağım rüya mı?
Yaralanıyorum ama sırtımdan bir bıçakla değil yahut harakiri ahlâkıyla değil. Biz toprağa tohum saçarken önce toprağı yaralarız. Ve o yaralardan hayat, rahmet filizlenir. İşte bende öyle yaralanıyorum.
Ve senin yaraların uçsuz bucaksız büyük tarlalar gibi...