Bir düşün doğmasında hiçbir şey bir inanç sistemi kadar etkili olamaz. Ve geleceğin doğmasında hiçbir şey düş kadar etkili olamaz. Bugünün ütopyası yarın ete kemiğe bürünür.
Gece ne muhteşem bir görüntü arz eder! Nereden geldiği bilinmeyen boğuk gürültüler duyulur, hacmi dünyadan bin iki yüz kere büyük olan Jüpiter'in bir kor gibi parıldadığı görülür, gök kapkaranlıktır, yıldızlar ışıldar, her şey olağanüstüdür.
Düşlere dalmak zihin emeği harcamaktır; düşünmek harekete geçmektir.
Kavuşturulmuş kollar çalışır, birleştirilmis eller iş görür. Gökyüzüne yöneltilen bakış bir eserdir.
Bağnazlıkları ezmek ve sonsuzluğa saygı duymak, işte yapılması gereken budur. Yaratılış ağacının önünde secde etmekle ve yıldızlarla dolu devasa dallarını hayranlıkla izlemekle yetinmeyelim. Görevimiz insan ruhunu geliştirmek, mucizeye karşı gizemi savunmak, anlaşılmayana tapınmak, zırvaları fırlatıp atmak, açıklanmayanın içinden sadece gerekli olanı kabul etmek, inancı arıtmak, dinin altına gizlenen batıl inançları yok etmek, Tanrı'yı aşırılıklardan arındırmaktır.
İşlevini tamamlamış şeylerin sonsuza dek sürüp gideceğini ve insanları yalıtarak yönetmeyi düşlemek, geçerliliği kalmamış dogmaları yenilemek, ermişlerin sandıklarını yeniden yaldızlamak, manastırları yeniden badanalamak, kutsal emanet sandıklarını yeniden kutsamak, batıl inançları tazelemek, bağnazlıklara destek vermek, kutsal su serpmeçlerine yeniden sap takmak, manastır düzenini yeniden inşa etmek, toplumun kurtuluşunun asalakların artmasına bağlı olduğuna inanmak, geçmişi bugüne dayatmak insana garip geliyor.
Bu kadınlar düşünürler mi? Hayır. Arzu duyarlar mı? Hayır. Severler mi? Hayır. Yaşarlar mı? Hayır. Sinirleri kemiklere, kemikleri taşlara dönüşmüş, peçeleri gecenin karanlığından örülmüştür. Peçenin altındaki solukları ölümün hüzünlü son nefesine benzer. Hortlağı andıran bir başrahibe onları hem kutsar hem de korkutur. Orada lekesizlik vahşidir. İşte eski İspanyol manastırları böyledir. Bu acımasız mekanlar yobazlığın batakhaneleri, bakirelerin mağarasıdır.