Ezgi Dölek Atan

Kendi sözcüklerim midemi bulandırıyordu, beni boğuyorlar diye düşündüm, boğuluyorum diye düşündüm. Sözcükler çalıntıydı, çalıntı mal satıyordum, beni yozlaştırıyorlardı ama zaten yozlaşmıştım ben. Düşündüğüm, söylediğim, yazdığım her şey çalıntı ve sahteydi. Utandığım falan da yoktu, hayatımda hiç utanç duymamıştım, klostrofobiydi bu , düşünebileceğim, konuşabileceğim ve yazabileceğim başka sözcüklerin olmaması beni yiyip bitiriyordu, beni zehirleyen sözcüklere mahkumdum ben, çalıntı sözler iğrenç derecede içime işlemişti, bundan kurtulamıyordum.
Reklam
Ezgi Dölek Atan
Bir kitabı okumayı düşünüyor
Ezgi Dölek Atan
Bir kitabı okumaya başladı
Postane Günlükleri
Postane GünlükleriVigdis Hjorth
6.7/10 · 234 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ezgi Dölek Atan
2024 okuma hedefini ekledi.
2024 OKUMA HEDEFİ
6/100 kitap - %6 tamamlandı
6 kitap okudu
100 kitap
1.214 sayfa
0 inceleme
6 alıntı
3 günde 1 kitap okumalı.
248 syf.
·
Puan vermedi
·
11 günde okudu
Sevgili Arsız Ölüm
Sevgili Arsız ÖlümLatife Tekin
7.6/10 · 6,9bin okunma
Reklam
Ezgi Dölek Atan
Bir kitabı okumayı düşünüyor
Seçme Öyküler
Seçme ÖykülerErhan Bener
7.6/10 · 449 okunma
Uyku nasıl bir şeydi? Hepsinden önemlisi rüya diye bir şey gerçekten var mıydı ve insanlar onu sahiden görebiliyorlar mıydı? Çok eğlenceli olduğu kesindi. Fakat o, rüya görebilmek için uyumak zorunda olduğunu da biliyor ve her gece yatsı ezanından hemen sonra er ya da geç günün birinde uyuyacağı umuduyla yatağına yollanıyordu. Onun dünyasına aşina olmayanlar, rüya göremediği için üzülen bu oyunbaz çocuğun aslında alacalı düşler kadar renkli bir alemde yaşadığını nerden bilebilirlerdi?
Ömrünü yanlışlarının doğru olduğunu iddia etmekle, olmadığı bir adam olabilmek için kendi halinde bir kadını ezmekle tüketmiş bir adamın devamı, zavallı bir kopyasıydı. İçi iki kere ezildi.
Gidecek bir yeri kalmayınca dikkati karısının üstünde yoğunlaştı. Vuslat’ın çizgiler arasında kaybolmuş hareli gözlerinde keder gördü. Bir öğle üzeri karısının saçlarının neredeyse tümünün beyazlamış olduğunu fark etti. Çok şaşırdı. Karısı o anda gözüne hem çok yakın hem de hiç görmediği kadar yabancı göründü. Vuslat mutfakla oda arasında gidip geliyor, öğle yemeği için masayı hazırlıyordu. Aziz Bey sanki, yıllar sonra yaşlanmış, fazlasıyla yıpranmış bir halde karşısına çıkmış eski bir arkadaşa bakar gibi Vuslat’a bakarken, kadın her zamanki solgun sesiyle ‘’Yemek hazır’’ dedi. Aziz Bey alt perdeden bu seste, sesin solgun tonunda ve yemeği sofraya getiren karısının yorgun adımlarında annesini buldu, ürperdi. Bu kadarla kalmadı. Kalkmak için koltuğun kollarını kavramış elleri gözüne ilişti. Kendi elleri.. Bu eller tıpkı babasının elleriydi. Ansızın, evlilikleri boyunca bu evin odalarında, memnuniyetsiz bir ifadeyle dolaşan adamın kendisi değil, babası olduğunu fark etti, dehşete kapıldı. Hiç farkına varmadan babası olmuştu. Kalbini karısına açmayan, evinin dışındaki hayatı evinin içindekinden daha önemli bulan, evdeki yürek sızılarını anlamayan, anlasa da umursamayan, çehresi daima asık, sesi daima gür ve azarlamaya hazır babası.
Reklam
Ertesi gece babasının füme rengi takım elbisesini, kolalı gömleğini giydi, kravatını taktı ve programına biraz da babası olarak başladı. Deva bulmayacak mı kalbimdeki bu yara. Şu çileli gönlümde şimdi her şey kapkara. O elbiseyi giydikçe babasıyla barıştı, onun suçunu paylaştı.
Ama bilmiyordu ki vücudun ruh ihanet etmediği anlar pek azdır. Ne çok ister insan büyük kederlerin ardından ölüp gitmeyi de, başaramaz. Ruh, başına kara bir hale takarak göğe yükselmek için çırpınır ama vücut dünyalıdır; yer, içer, yaşar.
268 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.