Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Peki, Atatürk'ün olağanüstü dehasının gelişip olgunlaşmasına katkıda bulunanlar, ona esin kaynağı olanlar kimlerdir? Ülke dışından, eserlerini özenle değerlendirdiğini bildiğimiz Montesquieu, Jean-Jacques Rousseau ve Voltaire gibi büyük düşünürler. Kendi ülkesinden ise, çocuk zihninde "vatan", "millet" ve "hürriyet" kavramlarının oluşup yerleşmesini sağlayan Namık Kemal (1840-1888) var. Onu, Türk Aydınlanmasının ilk ışıklarını yakan ve bir şiirinde kendisini "Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür bir şairim" diye tarif eden Tevfik Fikret (1867-1915) izliyor. Bir de tabi, gencecik bir öğrenciyken "cuma tatili" törenlerinde herkes gibi "Padişahım çok yaşa! .. " diye bağırmayı reddedip sesinin çıktığı kadar "Milletim çok yaşa! .. " diye haykırdığı için daha o zamanlar "Yıldız"a jurnal edilen Ziya Gökalp (1876-1924) var.
Ziya Gökalp; görünüşü sakin, sessiz ve sabırlı ama iç dünyası patlamaya hazır fırtınalarla yüklü, kabına sığamayan, biraz mistik ama aynı zamanda atak ve farklı bir Anadolu delikanlısı. Daha çocuk yaşlarından başlayarak ulusun ve ülkenin geleceği için tasarladığı yolda bu "üçlü"nün düşüncelerinden yararlandığını saklamayan Atatürk "Heyecan ve hislerimin babası Namık Kemal, fikirlerimin babası Ziya Gökalp'tir ... " demiş ve Fikret’ten "Ben inkılap ruhunu ondan aldım... " diye söz etmişti.
Reklam
Takdir-i İlahi
İnsanın, Atatürk'le aralarında adeta kozmik ve gizemli bir iletişim olduğunu düşünmekten kendini alamadığı bu büyük insanlar "elli"li yaşlarını bile göremediler. Üstelik sürgünler, karanlıklara isyan ve güzelliklere özlemle geçen acılı yaşamları noktalandığında üçü de kırk sekiz yaşındaydı. Moda deyimle, acaba bir tür "şifre" miydi bu? Yoksa, yalnızca rastlantı mı?
Atatürk ne Namık Kemal'i görebildi, ne de çok istemesine karşın Tevfik Fikret'i. Yurdu kurtarmak için Anadolu'ya geçme kararını ise, çok düşündürücü biçimde, onun artık oturmadığı Rumelihisarı’ndaki evine, Aşiyanına çıkan yokuşu tırmanırken açıkladı, güvendiği bir asker hocasına Fikret yıllar önce ölmüştü ama genç Mustafa Kemal -nedense- onun yaşadığı ortamı hissetmek, koklamak istemiş olmalıydı, bir "müthiş macera" öncesinde. Fikret'in "Gelibolu'daki Miralay" dediği Mustafa Kemal'i çoktan "keşfettiğini" ve onu "muhakkak görmek istediğini" yıllar sonra, hasta yatağında ziyaretine gelen dostlarının anlattıklarından öğrenecektik.
Ziya Gökalp'e gelince, bu konuda Atatürk de Gökalp de az çok şanslı sayılabilirlerdi. Biri, ünlü Hareket Ordusu'nun yirmi yedisindeki kurmay başkanı olarak ünlenmişti, öteki ise bir "mürşit" (yol gösterici) olarak...
Mustafa Kemal Atatürk ve Ziya Gökalp İttihat ve Terakki'nin Selanik'teki 1909 kongresinde tanışmışlar, hemen birbirlerine ısınmışlar ve dikkatleri üzerlerine çekmişlerdi. Sözünü ettiğim "üçlünün sanınım en talihlisi olarak Ziya Gökalp "beklediği ve geleceğinden kuşku duymadığı kahramanı" görüp tanımış ve onun önderliğinde Türklüğün kendi "ulus devletini" kurduğuna tanık olmuş, üstelik bu kuruluşa katkıda bulunmuştu. Ne yazık ki, Cumhuriyet'in ilk yıldönümünün kutlanmasına sayılı günler kala Gökalp, başta Atatürk olmak üzere bütün ülkeyi acılar içinde bırakarak öldü.
Reklam
Bürokratlardan hamallara kadar herkesin hürmet ettiği GÖKALP
Yurt içinden ve dışından ailesine gelen sayısız "başsağlığı" telgraflarından biri Ziya Gökalp sevgisinin ne denli yaygın ve içten olduğunu gösteriyordu: “Mefkureyi yaratanlardan, büyük Türk muharriri Ziya Gökalp Bey'in ufulü (ölümü) umum Türkler gibi hamal esnafı üzerinde de pek derin tesir icra etmiştir. En samimi taziyetimizin (başsağlığı dileklerimizin) kabulünü ailesinden rica ederiz..” İstanbul Hamal Esnafı Cemiyeti
Gökalp'ın mektupları hala tam manasıyla neşredilebilmiş değil
Malta sürgününden, yaklaşık iki yıl boyunca eşine ve kızlarına yazdığı 572 mektup kitap halinde büyük boy 600 sayfa tutuyordu ama bu konu onunla ilgili yayınlarda ya hemen hiç ele alınmamış ya da -bildiğim kadarıyla- birkaç örnek verilerek geçiştirilmişti. Oysa bu, aile içi özel mektuplar -kendisinden pek az söz ettiğini bildiğimiz- Gökalp'in son derece kapsamlı ve içten bir "özyaşamöyküsü"nü ( otobiyografi) oluşturuyordu adeta. Hepsi de birbirinden anlamlı, özenli ve kolay anlaşılır bir dille yazılmış 572 mektubu tek tek incelediğimde, onun, pek bilinmeyen ya da üzerinde durulmayan "eğitimci" (pedagog) yanıyla karşılaştım. Sonra da mükemmel bir eş ve sevgi dolu bir babayla... Koşullar ne olursa olsun çevresine umut ve iyimserlik saçan bir aydınla...
Gökalp'ın kayıp olarak bilinen kitabı Çizgi Yayınlarından çıktı
Bir buçuk yıl boyunca onca sürgünü bir esir kışlasının büyücek bir odasında toplayıp hemen her akşam bıkmadan usanmadan -ve tabii, hiçbir karşılık beklemeden- verdiği "felsefe dersleri" kitap olarak halen -sadeleştirme bölümüyle birlikte- tam 922 sayfa tutuyor ve yakın zamana kadar "kayıp kitap" olarak biliniyordu.
...ve tabii, hiçbir karşılık beklemeden- verdiği "felsefe dersleri" kitap olarak halen -sadeleştirme bölümüyle birlikte- tam 922 sayfa tutuyor ve yakın zamana kadar "kayıp kitap" olarak biliniyordu. Sempozyumlarda "Kim bu adam! .. Üzerinde durmaya değer mi? .. " diye sözüm ona efelenen kimi bilim adamlarına(!) üstelik sürgün koşullarında yazılmış bir "cevap" niteliğindeydi. Falih Rıfkı Atay, Osmanlı’nın son dönemini anlatırken "Türklük‘ten kaçan kaçanaydı! " demişti. Günümüzde de Türklükten, yurtseverlikten, milliyetçilikten kaçan "İkinci Cumhuriyetçi" densizler üstelik el üstünde. Kaçmayanların yeri ise belli! Türkiye'nin Atatürk'ü artık bir kenara itmesi "gerektiği" açıkça söyleniyor, yazılıp çiziliyor. Ülkemizin bölüneceği(!); laik, demokratik hukuk devleti olmaktan çıkacağı (!) artık biliniyor da bunun ne zaman gerçekleşeceği konusunda "rivayet muhtelif"! içerden ve dışardan bu işi tezgâhlayanlar Cumhuriyet'in 100. yıldönümünden önce bu işin "halledilmiş" olacağından emin gibiler. Böyle bir ortamda ve korkanın tam zamanında Türkiye'nin yalan geçmişini anımsamak ve yaşananlardan ibret almak gerekiyordu .. Ziya Gökalp'i 84'üncü ölüm yıldönümünde özlemle anarak ve düşünerek. .. Saygılarımla, Orhan Karaveli Ataköy, 19 Temmuz 2008
798 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.