Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.31
BetüL
BetüL
@1kitap1000yorum
2 çocuklu avukat anne
Avukat
87 okur puanı
Şubat 2021 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
Toplum Sözleşmesi
Yaklaşık 250 küsür yıl önce ele alınmış içeriği hala güncelliğini koruyor.
Bir filozof yazıyor ama dili bir hikaye anlatımı gibi anlaşılır.
Sayfa sayısı az ama bir çırpıda oturup bitirrirm demek için hiç uygun değil.
#alıntı
"O doğuştan bir kötülük kutusudur, haindir, zehirlidir, kötülüğü sever. Ortada hiçbir şey yoksa "İçime doğuyor, bugünlerde kötü bir şeyler olacak, "der. Onun tabiatı kötücüldür. Sağda solda en yanlış konuşan, bire bin katan odur.
#kitapyorumu
2021 Vedat Türkali Roman ödülü Ayfer Tunç'un oldu. "Osman" adlı eseriyle..
Bu haberi almamla birlikte hemen kütüphanemde yer alan bir Ayfer Tunç kitabını elime aldım ve okumaya başladım.
Kitabın dili oldukça akıcı, hikayesi ise içe dokunan ,cinstendi.
Aziz Bey'in hikayesini okurken,
içimde bir yerlerde küçük bir kızın hiçbir şey için geç kalmamış olduğunu ummasını dinleyerek satırları okudum ve hayat gelip geçerken Aziz Bey gibi geride bir yürek ağrısı bırakmamayı dileyerek kitabı bitirdim.
#kitapönerisi
Koreli yazar Han kang'la geçen ay "Beyaz kitap" ile tanışmıştım. Uzakdoğu edebiyatına merakımın başlangıç noktası sayılabilir aslında.
Sonrasında #kobebryant ve #harukimurakami ile devam ettim. Son 2 ayda okuduğum kitaplara göre Uzakdoğu edebiyatının yazarlarının betimlemelerinin ve anlatımlarının son derece sade ve bir o kadar da akıcı olduğunu söyleyebilirim.
Kitabımız 3 bölümden oluşuyor. Gördüğü bir rüya sonucu vejetaryen olmaya karar veren Yonghe evdeki tüm etleri bir torbaya doldurarak çöpe atar. Bu değişimin hikayesini, ilk bölümde kocasının gözününden, ikinci bölümde eniştesinin(ablasının eşinden) 3. bölümde ise ablasının gözünden okuyoruz.
Kitabın sonunda yazarın bu kitabı yazmasında ki ilham kaynağını ve yazım sürecinde ki kendi hikayesinden bahsetmesini okuyoruz.
Ben genel olarak kitabı ilgi çekici ve konu olarak çarpıcı buldum.
Dilinin akıcı olması ve betimlemelerin temizliği kitabı bir çırpıda bitirmenize sebep oluyor.
Yer yer aşırı derecede rahatsız edici bölümleri olsa da kitap ödüllü bir kitap.( 2016 Uluslararası Man Booker ödülünü almış.)
Okunulası bir kitap...
Kitabın sonunu tatmin edici bulmasam da yazarın en son düşüncelerini paylaştığı bölümde kitabı yazmasındaki ilham kaynağını söylemesi ve yazım sürecinde yaşadığı şeyleri okuyunca kitaba daha farklı bir anlam yükledim. Ben Han Kang'ı sevdiğimi söyleyebilirim. #çocukgeliyor adlı diğer meşhur kitabını da en kısa sürede kütüphaneme eklemeyi istiyorum.
Meraklılarına keyifli okumalar diliyorum.
Okur Takip Önerileri
Yaşamak!!!
#kitapyorumu
Çinli yazar #yuhua nın kaleminden olan kitap birçok prestij ödülünün sahibi olmakla birlikte yayınlandığı dönemde ülkesinde yasaklanmıştır.
Çok ses getirmiş olmakla beraber bazılarını da rahatsız etmiş olmalı.
Evet kitabın adı yaşamak , ama nasıl yaşamak bu diyorsunuz kitabı okurken.
Acıklı bir yaşam öyküsü diyebilir miyiz ?
Ana karakterimiz Fugui'nin başından geçenleri okuyoruz okurken yaşıyoruz. Şahsen ben bu tarz duygusal yönden ağır olan kitapları okurken çok etkileniyorum ve bir an önce kitabı bitirip o ağır duygusallığın hemen bitmesini istiiyorum, tabi ki "yaşamın her şeyi kapsaması gibi yaşamak da hayatı olduğu gibi kucaklar. Doğumları ve ölümleri mutsuzlukları ve umutlarıyla .." Kitap bu anlamda herşeyi barındırıyor.
Ama benim gibi bu tarz şeylerden çok etkilenen biriyseniz boğazınız düğümlenerek okuyacaksınız bu kitabı.
Merak edenlere keyifli okumalar diliyorum.
"Şiddet düşkünü adaletsiz bir adamdı, hastalık ona nasıl dokunmadı, hiç anlamamışımdır. İnsan eskiden beri metafizik bir kavram olarak adalete inanır ama anlaşılan o ki evrende adalet diye bir şey yoktur. Haktan adaletten anlamayan, doğada kara leke gibi duran, gaddar, insafsız, düzenbaz bir vahşi olan o adam neden hayatta kalmıştı?"
#kitaptavsiyesi
Kitap 1912 yılında yayınlanmış ama 2012-2013 yıllarında dünyayı saran "Kızıl Veba" adlı bir hastalığı anlatıyor.
Jack London, müthiş bir kurgu ile yıllar sonrasında yaşanan bu salgını 60 sayfaya sığdırmış. Bu 60 sayfada uygar bir toplumun bu salgın ile nasıl köreldiğini nasıl gerilediğini görüyoruz tüyler ürperten bir şekilde.
Okurken birçok film sahnesi, kurgusu gözümün önünden geçti. Öyle güzel bir kurgu.
En sevdiklerimden olan Jack London' dan Kızıl Veba'yı içinde bulunduğumuz bu pandemi döneminde bir oturuşta soluksuz okuyacağınızı düşünüyorum.
Meraklılarına keyifli okumalar.
#kitapyorumu
Merhaba Haruki Murakami dediğim, yazarın okuduğum ilk kitabı Sahilde Kafka.
Nasıl anlatacağımı düşündüm düşündüm ve en son içimden geçenleri söylemeye karar verdim gayet net pürüzsüz bir dille.
Yazarın dili çok hoşuma gitti.
Kitaptaki birden çok hikayeyi okumak en son bu hikayelerin birbiriyle kesişmesini görmek çok büyüleyiciydi.Seviyorum böyle durumları.
Kitabı aldınız elinize, okumaya başlamadan önce
Gerçekle rüyaların içiçe geçmesi nedeniyle zaman kavramının sorgulanmaması gerektiğini, kitapta bahsedilen kehanetin rahatsız edici olsa da olayın içinde yaşananlara göre değerlendirilmesi gerektiğini , çeşit çeşit metaforların içinden geçeceğinizi, kitabın sonunda da aklınızda çokça soru işareti kalacağınızı söyleyeyim.
Müzikten felsefeye, rüyalara, Japonyayla ilgili de birçok şeye değinilen bu kitapta Kafka Tamura'nın kütüphanedeki yaşantısını da çok sevdiğimi söylemeden geçmeyeyim.
Ben bir Gabo sever olarak(gabriel garcia marquez) böyle sürrealist okumalara alışık olduğum için kitabı sevdiğimi söyleyebilirim.
Ama kitabı okurken bu neden böyle diye sorgulayacaksanız "Sakin olun ve Kitabı okumaktan vazgeçin:)))"
#arkakapak
"Kıskançlık, Fransız yazar Marcel Proust'un edebiyat tarihine damgasını vuran 'Kayıp Zamanın İzinde' adlı yedi ciltten oluşan nehir romanının beşinci cildi Mahpus'tan seçtiğimiz çok çarpıcı bir bölüm."
#kitapyorumu
Arka kapaktan anlaşıldığı üzere kitabımız aslında 7 ciltlik bir serinin 66 sayfalık bir kısmı.
Bu 66 sayfanın nerdeyse yarısında Marcel'in sevgilisi Albertine'nin uyurken ki halinin tasvirini betimlemelerini okuyoruz.
Kitabı okurken şöyle dedim;
Marcel Proust cümleleri diye bir gerçek var !Uzun uzun anlamlı ve derin cümleler!
Kitabı bir oturuşta bitiririrm derken 2 günde bitirdim. Bazı Cümleleri okuduktan sonra anlayamayıp yeniden okudum ve okuduktan sonra değil, anladıktan sonra o derin imgelemeleri , @canyayinlari 'na bir teşekkürü borç bildim .
7 ciltlik seriden bize bu kesiti sunduğu için.
Benim gibi 7 ciltlik seriyi alıp okuma cesaretinde bulunamayıp da bu kitabı okuyarak Proust' a hayranlık besleyebilir ve 7 ciltlik seriyi okumak için bir cesaret kazanabilirsiniz.
#alıntı
Bir sürü insanın birbirine değip geçtiği, birsürü kapısı olduğundan insanın çıkışta daha ötede bekleyen arabasını bulamadığını söyleyebileceği bir büyük mağazaya Albertine'nin tek başına gitmesine göz yummak mı, böyle bir şeye razı gelmemeye kesin kararlı ama bilhassa bedbahttım.
Alıntıdan anlaşıldığı üzere kitapta hakim olan yoğun duygu kıskançlık.
Öyle bir kıskançlık ki sorgulatan hatta yazarın dediği gibi insanı, ilişkiyi öldürecek kadar güçlü bir kıskançlık ...
Duygusal ilişkilerinde aşırı kıskanç olanlara şiddetle tavsiye edilir:)
Japon edebiyatıyla tanışma kitabım diyebilir miyiz?
Şuanda da haruki ile devam ediyor ve çok keyif alıyorum neden bu kadar geç tanıştığımı sorguluyorum bir yandan
"Bir ağustos günü bir adam ortadan kayboldu" kitabın ilk cümlesi bu .
Zor bulunan bir böcek türünün peşine düşen baş karakterimiz araştırmasının peşinden bir kasabaya doğru yola çıkar. Gittiği kasabada kum fırtınaları çok yoğun yaşandığı için bu fırtnadan kaçınmak için insanlar yer altında ki evlerde yaşarlar.
Bir şekilde bu evlerden birine
giren ve indiği evden geri çıkamayan kahramanımızın yaşadıklarını
okuyoruz . Tek bir mekanda geçmesine rağmen
Çok çarpıcı ve çok sürükleyici bir hikaye ... çok etkilendim . Çaresizlik, varolma isteği, tüm olumsuzluklara rağmen kıyıda köşede bir yerlerde beslenen ümit
Japon edebiyatının varoluşçuluk akımın
etkisinin görüldüğü ve bu edebiyatın son dönemlerde yıldızı parlayan yazarının muhteşem kurgusunu okuduğumuz bu kitabı şiddetle tavsiye ediyorum. Hakkında konuşulacak çok şey var!!!
"Üzgün olduğunuzda ve hayata katlanamadığımızda bir ağaç şöyle konuşabilir bizimle: Sus! Bak bana! Yaşamak kolay değil, yaşamak zor değil. Bunlar çocuksu düşünceler. Bırak konuşsun içindeki Tanrı, o zaman susacaklar.
Yolun seni anandan ve yurdundan uzaklaştırdığı için endişelisin. Ama attığın her adım, her yeni gün seni anana yaklaştırır. Orası ya da şurası değildir yurdun. Yurt ya içindedir ya da hiçbir yerde.
...Böyle uğuldar ağaç, çocuksu düşüncelerimizden ürktüğümüz akşam vakitlerinde. Ağaçları dinlemeyi öğrenen, ağaç olmayı arzulamaz artık. Kendisi dışında başka bir şey olmayı arzulamaz. Yurt budur. Mutluluk budur."
#kitapyorumu
Hesse'nin ana teması ağaç olan bu kitabında, doğaya karşı olan derin hissiyatını masalsı betimlemelerle, şiirlerle okuyoruz.
Şiirlerini, deneme türündeki yazılarını okurken, çeşit çeşit yeşil ağaç illüstrasyonlarını incelerken içiniz açılacak.
Tam da doğadan kopmuş olduğumuz şu günlerde ağaçlar için böylesi derin betimlemeleri okumak ruhumu dinlendirdi diyebilirim.
Yazar ağaçlarla, insanlarla sohbet ediyor gibi sohbet ediyor. Onlarla dertleşiyor. Onların hayatındaki yerini anlatıyor bizlere .
Her bir ağaç için bilgilendirmeleri ve tasvirleri çok başarılıydı.
Artık ağaçlara çok daha farklı bakıyorum!
Ağaç der ki: Gücüm güvenden gelir. Atalarımı hiç bilmem, her yıl benden doğan binlerce evladımı bilmem. Tohumumun sırrını yaşarım sonuna dek, başka tasam yoktur benim. Tanrı'nın içimde olmasına güvenirim. Uğraşımın kutsallığına güvenirim. Ben bu güvenle yaşarım.
Cosette, Marius, Fantine, Thenardier ve ana kahramanımız Jean Valjean...
1 ay boyunca benimle beraber olan bu isimler aklıma, içime kazındı diyebilirim.
Hepsinin ayı ayrı hikayesi, hüznü, kederi, yalnızlığı, terkedilmişliği, yaşam mücadelesi, korkusu, fedekarlıkları, hepsinin ayrı ayrı yaşadığı sefilliği okudum, okurken yaşadım.
Victor Hugo'nun bu yaşamları anlatırken aralara girerek, bize o dönemin Fransa'sını, Paris'ini , o dönemin tarihini, savaşlarını, insanını, bakış açısını, kısaca o dönemin toplumunu ve toplumsal olaylarını şahsi fikirlerini belirterek anlatması çok yol gösterici ve altı çizilesiydi. Muhteşem bir başyapıtı okuduğumu her satırda hissettim diyebilirim.
Kitap 2 cilt ve gerçekten #tuğlakitaplar kategorisindedir.
Olay örgüsü ve romantik akımın en önemli temsilcilerinden Victor Hugo'nun şahsi fikirlerini böylesi sunması, kitabı okurken tam anlamıyla bir klasik okuduğunuzu iliklerinize kadar hissettiriyor.
Bir ay boyunca kitaptan çokça alıntı paylaştım sizlere.
Okurken yaşadığım heyecanı, kitabın büyüsünü sizlere bir nebze olsa aktarabildiğimi umuyorum. Okuyun, okutun bu kitabı.
#alıntı
Beyaz şeylerle ilgili yazmaya karar verdiğim bahar, ilk yaptığım bir liste çıkarmak oldu.
Kundak
Zıbın
Tuz
Kar
Buz
"Göz, belkide insan bedeninin içinde ruh barındıran tek kısımdır."
Diyor Jose Saramago..
Kitap; böylesi önemli bir duyumuzu kaybeden insanların hikayesini anlatıyor. Ama sıradan bir körlük hikayesi değil bu...
Bir beyaz körlük salgını hikayesi...
Trafik lambasında görme yetisini ansızın kaybeden bir adam, sonrasında körlüğün kente ve tüm ülkeye hızla yayılması, körlerin karantinaya alınması, bu karantina sürecinde yaşananlar...
Okurken körlerin karantinada yaşadıkları süreç boyunca yaşadıkları açlık, sefalet ve kaosu okurken insanların insani özelliklerini kaybedince ahlaki çöküşün kaçınılmaz bir son olduğunu görüyoruz.
Yazarın değinmek istediği şeyin de tam olarak bu olduğunu düşünüyorum.
Beklenmedik bu salgının bir toplumu nasıl çöküşe uğrattığını, nasıl bencilleştirdiğini ve değer yargılarının nasıl yitirildiğini okurken içim acıdı. Pislik içinde yaşadıkları bölümü okumakta zorlandım. Empati yaptığınızda
özellikle içinde olduğumuz dönemden dolayı çok ürkütücü gelen bu roman, yazarın okuduğum ilk kitabıydı.
Okurken gören gözleriniz için şükredeceksiniz..
Tam anlamıyla insan gibi yaşayamıyorsak, en azından tam anlamıyla hayvan gibi yaşamamak için elimizden geleni yapalım.
Merak edip okuyacak olanlara keyifli okumalar diliyorum.
#kitapyorumu
Bilim kurgu edebiyatı severler burda mı?
Eğer siz de benim gibi bu edebiyata yabancı iseniz bu kitapla bu türü okumaya başlayabilirsiniz.
1895'te yazılan kitap, bilim kurgu edebiyat türünün, zamanda yolculuk fikrini ele alan ilk romanı sayılıyor.
802.701 yılına yolculuk yapan zaman yolcusu, geleceğe gittiğinde cüce ve tembel olan Elo'iler ile yeraltında yaşayan sevimsiz hatta canavarımsı Morlock'larla tanışır.
Gelecek hiç umduğu gibi değildir. Yeraltında ve yerüstünde yaşayan insan türleri, zaman yolcusunun yaşadığı dönemdeki insanlardan çok farklıdır.
Yazıldığı dönem düşünüldüğünde bir çok filme ve bir çok bilim kurgu kitabına ilham olması yönünden başarılı bulunsa da beni çok çekmediğini söylemeliyim.
Yine de anlatımdaki akıcılığı ve yazarın alt metinlerde toplumsal eşitsizlikler ile sınıf ayrılıklarına değinmesini başarılı buldum. Meraklılarına keyifli okumalar diliyorum.
#alıntı
🖇"Değişimin ve değişime gereksinimin olmadığı yerde akıl da yoktur."
"Robotlardan korkmuyorum, insanlardan korkuyorum."🖇
#alıntı
♟".. ve bakışlarım ansızın bir şeye takılıp kaldı.
Pardösülerden birinin yan cebinin biraz şişkin olduğunu keşfetmiştim. Yaklaştım ve şişkinliğin dikdörtgen biçiminden bu biraz şişmiş olan cepte ne taşındığını anlar gibi oldum; bir kitaptı!
Dizlerim titremeye başladı ; bir kitap!!! "
"..okumak için hiç vakit kaybetmeden
Kolera Günlerinde Aşk...
Güney Amerika'da "Gabo"olarak anılan ve büyük saygı duyulan yazarın okuduğum 3. kitabı ile geldim bugün sizlere.. Bana sorarsanız yazarı merak ediyorsanız eğer okumaya bu kitapla başlamalısınız.
Yüzyıllık Yalnızlık kitabına göre dili anlatımı ve olay örgüsü daha sade geldi bana..
Öncelikle şunu söylemeliyim ki
