Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.6
BetüL
BetüL
@1kitap1000yorum
2 çocuklu avukat anne
Avukat
87 okur puanı
Şubat 2021 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
Mülksüzler
#kitapyorumu
2 farklı gezegen var.
Mülkiyet kavramının olmadığı anarşinin hakim olduğu Anarres 'te her şey ortak, para birimi yok, açlık tehlikesi her zaman kapıda, evleri yok uyuma odaları yatakhaneleri var, kimseyi sahiplenme yok, annem yok anne var babam yok baba var..
Kurucu Odo'nun felsefesine göre;
Sahip olmak
Puslu Kıtalar Atlası
En başta söylemeliyim ki okurken çok zorlandığım bir kitap oldu.
Osmanlı döneminde geçmesi bu sebeple bilinmeyen kelimelerin olması, kitaptan dikkatinizin çok çabuk dağılmasına sebep oluyor, bu kelimenin anlamı ne diye sözlüğe bakarak ilerliyorsunuz.
Bu durumdan fazlasıyla sıkılarak kelimelere takılmayarak cümlenin genel durumuna göre anlayarak ilerlemeyi seçtim.
Çok fazla ayrıntı, mekanlara ve kişilere yönelik çok fazla tasvir yapılması olaylara hakimiyetinizin kaybolmasına sebep oluyor bu yönden sizi zorlayabilir.
Kitabı okurken 1600 lü yılların İstanbul'unu yaşıyorsunuz. İstanbul'u çok seven biri olarak bu durumun hoşuma gittiğini söylemeliyim.
Sürrealist bir anlatım hakim.
Yazarımızın felsefe üstüne lisans master ve doktora yaptığını göz önünde bulundurarak açıkça söylemeliyiz ki kitap felsefe ile fanstastik dünyanın kapılarını aralıyor.
Descartes'in "Düşünüyorum, öyleyse varım"
sözünün irdelenerek, kitaptaki karakterimiz Uzun İhsan Efendi'nin "Düşünüyorum, öyleyse varsınız" düşüncesinin anlatıldığı masalsı bir dünya sunuyor.
Fanstastik, sürrealist okumaları seven ben bu kitapta bir hayli zorlandım. Yazarın kurduğu dünyaya tam olarak adapte olamadım, belki yanlış zamandı...
Tekrardan elime alıp okumayı ister miyim bilemiyorum ama Türk Edebiyat Dünyasına sürrealist anlatımıyla katkı sağladığını düşündüğüm bir kitap oldu . Meraklısına keyifli okumalar diliyorum.
#arkakapak
Enstitü... Özel yeteneklere sahip çocukların tutulduğu bir hapishane, onlardan adeta intikam almaya yemin etmiş bir müdür ve insafsız personelin acı dolu yuvası.
Burada vicdan azabı yok.
Burası girişi olan ama çıkışı olmayan bir cehennem...
#kitapönerisi
Kitap, "2019 yılında Goodreads Awards En iyi Korku Kitabı" ödülünü almış.
Her ne kadar korku dalında ödül almış olsa da korkunç olan zombiler, doğa üstü varlıklar yok bu kitapta.
Korkunç olan; özel yetenekli çocuklar üstünde (Telepati ve Telekinez yetenekleri olan) dünyayı etkileyen amaçlar uğruna hiç de etik ve uygun olmayan deneylerin yapılıyor olmasıydı.
Okurken ürperdim.
Başlarda kurgu iyi ilerlerken ortalarda durum farklılaşarak yavaşladı sonlara doğru tekrardan hızlandı.
Bu kitabın bir dizisi,filmi olmalı diye düşündüm okurken, kurgu bunun için gayet yeterli.
Kitap içinde barındırdığı bilgilerle de dikkat çekiyor.
Stephen King severler mutlaka okumalısınız.
Keyifli okumalar dilerim.
Okur Takip Önerileri
~Genç Werther'in Acıları~
"Sabahları uyanıp parıldayan güneşi gördüğümde, "Al işte, yine cenneti andıran bir gün ve yine insanlar bunu mahvedecekler" diye düşünmekten kendimi alamıyorum.
"Tanrı biliyor ya çoğunlukla bir daha uyanmama arzusu, hatta ümidiyle yatağa giriyorum: Ve sabahleyin gözümü açıp yine güneşi görünce neşem kaçıyor.
"Şu kadarını söyleyeyim, ona bütün kalbimle tutuldum."
Ah Werther! Üzdün.
Yazarımız Goethe'nin 2 hafta içinde yazdığı söylenilen bu kitap yayımlandığı dönemde intihar vakalarını arttırdığı gerekçesiyle İtalya ve Danimarka başta olmak üzere bazı Avrupa ülkelerinde yasaklanmıştır.
Kitap öyle derin etkiler bırakmış ki intihar vakaları ile birlikte insanların Werther gibi mavi frak, sarı yelek giymeye başlaması ile bu kitabın, döneminde moda yarattığını da söylemeliyiz.
Kitap;
Werther isimli genç bir hukuk stajyerinin, nişanlı bir kadın olan Lotte'ye karşı duyduğu aşkın nasıl bir ızdıraba dönüştüğünü gösteren bir mektup roman.
Mektup şeklinde yazılmış olması ve içinde anlam derinliği çok fazla olan cümlelerinin varlığı ile gönlümü kazandığını söylemeliyim.
Sayfa sayısının azlığı ile anlamlı cümlelerinin varlığı ters orantılı...
Klasik severlere mutlaka öneriyorum.
Genç Werther'in AcılarıJohann Wolfgang Von Goethe · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2021121,1bin okunma
Nietzcshe ağladığında
#kitapyorumu
Tek kelimeyle anlatmaya çalıştım yapamadım
, bu kitabı alın ve okuyun diyorum.!!!
Kişiler gerçek olaylar yarı kurgu yarı gerçek diyebilirim.
Freud, Breuerer ve Nietzsche ...3 ünlü isim bu kitapta nasıl bir araya geldi?
Adı tarihteki ünlü isimlerle aşk dedikodularına karışmış kadın karakterimiz Lou Salome,
"Bir insanın birden ortadan yok olması, onun kaybolduğunu mu gösterir? Yoksa tüm mevcuduyemiz ile ortadayken asıl kaybolan bizler miyiz?"
#kitapyorumu
Kobo Abe, Japon Edebiyatı yazarlarından, karanlıklar içinde birini bırakmayı seven kalemiyle onu aratırken aslında felsefe yaparak bizi farklı yerlere götürebilen bir yazar.
En azından şimdilik benim için böyle . Yazardan okuduğum 2.kitap.
İki kitabın da ortak özelliği birinin kaybolmasıyla başlaması.
Akaryakıt toptancısında bölüm şefi olan Hiroshi Nemura bir gün ortadan yok olur. Eşi ve kayınbiraderinin bir dedektif tutarak bu olayın peşine düşmesiyle başlayan hikayemiz polisiye öğeler barındırsada dedektifin kişiyi ararken aslında kendini bulma yolculuğu yaptığının farkına varıyoruz.
Kumların Kadını o kadar çarpıcıydı ki beklentim çok üstlerde olduğu için mi bilinmez bu kitabı şiddetle tavsiye edemiyorum. 🥲
Yazarı okumaya tabi ki devam edicem. Kalemindeki eşsiz anlatımı öğrendim bir kere peşini bırakmayı düşünmüyorum. Sadece bu kitabı benlik bir kitap değilmiş onu görmüş oldum.
Konusu sizin için merak uyandırıcı ise bir şans verebilirsiniz. Meraklılarına keyifli okumalar🤍🤍
#kitapyorumu
Kitabın adı "Dokunmadan"
Ama en içe dokunanlardan olabilir...
Kahramanımız Adalet, hayata ve insanlara dokunmadan, ne mutlu ne mutsuz, öylesine yaşayıp giden yirmi dokuz yaşında bir genç kadın.
"Öleceğimi öğrenince çok şaşırdım" diye başlıyor hikayesi.
Başına gelen bu olay için hemen kendini suçlayarak işlediği
#kitapyorumu
#büyücü
Gerçekle kurmaca bir arada, ne okuyorum ben ya böyle ?
doğru mu anladım şimdi nasıl yani o da mı oyundu? derken,
sorduğunuz soruların cevaplarını her bir sayfayı çevirdiğinizde bulacağınızı düşünerek sürükleniyor kitabın sonunda ise kitabın sonunu tamamlamayı yazarın adeta size bıraktığını hissediyorsunuz.
Ana
Pia Mater
#kitapyorumu
#kitapönerisi
Öncelikle şunu söylemeliyim ki kitap kulubümüzle beraber okuduğumuz ilk kitap olması ve bunun benim katıldığım ilk kitap kulubüm olması sebebiyle benim için her zaman özel olucak bir kitap bu.
Gelelim yorumumuza;
Kitabımız bir nöro roman.
Sinirbilimsel gerçeklerin, belli bir kurgu ve hayali karakterler
"İnşa edilen bir kütüphane, yaratılan bir hayat demektir; yığılmış kitaplar toplamı değildir asla."
Kitapla ilgili en sevdiğim alıntı bu olabilir mi?
Kitaplara düşkün olan insanların yer aldığı romanları seviyorum sanırım. Bu yıl bu tarzda okuduğum 2. kitap #kağıtev oldu.
Öyle bir kitapkolik insan düşünün ki yatak odasını boşaltıp orayı kitapları için ayırıyor. Banyosunun içine dahi kitaplarını koyuyor ve sırf bu yüzden yaz kış soğuk duş alıyor, buhar olmasın diye:))
Kulağa biraz sıradışı geliyor değil mi? Ben de okurken "yok artık" dedim.
Kitabın en başındaki "Kitaplar insanların kaderini değiştirir" temalı paragrafları ise gerçekten kitabı okumaya merak ettiren cinstendi.
Kitapla ilgili özet vermek genelde tercihim olmaz, tamamen elinize aldığınızda öğrenin isterim tüm iç dünyasını..
Ama bu kitapla ilgili storylerimde "Başına gelmeyen kalmadı" diye bahsetmiştim. Bunun üzerine;
Bir takipçim "Kitap kaderini yaşamış " dedi. Gerçekten de öyle olduğunu düşündüm ben de . Yeteri kadar merak ettirdiysem meraklılarına keyifli okumalar dilerim:)
🕊
"Kalbimi ve ruhumu işime kattım, bunu yaparken de aklımı kaybettim, kendime soruyorum, neden gökyüzündeki parlak noktalar Fransa Haritası üzerindeki siyah noktalar kadar ulaşılabilir değil?"
🕊
#kitapyorumu
Kimine göre deli kimine göre dahi, bana göre ise hem biraz deli hem biraz dahi ama bir o kadar naif...
Öylesine okuyayım denilicek bir kitap değil. Onu anlamak için eserlerini bilmek hayatı ile ilgili biraz bilgi sahibi olmak gerek diye düşünüyorum.
17 yıl boyunca kardeşine yazdığı mektupları okuyoruz. Çok iyimser bir adam okuyoruz. Kardeşine olan sevgisi gözlerimizi yaşartıyor. Hayata olan yaşamaya olan sevgisi ve inancı bazı durumlarda hayatımız için isyan ettiğimiz anlardan pişmanlık duymamızı sağlıyor.
Zaman ilerledikçe hastalığı ilerledikçe krizler geçirdikçe hayata olan bağlılığından iyimserliğinden biraz uzaklaştığını görüyoruz. Bu durum bizi üzüyor. Satır aralarında verdiği mesajlar altı çizilesi tekrar tekrar okunarak hayata geçirilmesi gerekenlerden.
Sanatçı ruhlu olmak böyle bir şey dedirtiyor yaşama bakış penceresini gördükçe okudukça..
Bir anda bitiremediğim uzun soluklu okuduğum, okurken de Van Gogh'a karşı sıcaklık duyduğum onu anlamaya çalıştığım, ruhunun naifliğine hayran kaldığım bir yolculuk oldu benim için.
Ben çok sevdim ve eminim ki içinde altını çizdiğim satırları okumak için ara ara elime aldığım kitaplardan olucak bu eser.
Meraklılarına keyifli okumalar diliyorum.
Siz de benim gibi VanGogh severseniz bu eseri mutlaka okuyun, özümseyin.
Türk edebiyatının en değerli isimlerinden birinin yazdığı son roman "Yalnızız".
Değerli diyorum ama yüzüne aşina mısınızdır bilmem, aldığınız edebi dergilerde boy boy fotolarını gördünüz mü hiç?
Ben görmedim diyebilirim.
Gereken değerin verilmediğini söyleyebilir miyiz?
Siyasi görüşü,hayatı, edebi kişiliğiinin önüne mi geçiyor çoğu insan için.
Sahi sizin için nasıldır?
Ben bir kitabı açtığımda dünyasıyla ne kadar ilgiliysem yazarı da bir okadar merak ederim araştırırım ama hiçbir zaman önüne geçiremem o büyülü dünyaya ihanet değil midir bu ?
Orhan Pamuk severken Peyami Safa sevemez mi insan?
Kafamda deli sorularla yoruma geçmek istiyorum
Kitabı çok beğendim!
Gerek bilmediğim kelimelerin (açıklamaları ileoluşu) gerek karakterlerin ruh tahlillerinin iç dünyalarının dünya klasikleri ile yarışır şekilde tasviri, kitabın dünya edebiyatında da ses getirdiğinin çok çok net kanıtı aslında.
Doğu-batı, madde-mana, ruh-beden, idealizm-meteryalizm gibi ikilemler üzerinde durması yazarın bilinen en belirgin özelliği,
yine bu romanında da olaylar, tahliller bu kavramlar üzerinden geçiyor.
Bir üst kurmaca metin olarak "Samim" karakterinin yarattığı ütopya dünya Simeranya ise kitaptan ayrı bir zevk alma sebebi...
Kitabın sonunda aklımda bir sürü soru işareti bırakmasının verdiği bir huzursuzluk olsa da son cümlesine kadar merak ettiğim ve gün içinde kitabı açmak için fırsat kolladığım, bence yazarın kendi döneminde çığır açtığı bir roman olmuş diyebiliriz.
#kitapönerisi
Buck Sen ne güzel bir karaktersin?
Kitabı okuyanlar anladılar benim bir köpekten bahsettiğimi:)
Ana karakterimiz bir köpek.
Şöyle ki evcil bir hayvanken, birdenbire kendini vahşi yaşamın içinde buluyor.
Bize yaşadıklarını anlatıyor.
Biz onun serüvenini okuyoruz.
Öyle güzel öyle etkileyici...
Okurken Buck gibi bir köpeğim olsa dedim ki ben köpeklerden aşırı derecede korkan biriyim.
En'lerim arasında olan #jacklondon muhteşem bir kurgu çıkartmış yine bu kitapta.
Bu ay ki okuma düzenimi sarsan kitapların arasında bir ilaç gibi geldi bana
Tanışın Buck'la. Eminim ki çok çok seveceksiniz.
#kitapyorumu
Livaneli kitaplarına pek hakim olmadığımı en başta söylemek isterim.
Bu kitabı yorumlarken de diğer kitaplarına kıyas yaparak ilerlemek yerine objektif bir bakış açısı sunucam sizlere nacizane.
"Deniz ekmek kapısı, deniz hayat, deniz sevgili, deniz zalim, deniz suskun, deniz sevecen, deniz öfkeli..."
Kitap buram buram deniz kokuyor.
Livaneli'nin bir süredir yazmak istediği bir deniz romanı.
Balıkçı Mustafa'nın denizde kaybettiği oğlu Deniz ile, yine denizden kırmızı bir şişme botun içinde gelen mülteci bebek Deniz'in hikayesi
Oğlunu kaybetmiş yüreği yaralı bir anne olan Mesude'nin, doğurmadan da anne olunabileceğini gösterdiğinin hikayesi
İçimde bir yara olan "Mülteciler" konusunun işlendiği bir hikaye bu.
Kelime oyunlarından uzak, gereksiz betimlemerin yer almadığı, anlatılmak istenenin direk anlatıldığı, dilinin akıcı anlatılanın yürek sızlatıcı olduğu bu hikayeyi içim burkularak okudum.
Merak edenlere keyifli okumalar diliyorum.
"Deniz, ana karnında aylarca suyun içinde kalmıştı, niye o zaman boğulmamıştı? Sonra niye suda boğulmuştu?
Bir Orhan Pamuk eseri "Cevdet Bey Ve Oğulları"...
Orhan Pamuk'un 20 li yaşlarında yazdığı ilk roman...
Aslında çok popüler olmayan bu romanı Orhan Pamuk'un ilk kitabı olması sebebiyle okumak istedim.
Kitap İstanbul'da yaşayan bir aileyi anlatıyor.
Bir ailenin 3 kuşağa varan karakterlerini, iç dünyalarını,
dönemin siyasi ve toplumsal
