Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Atakan ayhan

Atakan ayhan
@AtakanAyhan
Lise Mezunu
İstanbul
30 Ağustos
72 okur puanı
Haziran 2016 tarihinde katıldı
Alice, normalin dışında olağanüstü şeylerin gerçekleşmesi beklentisine öyle bir alışmıştı ki, yaşamın tüm olağanlığıyla devam etmesi çok sıkıcı ve aptalca geliyordu.
Reklam
Dünyayla ilişkim tecrübe isteğiyle birlikte baştan belirlenmişti. Bugün de o zamanki gibi yalnızım; çünkü bazı şeyleri biliyorum ve başkalarının bilmediği ve genelde bilmek istemediği şeylere değinmek zorunda kalıyorum. -Jung
Sayfa 168Kitabı okudu
Buradaki insanların nasıl olduğunu soracak olursan, şunu söyleyebilirim: Her yerdeki gibi! İnsan aslında karmaşık bir varlık değil. Çoğunluğu zamanın büyük bir bölümünü yaşamak için kullanıyor, geriye kalan ise, özgür oldukları küçük zaman diliminden öyle korkuyor ki, ondan kurtulmanın her türlü yolunu deniyor. İşte insanın değişmez yazgısı.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Freud'a göre bugün sahip olduğumuz uygarlığımız, içgüdülerin bastırılmasına ve ortadan kaldırılmasına dayanmaktadır. Her birey kendi benliğinin maddi ve manevi bir parçasından vazgeçmek durumunda kalmıştır ve bu şekilde uygarlık doğmuştur.
Sayfa 154Kitabı okudu
Freud'a göre tarihin başlangıcında, insanın yaşantısının temelinde kültürden kaynaklı etmenlerden çok içgüdüsel dürtülerin tatmini vardır. İlk insan için bunların tatmini mutluluk verirken, son insan için bunları bastırmak ve kültürel forma uyum göstermek, mutluluk getirmektedir. Ama yine de ona göre psikolojik sağlığı yerinde olan insan, ilk(el) insandır. Çünkü çağdaş insan, duygularını yitirmiş, doğaya ve doğasına yabancılaşmış ve bunun sonucunda da davranış bozuklukları göstermektedir.
Sayfa 132Kitabı okudu
Reklam
İnsan, hakikat arayışında anlama ihtiyacını karşılamak adına, bilgiye dair her şeyin peşine düşmüş, elde ettiği kadarını mevcut olanla işlemiş, bulamadığı yerde kendisi üretmiştir.
Bir insan kişisel çıkarını maksimize etmeye bakar/bakmalıdır.
- Yine unutacaksın kuşkusuz, belki bir daha soracaksın. + Desene yaşam tekrarlardan oluşuyor. Yanıma oturmuş, gözlerindeki cellat gözleriyle gözlerimin içine bakıyordu. - Tekrarlardan değil, tekrarların tekrarından.
Bazı durumlarda kaygıyı yaratan bilgidir, çünkü tehlikenin önceden görülmesini sağlar.
Bir tekinde bile sakin, berrak bakışlı göz yok. Herkes birbirine hastalıkların en korkuncu olan can sıkıntısını aşılıyor, herkes dertler içinde bir şeyler arıyor. Bari bir gerçeğe varsalar da, ya kendilerine ya başkalarına yarasa. Nerede bir arkadaşları başarı kazansa, betleri benizleri soluyor.
Sayfa 215Kitabı okudu
Reklam
Her şey aynı yönde ve hızda hareket ettiğinde, bir gemide olduğu gibi, hiçbir şey hareket etmemiş görünür. Herkes haddini aşarken, kimse haddini aşmıyor gibi görünür.
İnsan hayatının normal amacı dört mevsimde de, yani hayatın dört çağında da fazla hoplayıp zıplamadan yaşamak ve son güne kadar hayat kadehinin hiçbir damlasını israf etmemektir: Ağır ağır yanan bir ateş, ne kadar şairane olursa olsun şiddetli bir yangından daha iyidir.
Sayfa 200Kitabı okudu
Basit yaşamak çok zor, çok karışık bir iş.
Sayfa 198Kitabı okudu
Aldığımız eğitim görüşümüzü kısıtlamaktan başka bir işe yaramadı. Okula gitmeye başladığımız günden itibaren hiçbir şey öğrenmedik; aksine, köreltildik. Sözcüklerden, soyutlamalardan oluşan bir sise gömüldük.
Yaşamak için bir nedeni olan kişi, hemen her nasıl’a katlanabilir.
Başkalarına söyleyecek bir sözüm olabilmesi için önce kendime söz geçirmem gerektiğine inanıyorum. Bana bugün, ne yapmalı? Diye soracak olurlarsa, ancak, önce kendini düzeltmelisin, diyebilirim. Bir temel ilkeden yola çıkmak gerekirse, bu temel ilke ancak şu olabilir: kendini çözemeyen kişi kendi dışında hiçbir sorunu çözemez.
Reklam
Ben de herkes gibi günlük sevinçlerin, heyecanların akışına kapılıp gidemez miyim? Neden olaylar, benim üzerimde silinmez izler bırakıyor? Kaderime lanet ediyorum.
Sayfa 414Kitabı okudu
La Nuit des Rois (Krallar Gecesinin) başında, Dük de Mantoue, müzisyenlere, “Burada kesin!” der. “Bu kadarı yeter ! Bundan daha güzeli olamaz!” Gerçekten de, en tatlı ezgi bile, durmadan çalınırsa sıkar bizi tatsız bir parça olup çıkar. Önceleri hoşa giderken sonraları çekilmez olur. Sevinçler de böyledir: Hiç değişmeyen, uzun süre olduğu gibi kalan bir sevinç git gide yoksullaşır, olgunluğunu yitirir, tam bir yokluğa karışır sonunda. Sevinç diye neşe diye bir şey kalmaz ortada. Çünkü, bana kendi varlığımı duyuran bir nesnenin varlığına bağlıdır sevinç.
Proleterlerin tıpkı hayvanlar gibi doğuştan düşkün yaratıklar olduğunu, o yüzden de baskı altında tutulmaları gerektiğini savunuyordu.. Ağır koşullarda çalışmaktan, boğaz kavgasından, komşularla didişmekten, sinema, futbol, bira ve en önemlisi de kumar yüzünden kafalarını çalıştırmaya fırsat bulamıyorlardı. Onlardan tek istenen, çalışma saatlerinin uzatılmasını ya da tayınların kısıtlanmasını kabullenmesi gerektiğinde kışkırtılabilecek ilkel bir yurtseverlikti. Proleterlerin zaman zaman duydukları hoşnutsuzluklar da bir yere varmıyordu, asıl sorunları göremediklerinden hoşnutsuzlukları ancak belirli küçük sorunlara odaklanıyordu. Büyük kötülükler hep gözlerinden kaçıyordu.
Her şeyin ulaşılabilir olduğu bir dünyada hiçbir şeyin anlamı yoktur. Ruhsuz tüketicilerle, zevk peşinde koşan boş insanlarla, iç dünyalarını dolaşmaya çıkanlarla ve programlanmış miskinlerle dolu o topluma gerçek hayatta ne kadar yaklaştık? Bu sorunun cevabı size bağlı. Aynaya bakın: Bakışlarınıza karşılık veren kişi Lenina Crowne mu, yoksa Vahşi John mu? İkisini birden görmeniz olası, çünkü bizler daima her şeyin iki yönünü birden arzularız.
Fakat herkes bilir ki hayat, yaşanmak zahmetine değmeyen bir şeydir.
SCIPION: Her şeyi anlamakmış benim felaketim.
Sayfa 100Kitabı okudu
Reklam
Dünya sadece birileri için daha iyi ve daha yaşanılır bir yer. Ve bu her geçen gün daha da ilerliyor. Bu kişiler ‘kayıtsız’ olanlardır. Masumiyetin karşısından merhamete sahip olmayan ve ona kayıtsız kalabilenler. Bu kişiler aslında robotlardan daha “ruhsuz” olabilir... Ve insanlığı Kapitalist süreçlerin doruğuna doğru götürmeyi arzu eden bu mekanizmanın kurucuları bir gün yarattıkları robotlar tarafından devrildiklerinde buna bir devrim denip denemeyeceğini henüz bilmiyoruz.
Güzelliği görebilen ruhlar, bazen yalnız yürümek zorundadır.
Sayfa 37
Claudel'in düzeni Tanrı'nın beğendiği düzen mi? Çeşitli düzenler var: Burjuva düzeni, sosyalist düzen, demokratik düzen, faşist düzen. Üstelik, bu düzenlerden her biri düşmanın gözünde bir düzensizliktir. Her toplum Tanrı'nın kendisiyle birlik olduğunu öne sürer oldu bitti; Onu kendi tasarlayışına göre yeniden yaratır. Yani toplumdur konuşan, Tanrı değildir.
Gerçeği bilmek birkaç filozofun ilgisini çekebilir ama insanlar genelde hayalleri tercih eder.
İtibarın bir büyük sakıncası, ona ulaşmak için, yığınların sakındığı şeylerden sakınıp, peşine düştüğü şeylerin peşine düşmek suretiyle diğer insanlara uyacak şekilde hayatımızı sürdürmemizi şart koşmasıdır.
İnsanlar arasındaki hemen tüm şefkat ve sevgi ilişkilerinin temelinde saldırganlık bulunur.
Reklam
'niye birbirimizle dövüşelim ki? neden bizi bu soğuk, rutubetli, yıkık dökük gecekondulara hapseden piçlerle kapışmayalım?'