Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bahar Çelik

Bahar Çelik
@Bahar_celikk
Sıkı Okur
Gülümsemek, adaleti bozuk düzene sessiz bir küfürdür. Gülümseyin!
556 syf.
·
Puan vermedi
·
7 günde okudu
# Germinal. "Tohum" anlamına gelen bu Latince kökenli kelime, üzerinde yaşadıkları toprağı çatlatacak ve insanların vicdanlarında yeşerip yüzyıllarca boy verecek bir bilinci ifade eder. Germinal, insanlığın merhamet ve umut duygularının sömürülmesi karşısında duyulan öfkenin ifadesidir. # Bir maden ocağında çalışan insanların sefaleti ve maden ocağını yönetenlerin bu sefalet karşısında sergilediği duyarsızlık rezaletini okuyoruz. (Kapitalist sistem eleştirisi, emek sömürüsü.) # Madene yeni başlayan Etienne; temeli olmayan bilgileriyle işçileri, kentsoylulara karşı örgütlüyor. Fakat bu örgütleme sırasında önder olmaya başlayınca kentsoylulara benzemeye başlıyor. (Gücü elde eden, her zaman güçsüze karşı güç gösterisi sergilemeye çalışır.) # Yoksulluğun aile ve çevreyle ilişkileri nasıl yozlaştırdığı da açıkça görülüyor. # Direnişin bilinçsiz şekilde yapılıyor olması, direnişin başarısız olacağının en temel göstergesi oluyor. # Bütün işçilerin yanıldığı en temel nokta şu oldu: Özgürlük, sanıldığı kadar kolay ve ucuz değildi.
Germinal
GerminalEmile Zola · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201910,9bin okunma
Reklam
336 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Kaçmakla kurtulur muyuz gerçeklerin öldürücü darbesinden? Eyüp kaçamamış, gerçekler Eyüp'ün rüyalarını katletmişler. Ailesini kendisine yakıştırmadığı için ailesinden unutup yurt dışında kendine yeni bir hayat kuran Eyüp, bir gün eşi de dahil olmak üzere kimseye haber vermeden İstanbul'a dönüyor. Eyüp'ü bulmak için peşinden İstanbul'a gelen eşi Pilar, daha önce hiç görmediği Eyüp'ün ailesiyle tanışıyor. Eyüp'ün ardında bıraktığı bir rüya defteri ile onu bulmaya çalışan Pilar, hem defterin hem de içine düştüğü insanların gizemleriyle baş etmeye çalışıyor. Kitap bize, geçmişin asla geçmediğini, geçti sandığımız her şeyin içimizde katran gibi birikip bizi soluksuz bıraktığını anlatıyor. Gördüklerimizi susup, avaz avaz bağırmak istediklerimizi yutup ruhumuzun cenaze namazını kılıyoruz aslında. Evlilik, aile ve arkadaşlık ilişkilerinin de kitapta epeyce önemli olduğunu söyleyebiliriz. Ama bu kitap bana şunu anlattı: Uçurum kenarında manzarayı keyifle seyrettiğini düşündüğümüz insan, o uçurumdan defalarca atlamış olabilir.
Rüyalar Anlatılmaz
Rüyalar AnlatılmazNermin Yıldırım · Hep Kitap · 20172,281 okunma
200 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
"SEVGİ"YE DAİR
Yüzyıllardır herkesin içini doldurmaya çalıştığı ama kimsenin sonuca varamadığı kavram: Sevgi. Erich Fromm, bu kitabında sevgiyi sadece karşı cinse olan bir bağlılık olarak tanımlayıp o asude köşesine çekilmemiş. Fromm, sevmenin bir sanat olduğunu söylüyor. Nasıl ki bir sanatı gerçekleştirmek için ilgiye, bilgiye, saygıya ve sorumluluğa ihtiyaç varsa sevmek için de bunlara ihtiyaç vardır. Kişinin başka birini ya da başka bir şeyleri sevebilmesinin ön koşulu kendini sevebilmesidir. Kişi eğer kendini sevip, yalnız kalabileceğine inanmaz ise sevemez, sevdiğini düşündüğü her şey yalnız kalma korkusunu aşma çabasının bir aracı olacaktır. Fromm, çocukların anne- babalarına yönelik gelişimsel süreçteki davranışlarının da sevgiye çokça etkisi olduğunu ileri sürüyor. Hatta bir çocuğun sevgi gelişiminin seyriyle, bir toplumun sevgi gelişiminin seyrinin birbirlerine büyük oranda benzediğini söyleyip açıklamasını yapıyor. Sanırım bu kitapla ilgili en güzel özet, Selvi Boylum Al Yazmalım filmindeki o cümle olacaktır: Sevgi neydi? Sevgi emekti.
Sevme Sanatı
Sevme SanatıErich Fromm · Say Yayınları · 202018,6bin okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
772 syf.
·
Puan vermedi
·
24 günde okudu
Aşkın ve davanın adamı Nâzım Hikmet'in karısı Piraye'ye cezaevinden yazdığı mektuplar... Nâzım Hikmet'in kaleminin çok güçlü olduğunu birçoğumuz zaten biliyoruz. Benim kitapta asıl ilgimi çeken şey, Nazım Hikmet'in Piraye'yi sevmediğini fark etmem. Nâzım Hikmet, gönül ilişkileriyle dillere pelesenk olsa da hayatının her döneminde bir kadını sevdiğini düşünüyordum hep ama anladım ki Nâzım Hikmet sevmiyor. Piraye, onun için sadece hayatında yer alan ve sevgi hissini yöneltebileceği bir obje gibi... Piraye de belki de bundan dolayı Nâzım Hikmet'e karşı hep sitemkâr davranıyor. Asıl kayış sonlarda kopuyor özellikle. Münevver'e aşık olduğu için Piraye'yi terk eden Nâzım Hikmet, sonrasında Piraye'nin onu hiç sevmemiş olduğunu iddia ediyor. Günümüz erkeklerinin bütün suçu kadınlara atma alışkanlıklarının nereden geldiği belli oldu sanırım...
Piraye'ye Mektuplar
Piraye'ye MektuplarNazım Hikmet Ran · Yapı Kredi Yayınları · 20174,934 okunma
184 syf.
·
Puan vermedi
·
7 saatte okudu
Bir incelemeden çok mesaj!
Kadının Adı Yok! Kitabın adı, dünya gerçekliğini yüzümüze vuruyor resmen. Bizim ülkemizde ve çoğu dünya ülkesinde kadının ne adı ne de yeri var. Birçok dilde de "kadın"ın anlamı "olumsuzluk eki" ile sınırlı. "Yapma." "Gitme." "Okuma." "Sevme." Her şeye ve herkese rağmen yapan, giden, okuyan ve seven kadınlarla gurur duyuyoruz.
Kadının Adı Yok
Kadının Adı YokDuygu Asena · Doğan Kitap · 06,5bin okunma
Reklam
304 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Benden her şeyimi alabilirsiniz ama gülüşlerimi bana bırakın, gülüşlerim beni hayata bağlayan umudun sesidir. Hiç gülemediğinizi, gülümseyemediğinizi düşündünüz mü? Bunu düşünmek bile çok korkunç bir şey ama kitabımızda ana karakterimiz olan Timm gülüşlerini satıyor hem de maddi bir karşılıkla. Hangi maddi unsur içten gelen bir gülüşün yerini tutabilir ki? Kitap en temel manada herkesin sorduğu "Para mı, mutluluk mu?" ikilemine parmak basıyor. Gülüşünü, mutluluğunu paraya değişen biri mutlu olamıyormuş onu bu kitaptan çok net çıkarabiliyoruz. NOT: Kitap, konu ve anlatım bakımından çok sade fakat bazı yaş gruplarında kavram eksikliği kitabı anlamaya engel olabilir. 7 ve 8. sınıf öğrencilerine okutulabilecek bir kitap olduğunu düşünüyorum.
Satılan Gülüş
Satılan GülüşJames Krüss · Günışığı Kitaplığı · 2012114 okunma
370 syf.
·
Puan vermedi
·
24 saatte okudu
Bir babanın ölümüyle başlayan ve bir babanın, kızının içindeki "baba" kavramını öldürme süreciyle devam eden kitap. Bir kız çocuğu... Siyasete doğmuş, siyasetle büyümüş. 5 yaşında "konist" dediği "komünist" kelimesiyle yaşanan bir ömür. Çoğunlukla kitaplarda topluma yansıyan siyaset kavramını görüyoruz ama bu kitapta çocuğa, aileye yansıyan siyaseti görüyoruz. Siyasetin bir aile kurmaya yarayacağını da bir aileyi parçalamaya sebep olacağını da görüyoruz. Baba-kız ilişkisi, anne-kız ilişkisi, siyasi görüşler, ideolojiler, bozulan dostluklar, terk edilişler... Bir Eylül doğdu, bütün aylar Eylül'ü boğdu.
Eşik
EşikIrmak Zileli · Everest Yayınları · 201793 okunma
520 syf.
·
Puan vermedi
·
14 günde okudu
Yine bir Orhan Pamuk şaheseri... Masumiyet Müzesi, tam olarak bir "aşk romanı". Ama "klasik bir aşk" romanı değil. Klasik aşk romanları gibi kitabın sonunda herkes ölmüyor ya da mutlu mesut yaşayıp çoluk çocuğa karışmıyor karakterler. Bu kitapta beklemek var, sabretmek var, görmezden gelmek var, gözle sevmek var. Yani her yönüyle aşk var. Aşk dışında romanın temel kavramı "toplum ve tabular" olabilir bence. Çünkü aşk duygu olarak bireysel olsa da aşkı yaşamak tamamen toplumsal bir durum. Bu kitapta da dönemin İstanbul'unu, sosyete ve orta kesim ayrımını, kadına yönelik namus algısını tüm yönleriyle görebiliyoruz. Kitapta toplumun çürük yanı çok iyi betimlenmiş. Bir kişinin yüzüne dostane görünüp yaptığı hatalara rağmen onu kabul ediyor "muş gibi" davranıp arkasından atıp tutmak, eleştirdiğimiz şeyin on kat daha çirkinini yaşadığımız halde eleştirmeye devam etmek... Kemal çok sevdi, bekledi, acı çekti ama çektiği acı yaşadığı aşka değdi. Kitabın son cümlesi şu: "Herkes bilsin, çok mutlu bir hayat yaşadım.". Evet, Kemal çok mutlu yaşadı. Çünkü Kemal, hem aşkı hem de Füsun'u dilediğince yaşadı.
Masumiyet Müzesi
Masumiyet MüzesiOrhan Pamuk · Yapı Kredi Yayınları · 202241,4bin okunma
128 syf.
·
Puan vermedi
·
32 saatte okudu
"21.yüzyıl insanının içdökümü" diyebileceğimiz bir kitap. Birden popüler olan çoğu kitap çok fazla beklenti oluşturduğu için ve kitabı okuduktan sonra o beklentim karşılanmadığı için bende hayal kırıklığı yaratırdı ama bu kitap beklentilerimin bile üzerindeydi. Bunda yazarın aslında kendimize bile itiraf etmekten çekindiğimiz tasarılarımızı, düşüncelerimizi ve "mış" gibi yaşadığımız gerçeğini suratımıza suratımıza vurmasının da çok etkili olduğu söylenebilir. Kitap boyunca aklımda birkaç soru belirdi:" Bu yaşayan ben gerçek mi, gülümsemelerim gerçek mi, sevgilerim gerçek mi, ben gerçekten bu hayatı yaşamaya devam etmek istiyor muyum?" Bu sorular bizi gerçekten 21.yüzyıl insanının lanetine götürüyor: Topluma yakınlaşmaya ve toplumu sevmeye çalışırken kendimizden uzaklaşıyor ve kendimizi sevmeyi unutuyoruz ve en önemlisi yaşamayı unutuyoruz. Kitap otobiyografik bir özellik taşıyor. Yazarın hayatının birebir aynısı olmasa da çok çarpıcı olan olaylar da benzerlikler fark edilmeyecek gibi değil. Kitabın "İthaki" baskısının arkasında kitabın tekniğine yönelik bir açıklama var zaten. Bu romanın yazılış tekniği "ben roman" olarak adlandırılıyor ve otobiyografi ve kurgu romandan farkı da bu açıklamada yer alıyor. Kitap çok karamsar bir anlatıma ve içeriğe sahip olduğu için mental olarak iyi hissetmediğiniz bir dönemde okumanızı tavsiye etmem.
İnsanlığımı Yitirirken
İnsanlığımı YitirirkenOsamu Dazai · İthaki Yayınları · 202334bin okunma
120 syf.
10/10 puan verdi
·
1 saatte okudu
Yazarın okuduğum ikinci kitabı olan Karanlık Oda, kısa bir Türk siyasi tarihi diyebileceğimiz bir kitap. Yazarın siyasi görüşü baz alınarak taraflı olduğu ileri sürülebilecek olsa da olayların gerçekçi bir şekilde verildiği yadsınamayacak bir gerçek. Yazarın bize sunduğu bu kısa bilgilendirmede çok kıymetli bir konuğu var: Deniz Gezmiş. Deniz Gezmiş ile sohbet ediyormuş hissi vermesi bakımından kitabın kesinlikle eşsiz bir tat verdiğini düşünüyorum. Kitabı okurken şu bilgiyi çok çarpıcı bir biçimde tekrar fark ediyoruz: Değişen hiçbir şey yok. Aynı siyasi oyunlar, dini sömürüler, bastırılmaya çalışan gençlik... Değişen bir şey yok ama değiştirebileceğimiz bir şeyler var. Bu kitapta yapılan yanlışları da görüyoruz, işte bu yanlışlar değiştirebileceğimiz şeyleri oluşturuyor. Bir şeylerin uzun süre değişmemiş olması aslında çok şeyin değişmesi gerektiğinin kanıtı.
Karanlık Oda
Karanlık OdaOsman Balcıgil · Kara Karga Yayınları · 2018781 okunma
Reklam
231 syf.
·
Puan vermedi
·
48 günde okudu
Selim İleri'nin önsözlerinden aldığım şevkle başladığım fakat aynı şevki alamadığım kitap. Kitabın ana konusu "geçmiş zaman".Kitap boyunca geçmiş zamana kah bir çocuk gözüyle, kah yaşlı bir kadının gözüyle bakıyoruz. Lakin bu bakış çok detaylı ve bir yerden sonra hep tekrar ediliyormuş hissi yaratıyor. Ayrıca Selim Ileri'nin ileri derecedeki dünya bilgisi, edebiyat bilgisi, entellektüel birikmişliği bütün kitaba yansımış ve dünya bilgimizin yazarla uyuşmadığı yerde kitap satırları da bizimle uyuşmamaya başlıyor. Anlatım becerisi, konusu ve birikmişliğiyle çok güzel bir eser fakat kitabın dili benim zihnimle pek uyuşmadı. Selim İleri okumaya başlayacak kişilerin bu kitapla başlamasını önermem.
Mavi Kanatlarınla Yalnız Benim Olsan
Mavi Kanatlarınla Yalnız Benim OlsanSelim İleri · Everest Yayınları · 201065 okunma
500 syf.
·
Puan vermedi
·
13 günde okudu
Her şey o kadar doğru ve yanlış, her şey o kadar hayal ve gerçekti ki... Kitapta çocuklukları Kuzguncuk' ta geçmiş; ölümlerle, sevgilerle, aşkla, yanılgılarla yoğrulmuş insanların hayatları anlatılmaktadır. Tuna, bir salı sabahı bir kabusun içine (ya da kabus gibi bir gerçek) uyanıyor. Bizler bu salı gününden ileriye, geriye sıçramalar yapıyoruz kitapta. Kitabın genelinde hem ülke içindeki hem de Tuna'nın içindeki iç savaşa tanıklık ediyoruz. Bu savaşlar o kadar çetin ki bu savaşın içinde bulunan herkes kaybediyor. Dünyanın gerçeğinin, insanın kabusu olduğunun bir kanıtıdır bu kitap.
Kumral Ada Mavi Tuna
Kumral Ada Mavi TunaBuket Uzuner · Everest Yayınları · 202110,9bin okunma
544 syf.
10/10 puan verdi
·
75 günde okudu
Kurtlarla Koşan Kadınlar... Yaklaşık 4 aylık bir süreçte okuduğum bir kitap. Her cümlesinde kendimi, her sayfasında ruhumu bulduğum bir kitap oldu. Kitap, yazarın kendisi tarafından derlenmiş olan öyküler ve bu öykülere Jungcu psikanalitik bir bakıştan oluşmaktadır.Bu öykülerin altındaki mesajlar, bu mesajlardaki kadın ruhu ve hayatı muntazam bir şekilde işlenmiş . Kitapta, kadınların kendi benliklerine, kendi ruhlarına, bütün kadınların ruhu olan Vahşi Kadın'a nasıl ulaşacakları, ulaşmaya çalışırken önlerine hangi engellerin çıkacağı ve kadınların kendi Benlik'leriyle bu engelleri nasıl aşabileceği anlatılmaktadır. Yani temelde "kadın olmanın ruhu" yatıyor. Bu kitap, bir günde bir haftada okunup bitecek bir kitap değil; bu nedenle okumak için gerçekten ruhunuzun yazılanlara kulak verebileceği bir zamanı beklemenizi tavsiye ederim.
Kurtlarla Koşan Kadınlar
Kurtlarla Koşan KadınlarClarissa P. Estes · Ayrıntı Yayınları · 20217,8bin okunma