Benim söylemek istediĝim, (Yevgeniy Pavloviç'in de dediği gibi) düşüncelerin ve kavramların çarpıtılması sık rastlanılan bir şeydir. Bu yüzden ne yazık ki özel olmaktan çok geneldir. O kadar ki, bu çarpıtma çok yaygın olmasaydı, belki de bunun gibi... akıl almaz cinayetler işlenmezdi.
Ne var ki hizmet eden insanlarımız pratik olmaktan son derece uzaktır; hatta öyle bir hale geldik ki, soyut düşünme yeteneğinin ve pratik zekânın eksikliği memurlar arasında son zamanlarda en üst düzeyde erdem ve üstün özellik olarak görülmeye başlamıştır.
"Bir yerde yaşıyorken eskiden yaşadığın başka bir yerde olmanın hayalini kurma. Orada yaşadığın zevkleri, güzellikleri düşünme. Nerede yaşıyorsan oranın güzelliklerine bak, orada nasıl yaşanır onu anlamaya bak."
Bu tür ukala insanlara toplumun belli kesimlerinde kimi zaman, hatta çoğu zaman rastlanır. Her şeyi bilirler. Zamanımızın bir düşünürünün dediği gibi, yaşamda ilgi duydukları daha önemli şeyler ve görüşleri olmadığından, zekalarının, yeteneklerinin tüm ilgisi tek bir yöndedir.
Bir cümle okursunuz ve tekrar tekrar dönüp hatırlamaya çalışırsınız ya benim için öyle bir kitaptı. Bilgi yoğunluklu olduğu için kitaptan ara sıra kopabiliyordum ama tabii bu okurun okuma düzeyine de bağlı. Yani benim:) Kitap genel olarak neden inancın insan hayatı için önemli olduğunu vurguluyor. İnancı çoğunlukla İslam dini ile anlatıyor. İnsanın inancı tam olarak kafa karışıklığı olarak görmesini, insanın soyut düşünme becerisinin yetersiz olmasıyla ilişkilendiriyor. Yazarın da dediği gibi somutlaştırma arzusu insanın zayıf taraflarından birisidir. Kitapta bunun gibi size farkındalık kazandıracak bilgiler bulunuyor. Okuyacak okurlara iyi okumalar dilerim :)
Görünür olana inanmak, arka planı görememek, kişinin soyut düşünce seviyesine erişememesinden kaynaklanmaktadır. Bu sebeple insanlardaki din ihtiyacı, insanların gelişmişlik düzeylerine göre artmaktadır.