Sorun bizim insanlardan beklentilerimizin olmasından çok, onlardan beklentilerimizin “gerçek dışı” olmasıdır.
Her insanın bizden bağımsız bir karakteri, kişiliği ve kapasitesi vardır. Bazen bunu bilmemize rağmen o kişi ile ilgili kapasitesinin, kişiliğinin ve karakterinin üzerinde olan beklentilere gireriz. Bizim için kolay olanı karşımızdaki için de kolay sanırız.
Bunda anlamayacak ne var?
Bunu yapamayacak ne var?
Sevse yapardı! Beni düşünse çabalardı!
Gibi tanımlarla da bazen karşımızdakinin yaptıklarını kişiselleştiririz.
Peki ya sorun karşımızdakinden çok bizim karşımızdaki ile ilgili “gerçek dışı” beklentimizdeyse!
Ya biz elma ağacından nar vermesini bekliyorsak!
Çoğu ilişkide aslında olan budur. Karşımızdaki kişinin yapıp yapmadıklarını, kendimiz ya da yapabilen başkaları üzerinden kıyaslar ve yorumlarız. Biz ve onlar yapabiliyorsa, karşımdaki de yapabilir; yapmıyorsa sevmiyor veya değer vermiyordur, bakış açısıyla bakarız.
Aynı durum kendimizden beklentilerimiz için de geçerlidir. Her yaptığım mükemmel olsun, herkes beni sevsin, herkes beni anlasın, herkes beni takdir etsin…Bunlar kendimize yüklediğimiz gerçek dışı beklentilerden bazılarıdır. Ve hayal ettiğimiz şey olmadığında, sonuç, hayal kırıklığı ve acı olacaktır. En kötüsü de kendimizi yapamadığımız için yetersiz, beceriksiz, başarısız olarak yorumlarız.
Bunu net bir şekilde görebilmek için;
Hayatınızdaki insanlardan ve kendinizden beklentinizi listeleyin. Gerçek dışı olanları belirleyin ve onları gerçekçi beklentilerle değiştirin.
BrsnKs