Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Büşra

Hepimiz geçmişten bahsederken gerçekleri eğip bükeriz. Anlayabildiğimiz ve hatırlayabildiğimiz kadarını "kendimize göre" anlatırız. Bir olayda kaç taraf varsa, o kadar gerçek vardır. Ve o kadar da yalan...
Reklam
İnsan alıştığı, güzel bulduğu, kendine yakın bulduğu yerlerden ayrılırken sanki vücudunun bir kısmını orada bırakıyormuş gibi üzülür.
Sayfa 29 - YKYKitabı okudu
İnsan başkalarına yardım ettiği, başkalarını sevdiği kadar yükselir. Dünyada hayatın bir tek manası varsa o da sevmektir. Hatta mukabele edilmesini bile beklemeden sadece sevmek. Başka bir insanı bahtiyar edebilmek, kendini bahtiyar edebilmekten daha güç fakat daha insancadır.
Sayfa 11 - YKYKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Dünyadaki bütün felaketlerin, uygunsuzlukların, bayağılıkların sebebi işte bu her şeyden evvel kendini düşünmek illetidir. İlk bakışta insana bir kurnazlık ve akıllılık gibi görünen bu hâl hakikatte aptallıktır. Çünkü dünyada bir insanın başka bir insanın yardım ve alakasına muhtaç olmadan yaşaması mümkün olmayacağına, hatta en kötü hayvanlarda bile birbirlerine yardım hissi mevcut bulunduğuna göre, sadece kendini düşünmek ve başkalarının da böyle yapmasını istemek kendi kendisinin kuyusunu kazmaktır.
Sayfa 11 - YKYKitabı okudu
Memnuniyetsizliğimizin kaynağı, isteklerin katsayısını yukarı çekme çabamız sürekli yenilenirken bunu önleyen diğer katsayının hareketsizliğinde yatar.
Reklam
Geçmiş ve geleceğin okyanusunda kürek çekebilen bir ruh, 'şimdi'nin dar ve 'burada'nın kısıtlı alanında, bütün zorlukların en bunaltıcı yanlarını üstlenmekten kurtulmuş olur. Baudelaire, "Her nerede değilsem, orada mutlu olacakmışım gibi gelir" derken yanılmıyor olmalı.
Bu insanlar kendilerine yanlış yapılmış olsa bile, kimsenin yanlış yapma hakkının olmadığına yönelik sağduyuyu ancak yavaş yavaş kazanabilirdi. Onlara bu hakikati yeniden kazandırmalıydık, yoksa bunun sonuçları birkaç bin ekinin mahvolmasından daha kötü olabilirdi.
Sevgi, bir insanı kişiliğinin en derinlerine kadar kavramanın tek yoludur. Kimse başka bir insanın derinliklerini onu sevmediği sürece kavrayamaz. Sevgisi aracılığıyla sevilen kişinin önemli yanlarını ve özelliklerini anlama becerisi kazanır ve hatta ondaki henüz açığa çıkmamış ama gerçekleşmesi gereken potansiyeli görebilir. Onun yapabileceklerine ve neye dönüşmesi gerektiğine ilişkin farkındalık kazanarak bu potansiyelin gerçekleşmesini sağlar.
Hakikat şuydu; sevgi, insanın ulaşabileceği en yüksek ve en büyük hedefti. O anda, insan şiirinin, insan düşünce ve inancının ayırt ettiği en büyük sırra haiz oldum: İnsanın kurtuluşu sevgiyle ve sevgidedir.
Milan Kundera, Yavaşlık kitabında hatırlamak isteyen kişinin adımlarını yavaşlattığını, unutmak isteyen kişinin ise hızlandırdığını söylüyordu. İnsanoğlu neyi unutmak için yaşamın her alanında hızına hız katıyor?
Reklam
Kim bilir, bir insanın iyilik mi kötülük mü, dostluk mu düşmanlık mı düşündüğünü şöyle yüzüne bakınca, kim bilir?
Hayat çözülmesi gereken bir sorun değildir. Her gün olabildiğince akıllıca, olabildiğince bütün ve olabildiğince duyarlılıkla yaşanması gereken bir şeydir hayat. Katlanmamız gereken bir şeydir. Onun çözümü yoktur.
Sayfa 70 - Kapı yayınlarıKitabı okudu
Bir şeye sahip olmamakla, onu kaybetmek hiçbir zaman aynı şey olmamıştı. Yaşanan her an, hayat suyunun içinde bir damla gibiydi. O damlayı geri almak münkün değildi. Damla bir kez oraya aktıktan sonra, suya yayılır, suyla bütünleşir ve suyu değiştirirdi. Buna umutlarımız da dâhildi. Umut, bir kez doğduktan sonra, sanki yaşayan hücrelere dönüşüyor ve yok oluşu sizden bir şeyleri eksiltiyordu. Yaşanmış zamanların aritmetiği olmazdı. Onlar artık yalın zaman dilimleri değildi.
İnsan vücudu, insanın laboratuvarı değil, Tanrı'nın mülküdür. Tanrı'nın emanetine hıyanet, insanın özüne ilişen bir faciadan başka sonuç getirmez.
Aklını dolduran tek şey; nasibin seni bir gün mutlaka bulduğuydu. Her şey insana yazılıyor diye düşündü; ama bazen ulaşmıyor. Bilmediğimiz nedenlerle dolaşıp duruyor hayatın içinde. Bazen yanından geçiyor insan yazgısının, bazen elinden tutuyor ama bunun kaderi olduğunu anlamıyor. Tam yakalayacak gibi oluyor ama uçup gidiyor. Sonra bir gün, hiç hesapta yokken, hiç beklemezken, başka âlemlerdeki seyrini tamamlıyor senin olan şey, çıkıp geliyor ve seni buluyor.
Sayfa 106 - Doğan KitapKitabı okudu
'Hayır' demek cesaret ister; başkaları kırılır mı, alınır mı, beni sevmezler mi, hakkımda olumsuz düşünürler mi gibi sorular içinde yaşamını düzenleyen biri 'hayır' diyemez. Çünkü, yaşamında henüz neye 'evet!' dediğini keşfetmemiştir.
Sayfa 144 - Remzi KitabeviKitabı okudu
Reklam
"Sık ve çok gülmek; zeki insanların saygısını ve çocukların sevgisini, şefkatini kazanmak; dürüst eleştirilerin takdirine layık olmak ve yanlış arkadaşların ihanetlerine katlanabilmek; güzelliği takdir edebilmek, başkalarındaki en iyiyi bulabilmek'; sağlıklı bir çocuk, bahçelik bir arazi ya da daha iyi duruma getirilmiş bir sosyal durum yoluyla bu dünyayı olduğundan biraz daha iyi bırakarak terk etmek; bir tek yaşamın bile sırf siz yaşadınız diye daha rahat soluk almış olduğunu bilmek. İşte 'başarmış olmak' budur."
Sayfa 121 - Ralph Waldo EmersonKitabı okudu
Ağaçların yerini asfalt alalı beri, evlerin arasında vakitsiz dolaşan bir hayalet gibi bir gürültü bulutu dolaşıyor ve değdiği her canı sükûnetin kollarından çekip alıyor, her an tetikte ve kötülüğe hazır bir kıvama getiriyor. Oysa bir ağaca bakmak, bir sessizliğin ortasında hayret ve ürperişle tabiata nazar edebilmek; bizi kötülüğün, adaletsizliğin kolay avları olmaktan kurtarır.
Ben kötülük edenle kötülüğe maruz kalana aynı yüz ifadesiyle bakamam, her ikisine de gülümseyemem diyorum size. Bunu yaparsam o zaman kendi yüzüme bakamam diyorum. Hepsi bu kadar, başka bir şey dediğim yok. Sizin mideniz kaldırıyorsa, kötülük edene de kötülüğe maruz kalana da aynı şekilde gülümsemeye devam edebilirsiniz, işin o yanı beni ilgilendirmiyor.
Sayfa 156Kitabı okudu
...ilaç parası bulamayan garibanlar yumruklarını sıkıp dişlerini gıcırdattı, evine ekmek götüremeyenler kara kara düşünüp of çekti, hayatları boyunca hayatlarına giren insanların çoğuna bir şekilde kötülük ettikleri için artık kendilerini bile sevemez hale gelenler iyilik ve tevazu şarkıları eşliğinde, cumbuldata cumbuldata, başkalarının sevgisinde vicdanlarını çitiledi, dili damağı kuruyan, ciğerleri börten hastalar kapılara bakıp su bekledi, mahkûmlar ranzalarında kâh o yana, kâh bu yana döndü, aç yatan çocuklar rüyalarında yiyecekler, içecekler gördü, nöbetçi eczaneler arı kovanı gibi işledi, kalplerinin baş köşesinde yıllarca ağırladıkları kişinin pis bir yalancı olduğunu anlayanlar kendi öngörüsüzlüklerine hayıflanıp birer sigara daha yaktı, kim bilir, o sırada belki görünmeyen yıldızlardan biri de eğilip yukarıdan dünyanın ahvaline baktı, sonra artık yavaş yavaş şafak söktü...
Sayfa 137Kitabı okudu
Bu hayattayken elbet yırtılacak, kanayacak bir yerlerin. Yaman, yanında, dizinin dibinde olsun. Bilirsin o zaman, örtersin üstünü yazı kaçırmış bir kuşun kalbini örttüğün gibi.
Çocukluk sürekli yanımızda taşıdığımız ve ihtiyarladığımızda bile bizimle birlikte olmayı sürdüren bir "zamansızlık"tır. ... İnsan doğar, çocuk olur, arada bir şeyler olur biter, sonra tekrar çocuk olur ve ölür.
Gerisi Sonsuz Çocukluk-Ali LidarKitabı okudu
Reklam
..."ama başka insanların yüzüne bakabilmek için ilk önce kendi yüzüme bakabilmeliyim. Çoğunluğa bağlı olmayan tek şey insanın vicdanıdır."
Sayfa 135
Değişir her şey. Ömrümüzün orta yerine yağan yağmurun rengi de. Yeşermez olur hiçbir şey. Bir gün biri gelir ve ellerinizden, gözlerinizden başlar pas tutan acıların kökünü kazımaya. Neyi zımpara bildiysek kendimize, un ufak edene kadar sabırla, umutla devam edebilmek mühim olan. Siyah mavi olsun. Pembe, toz pembe. Yeşeren çiçeklerin kokusu ömrümüzü sarsın.
Okuduğun kitabın arasına ayraç koymak, yarına çıkmayı umut etmektir.
Dememişler mi ki, "İnsandan isteme; verirse minnet, vermezse zillet. Allah'tan iste; verirse nimet, vermezse hikmet." İşte Allah ile ilişkiyi bu çerçevede düşünmeli. Ben ondan istiyorum, verirse nimet vermiş olur, vermezse bir hikmeti vardır, o da faydalıdır.
Alışkanlık haline getirmeli, bir şey vermeli; selam vermeli, yol vermeli, sadaka vermeli, güler yüz vermeli... Birinin gönlüne bir sürur, bir neşe kondurduğun zaman ondan fazla sen mutlu olacaksın, emin ol.
Sis öyle yoğundu ki bu yoğunluk sisi sis olmaktan çıkarıp bir metafora dönüştürüyordu. Anlıyor musunuz? Aslında bütün yoğun şeyler böyledir, yoğun duygular, yoğun yaşantılar. Hem alabildiğine kendisidir hem de başka bir şey.
Reklam
Basit ve küçük şeylerin, karmaşık ve sonsuz şeylerin içinde eriyip yok olmasına engel oluyordum. Kitap okuyarak, kapımı kilitli tutarak.
Hayat yolunda sen çabalarsın, bir şeyler değişir ya da değişmez. Sonucun ne olduğu, ne yapman gerektiği gerçeğini değiştirmez, her halükârda mücadele etmek zorundasındır. Hayat mücadele üzerine kurgulanmıştır.
Sayfa 167Kitabı okudu