2006'nın son günü, yeni yılınsa ilk gününe bağlayan geceydi. 11 yaşında bir çocuktum. Tekirdağ'a beyaz bir örtü çekilmişçesine saftı, güzeldi kar kaplı yollar. Arabamız yolda kalır, üşürdüm, babam klimayı açar, ısınırdım, camlar buğulanırdı, parmaklarımla adımı yazar sonra hiç silinmemesini dilerdim. O zamanlar heyecanlıydım, koskoca epeyce uzun bir yıl gelecek ve bir çok şey yaşayacaktım. Bir sürü anı, güzel anılar... Aldığım nefesin ciğerlerimde bıraktığı havanın kokusunu bile halen dün yaşamış gibi anımsarım. O, bir o kadar basit ancak benim için bu yaşımda bi hayli kıymetli bir kaç saniyelik anım yüreğimde bir sızı bırakıyor şimdi. Çocukluğumu özlüyorum bazen, büyükmek için sabırsızlanan çocukluğumu... Büyüdük işte, şimdi de geçen yılların tatlı sızısı boğazımda düğüm düğüm. Mümkün olsa keşke; herkes kendi çocukluk yıllarını bir filmmişçesine oturup izleyebilse uzaktan, herhalde kişinin kendisi için izlediği en duygusal, hasret dolu film olurdu.