Vazgeçtikleri özgürlüğü başkalarında gördüklerinde bundan rahatsız olurlar. Aşkla ve iyilikle kolayca alabilecekleri şeyleri baskı ve zorlamayla elde etmeyi tercih ederler.
"Ama işte her zaman olduğu gibi hayalî acılar gerçek suçların üstüne çıkıyor: Ah! Zihnimizdeki canavarlar ve hayaletlere kulak asmak yerine, gerçek hayattaki kötülüklerle yetinseydik zavallılığımız ne kadar katlanılır, hayat ne kadar güzel olurdu..."
"Gözleri olan insanlar mutluluğun ne olduğunu bilmezler.” dedim bir süre sonra.
“O zaman ben, gözlerim olmadığı için duyabilme mutluluğunu biliyorum.” diye cevap verdi hemen.
Neşe bulaşıcıdır falan diyorlar. Yalan. Neşe kolonya gibi bir şey. Dökünüyorsun, o an ferahlıyorsun. Sonra uçup gidiyor burnundan, elinden, üzerinden. Kasvet öyle değil ama, zamk gibi, bulaşıyor ve dokunan herkese yapışıyor.
Dünyanın güçlülere ait olmasında şaşacak bir şey yoktu. Köleler, kendi köleliklerine saplantıyla bağlıydı. İş, önünde secde edip tapındıkları altın putuydu onların.
İşte mazoşist belleğin yasası böyledir; hayatından kesitler unutuluşun içinde yok olup giderken, insan sevmediği şeylerden kurtulur, kendini daha hafif, daha özgür hisseder.