Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Dilek Uçar

Biz insanlar, sınırlarımızı bilmeden kendi aklımızı beğeniyoruz, akıllanmıyoruz. Her şeyi anladığımız zaman da genellikle iş işten geçmiş oluyor.
Reklam
Bilincim ve vicdanım, zihnim ve gönlüm, aklım ve kalbim, fikrim ve hissim... Her bakımdan eşitlenmişti. Kişisel ekinoksumu yaşıyordum.
"yaşa, işe, güce, itibara en ufak hürmeti olmayan bu acıya aşk acısı diyorlar. kim olursan ol, seni saklandığın yerde er ya da geç buluyor, gelip göğüs kafesini ateşle sıvazlıyor ve sen içeride kapkara kurum tutuyorsun. ağzını açsan, alevler püskürüverecekmişsin gibi, ciğerlerine damla damla kurşun eritiyorlarmış gibi. kolay kolay geçmiyor, geçtiğinde de sen geçmiş olduğunu bile fark etmiyorsun. yağmurlu havalarda sızlayan eski bir kırık gibi sızlayıp duruyor, kendini hatırlatıyor. bir tadı, bir kokusu, bir eti var hatta, bir kütlesi; gelip göğsüne oturmasından belli." 

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
İnsanlar kendilerini korkutan şeylere çok daha çabuk inanıyorlar.
.... çünkü Beppo'ya göre, dünyadaki bütün anlaşmazlıklar kasıtlı ya da kasıtsız, aceleye getirilerek söylenmiş birtakım yalan yanlış sözlerden kaynaklanıyordu.
Reklam
Oysa hayat karmaşık yollardan oluşuyordu, hangisine gideceğine de her insan kendi karar veriyordu.
Demekki bütün zayıflıklar, eksiklikler gün gelir, insanın işine yarayabilirdi.
İlyas-ı Habır bitti. Anasından doğru kabre gitti.
Bu dünyada insanların korktuğu tek şey öğrenmekti. Acıyı, susuzluğu, açlığı ve üzüntüyü öğrenmek onların uykularını kaçırıyor, bu yüzden daha rahat döşeklere, daha leziz yemeklere daha neşeli dostlara sığınıyorlardı. Dünyaya olan kayıtsızlıkları bazen o kerteye varıyordu ki, kendilerine altın ve gümüşten, zevk ve safadan, lezzet ve şehvetten bir alem kurup, keder ve ızdırap fikirlerinin kafalarına girmesine izin vermiyorlardı.
Reklam
Sonra bu adamlar, güzelim dağ çiçeklerini çiğneye çiğneye, avare bir ruhla oralarda geziniyorlardı bir süre. Dağ çiçekleriyle birlikte böcekleri de çiğniyorlardı hatta gezinirken, otları, otların arasında uçuşan kokuları ve renkleri de çiğniyorlardı. Çiğneyip ezdikleri şeylerin çığlıklarını da hiç duymuyorlardı tabi.
Tepeden tırnağa kuş seslerine bulanıyordum onlar gelince, birkaç dakika içinde, neredeyse bir cıvıltı ağacına dönüşüyordum. Öyle ki, gaga şeklinde, tüy şeklinde, heves şeklinde cıvıltılar damlıyordu bir süre sonra omuzlarımdan; yere doğru şıpır şıpır, rengarenk şarkılar dökülüyordu.
Büyümenin şoklarından olan o kasvetli hayal kırıklığı parçalarını hatırladım acı acı. Haketmeyenleri şereflendiren bir dünyada yaşadığını anlamak, o şoklardan yalnızca biriydi. Değerler sarsılırdı, o ana dek güvendiğimiz her şey birdenbire çok zayıf gelirdi, sağlam olmanın içi boşalırdı, altınlar pirince dönüşürdü, dürüstlük kaybolurdu..
....zaten bencillikle kirlenmiş sevgi fazla bir ilgi uyandırmıyor insanda; kalp her türlü hesap kitaptan tiksinir.
İnanın bana, gerçek aşk ölümsüzdür, sonsuzdur; hep kendi gibidir; kendi kadardır ve saftır, şiddetli gösterilere gerek duymaz; saçlarına ak düşer, ama gönlü hep genç kalır.
217 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.