Miryokefalon Savaşı'nı romancı diliyle okumak güzeldi. Hristiyan dünyasının birbirleriyle olan didişmeleri, haçlı seferlerinin ilk planda İstanbul'a yaşattığı kabus ve bunun yıllara yayılan gizli husumet ve güvensizliği de cabası. Serinin dördüncü kitabı Yunan Ateşi. Çok yalın, duru ve akıcı bir üslubu var. Neredeyse birebir dövüş sahnelerini dahi yaşatıyor. Tasvirler çok canlı. Kesinlikle tavsiye ederim.
Yunan AteşiJames Boschert · Yurt Kitap Yayın · 201485 okunma
İtiraf edeyim; ders olduğu için okumuştum. Çok da sıkılmıştım okurken. Gerçekçiliğin soğuk bir dille aktarımı diye düşünüyorum. Dönemin şartları köy penceresinden anlatılmış mı , evet, anlatılmış. Ama okurken de daha sonra da Karabibik bahsi her geçtiğinde hep 'bir şeyler eksikti' duygusuna kapıldım. Tabi bu benim fikrim.
Yakup Kadri demek, dönem romanı demek benim için. İşgal altındaki İstanbul'u tarih kitaplarından okuyabilirsiniz belki. Ama o dönemdeki ailelerin, tramvayların içine giremez, insanların ruhundaki isyanı hissedemezsiniz. İstanbul ile beraber işgal edilen ruhların köklerinden kopuşunu da. Dönemi ve sonrasını anlamak için ideal eserlerden biri.
İhsan Oktay Anar'ın kitaplarını okumak keyifli olduğu kadar zor da. Küçücük bir dikkat eksikliğini eser kaldırmıyor. Çok yoğun bir anlatım var. Puslu Kıtalar Atlası ve Efrasiyab'ın Hikayeleri'ni zevkle okudum. Bütün tasvirler gözümün önünde canlanmakla kalmadı o mekanlara gittim de. Son sayfaya kadar eserin nasıl biteceğini tahmin edememek de ayrı bir kalem ustalığı. Tavsiye ederim.
Dilimizin bu gün yaşadığı sıkıntıları anlatan sayısız eser var. Hepsinde yapılan hatalar, bu hataların neticeleri, dilin yanlış kullanımının tarihsel süreçte milli bağlamda sonuçları anlatılır. Oysa anlatılması gereken bizatihi dilin kendisi değil midir? İnsanlar bu hataları Türkçenin zenginliklerinden bihaber oldukları için yapmazlar mı? Hatalarla boğuşmayı bırakıp doğruları çoğaltmanın en iyi anlatımlarından biri.
Benin okuduğum baskı, on dokuz sayfa idi. Roman türünde nereden nereye geldiğimizi görmek adına okumak faydalı olabilir. Halk hikayesi ile masal karışımı. Eğlenceli. Durakta beklerken, sevdiğiniz bir program reklam arası vermişken, kesinlikle, boşluğu tebessümle doldurabilecek bir eser.
Kimin sözüydü, hatırlamıyorum: Hikaye hayata açılan pencerelerden biridir. UZun hikayede tıpkı böyle. Bir pencerenin ardından hayatı seyreder gibi... Anlıyorsunuz, hissediyorsunuz, kahramanlarla birlikte yol alıyorsunuz ama seyrediyorsunuz. Usta kalem, usta işi öykü. Okuması tek kelimeyle: Keyif...
Uzun HikâyeMustafa Kutlu · Dergâh Yayınları · 202336,4bin okunma
Benim yapacağım tek yorum, okuyun, okuyun, okuyun... olur. Sağlam bir tercümeye denk gelirseniz bir de, elinizden bırakamazsınız. İnsan ruhunun bütün kıvrımlarında dans ediyorsunuz adeta. Okuyalı epey olmasına rağmen bazı paragrafları nasıl soluksuz okuduğumu dün gibi hatırlıyorum. Muhteşemdi.
Suç ve CezaFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022160,1bin okunma
Tanzimat döneminde aslında neler oldu sorusunun güzel cevaplarından biri. Batılılaşmanın toplumsal izdüşümünü merak edenler için. Olay ve kahramanlar da merak uyandırıyor. Tavsiye ederim.
Emile Zola'nın Ana'sı daha çok beğenilir ama naturalizmi anlamak isteyenler için ideal olan bana göre Therese Raquin. İnsan, hayat, toplum, ahlak gibi değerlere naturalist bakışın nasıl olduğunu çok net ortaya koyuyor. Hukuk, toplum, ahlak gibi prensipler doğrultusunda çemberin dışında kalanların veya çemberin dışına çıkanların nasıl düşündüğünü anlamak için okunası eserlerden.