Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Farkliokur

İlkbahar, yaz,üretken sonbahar,öfkeli kış Birbirlerinin kıyafetlerini kuşanıyorlar; Dünya şaşkına dönmüş,bilemiyor hangisi hangisidir. İşte bütün bunlar giderek artacak biz tartışıp kavga ettikçe; Bu yanlışların anası babası biziz.
Reklam
Sevgi, narsizmin hemen hemen olmadığı alçakgönüllülüğün, nesnelliğin ve düşüncenin gelişmekte olduğu yerde vardır.
Sayfa 139Kitabı okudu
Sevgi bir inanç eylemidir, İnancı az olanın sevgisi de azdır.
Sayfa 145Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Dışarıdan bakıldığında insan yaşamı böyle görünüyor.
İnsanların kişisel ve sınıfsal düşleri gülünç olabilir; ancak toplumsal düşler insanlık çemberi dışına çıkamayan bizler için hüzün vericidir. Astronominin ortaya koyduğu Evren çok büyüktür. Teleskopla gördüklerimizin ötesinde daha neler var, bilemiyoruz; ancak bilebildiğimiz kadarı akıl almaz büyüklüktedir. Samanyolu bu bilinebilen evrende çok küçük bir yer kaplar. Bu ufak bölümün içindeki Güneş Sistemi sonsuz küçüklükte minik bir benek, gezegenimiz ise beneğin mikroskobik bir noktasıdır. Bu nokta üzerinde, karmaşık yapılı ve kendilerine özgü fiziksel ve kimyasal özellikleri olan, su ve saf-olmayan karbon karışımı minik topaklar birkaç yıl sürüklenir durur; ta ki bileşimi oluşturan elementlere tekrar ayrılıp yok olana kadar. Vakitlerini iki iş arasında bölüştürürler: Kendilerinin yok olma anını ertelemek ve telaşlı bir çaba ile, kendi türlerinden olan başkaları için bu anı çabuklaştırmak. Doğal sarsıntılar belirli aralıklarla binlercesini, hatta milyonlarcasını yok eder, hastalık daha birçoğunu vaktinden önce alır götürür. Bu olaylar felaket olarak değerlendirilir; ancak insanlar aynı yok edişi kendi çabalarıyla başarırlarsa çok sevinir ve Tanrı'ya şükranlarını sunarlar. İnsan yaşamının fiziksel olarak var olabileceği süre Güneş Sistemi'nin toplam ömrünün çok ufak bir bölümüdür. Ancak insanların birbirlerini yok etme çabalarıyla, bu süre dolmadan da kendi sonlarını getireceklerini düşündüren nedenler var. Dışarıdan bakıldığında insan yaşamı böyle görünüyor.
Acı acı ağladım ve ıstırap içinde ellerimi kavuşturarak haykırdım: "Ah! Yıldızlar ve bulutlar ve rüzgarlar, hepiniz benimle alay etmek üzeresiniz; eğer bana gerçekten acıyorsanız his ve anıları bastırın; bırakın hiçliğe ulaşayım ama eğer acımıyorsanız gidin, gidin ve beni karanlıkla baş başa bırakın."
Sayfa 203Kitabı okudu
Reklam
Yaşama yeni atılmış, endişeyle yeni tanışmış, ıstırap ise nedir bilmeyen size, hissetmiş olduklarımı ve halen hissettiklerimi nasıl anlatabilirim?
Sayfa 278Kitabı okudu
"Ey insanoğlu,"diye haykırdım, " şu kibirli bilgeliğinde aslında ne kadar da cahilsin!"
Sayfa 274Kitabı okudu
Kabul edelim ki, Tanrı var olmasaydı, meşruiyet toplumsal düzenbazlıklar için güzel bir şey olurdu.
Sayfa 159Kitabı okudu
Ölüm
İçimde bir dalga yükseliyor. Şişiyor, sırtını kamburlaştırıyor. Bir kez daha yeni bir arzunun, binicisini önce mahmuzlayıp sonra geri çektiği gururlu bir ata benzer bir şeyin içimde yükseldiğini fark ediyorum. Şimdi beni taşıyan sen, bu kaldırım parçasında eşelenip dururken, bize doğru ilerlediğini algıladığımız düşman nedir? Ölümdür. Ölüm düşmandır. Mızrağımı indirip, saçlarım genç bir adamınkiler, Hindistan'da at koşturan Percival'ınkiler gibi geriye doğru uçuşarak at üstünde kendisine doğru koştuğum, ölümdür. Atımı mahmuzluyorum. Yenilmeden ve boyun eğmeden, kendimi sana doğru savuracağım, Ey ölüm! " Dalgalar kıyıda kırıldı.
Sayfa 252Kitabı okudu
"Aynada, Susan'ın omzunun arkasından görünen benim yüzüm - o yüz benim," dedi Rhoda. "Ama saklamak için arkasında başımı eğeceğim çünkü burada değilim. Benim yüzüm yok. Başka insanların yüzleri var; Susan'la Jinny'nin yüzleri var;onlar buradalar. Onların dünyası gerçek dünya. Kaldırdıkları şeyler ağır. Evet diyorlar; Hayır diyorlar; oysa ben değişip bir halden öbürüne geçiyorum ve arada bir saniye için görünüyorum. Onlar bir hizmetçileriyle karşılaştıklarında kadın onlara gülmeden bakıyor. Ama bana gülüyor. Kendileriyle konuşulduğunda ne söyleneceğini biliyor onlar.
Reklam
Pencereyi açtı, mektubu yırttı ve kırpıntıları karanlığın içine doğru serpti. Yardım istemektense, orada yitip gitmeyi yeğlerdi. Yaşamın elverişsiz ve zayıf olan her şeyi yok ettiğini öğrenmemiş miydi? Yaşam ona da eşit davranır ve onu sakınmazdı.
Dışarıdan, pencerelerin ardından yabancı büyük kentin hiddetli sesinden başka bir şey duyulmuyordu; kent, durmaksızın homurdanıyor, ne ölümle ne de yaşamla ilgileniyordu.
"Ama Polly teyzeciğim! Bana yaşamak için hiç vakit ayırmadın." "Yaşamak için mi? O ne demekmiş? Sanki bunları yaparken yaşamayacaksın!" "Elbette nefes alacağım, Polly teyze fakat yaşıyor olmayacağım. Uyurken de sürekli nefes alırız fakat yaşamayız. Yaşamak derken istediğin şeyleri yapabilmekten bahsediyorum. Dışarıda oynamaktan, kendi kendime kitap okumaktan, tepelere çıkmaktan, bahçede Bay Tom'la ve Nancy'yle sohbet etmekten, evler insanlar görmekten, dün geldiğim güzel caddeleri keşfetmekten. .. Benim için yaşamak bunlar, Polly teyze. Sadece nefes almak değil! "
Yaşamak tırmanmak demekti, tırmanmak da yaşamak. Yine de merdivenler bitecek gibi değildi.
Bulutların kapladığı bu dünyanın genişleyip kalan günlerim tükeninceye kadar yolumu kapatacağını düşünmeye katlanamıyorum. Çünkü bu demek oluyor ki, kaygılarım beni bir adım atmaya sevk ederse, aslında kaygılarıma doğru bir adım atmış olacağım. Kaygılarım tarafından hem kovalanıp hem de çekilerek istemsizce hareket edecek;durmaksızın yürümeye devam etsem bile bir noktaya varamayacağım. Ömrüm boyunca çözüm bulamayacağım kaygılar içinde dolaşıp duracağım. Adım attıkça bulutların daha da karardığını düşünürsem daha iyi olacak sanırım. Karanlık yerlerden geçtikçe daha koyu karanlık gelecek ve çok geçmeden dünyam zifiri karanlığa bulanacak, kendi gözümle kendimi dahi göremez olacağım.Böylece rahatlayacağım.
88 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.